Yazar kitabın son bölümüne şu cümleyle girer:
"bundan sonra anlatacağımız şeyler, iki dakikadan daha az bir zaman içinde oldu."
Evet, kitabın nihayete erdiği yer de tam olarak burası. Aslında ondan da önemli olan nokta, bu iki dakikadan az sürede gerçekleşen olayların, Sabahattin Ali tarafından bir film gibi gözlerimizin önüne sunulması sanırım.
Kitap bütün olarak güzel, şaheser, başyapıt evet, ama bu sahne kanaatimce kitabın en can alıcı sahnesi.
--spoiler--
Yusuf bu iki dakikalık bölümde muazzez'i kaçırmak için eve döner. Saat gecenin körü. Kapıyı açar, Şahinde hanımı, kaymakam izzet beyi, şakir'i, Etem'i, candarma'yı, ve tabi hiçte hoş hallerde olmayan muazzez'i görür. Biz de bu anı film izliyor gibi okuruz. Salondakilerin o halleri, duyguları, ifadeleri, hareketleri, hepsi en ince ayrıntısına kadar kafamızda görüntü halini alır resmen. Ve tabi yusuf ortalığı dağıtır, ışık söner, rastgele ateş etmeye başlar, muazzez'i alır götürür, ve geçte olsa öğrenir ki muazzez ölmüştür.
--spoiler--
güzel kitaptır. fakat sonu biraz aceleye gelmiştir sanki. buna rağmen güzelliğinden pek bir şey yitirmez.
--spoiler--
bu romanın sonundan sonra yusuf'un akibetini merak etmekteyim. küçük yaşta gözünün önünde anası babası öldürüldüi kendi de bir cinnet ile 6 kişi artı hayatının aşkını öldürdü, gömdü. zannedersem dönemin şartları ve yörenin koşulları sebebi ile yusuf dağa çıkıp ya efe olmuştur ya da eşkıya. ya da dexter olmuştur, az mı o kadar travma.
--spoiler--
oldukça akıcı ve güzel bir üslubu olan kitaptır. akar gider sayfalar bir oturuşta, bir nefeste bitiverir. oldukça duygusal betimlemeler içeren bir kitaptır. bu yönüyle aslında tanzimat edebiyatı romanlarına biraz benzemiş. hani eylül veya taaşşuk u talat ve fitnat gibi ve kesinlikle bu kitaplardan aşağı kalır yanı yoktur.
tavsiye edebileceğim kitaplardandır.
sabahattin ali'ye bu kitapla başlanılması insanların sabahattin ali hakkındaki önyargılarını kırmaya yeterdir, bu kitabı okuduktan sonra zaten sabahattin ali manyağı olması kuvvetle muhtemeldir.
kitaptaki betimlemeleri okurken iki şeyi düşünüyor insan birincisi betimlenen yerin kafada oluşan birebir resmi ikincisi sonra neler olacağı akıcı gayet sade üsluplu bir roman. kitap bitince insanın içini hüzünle nefret arası birşey kaplıyor. özetlersek okunur güzeldir akıcıdır tak diye biter.
Sabahattin alinin ünlenmesinde Kürk mantolu madonnayla birlikte etkili olan kitap. Kitabın girişi çok acıdır. Kuyucak kasabasında yaşayan yusuf bir sabah uyandığında ailesinin öldürüldüğünü görür.
2009'da ankara'dan almıştım bu kitabı,ama nasılsa kaybettim.bir türlü okumaya imkanım da olmadı,geçen günlerde ortalığı karıştırırken buldum.kitabı dün akşam bitirdim,gerçekten güzel bir roman.
yalnız kitabın kahramanı yusuf'un son olarak eve geldiği ve gördüğü manzaraya bakarsak ;bana göre yusuf sevmediği herkesten istemeden olsa intikam alıyor,karanlıkta ateş etmesiyle oradaki herkesi öldürmüş olabilir.belki de karısını kendi silahından çıkan kurşunla da vuruyor.sabahattin ali burasını okuyucunun yorumuna bırakmış,bu anlamda kitap mutlu sonla bitmese bile bu son bile bu kitabı okumaya değer.
yusuf istediğine ulaşıyor,edremit'ten kurtulup aslında ne istediğini bilmediği hayatta istediklerini bulmak için hayatında yeni bir sayfaya çıkıyor,her ne kadar çok mutlu olmasa da...
sabahatti ali' nin aydın sürgünündeyken yazdığı kitaptır. aslında sürgündedir ama yine de çok sevmiştir aydın' ı. her kuyucak' tan geçişimde bu romanı ve yusuf' u hatırlarım.
--spoiler--
"...Hayatının bütün hatıraları lüzumsuz ve manasızdı. Ömrünün her vak'ası olmasa da olabilir, hayatına her giren insan girmese de olabilirdi. Bütün mazisinde kendisine 'ah, neden böyle yaptım?' veya, 'ah, niçin şöyle yapmadım!' dedirtecek bir şey bulamıyordu; ve bu, ömrünün pek tatlı geçtiğinden değil, sadece, ömrünün her kısmına şu anda pek lakayt olduğundandı..." (sf.109)
--spoiler--
sabahattin ali'nin esasen 4 kitap şeklinde tasarladığı ama ne yazık ki vefat ettiği için sadece başlangıç olarak bir tanesini çıkartabildiği kitap serisidir.
kuyucaklı yusuf, roman tarihinin en karizmatik karakterlerinden biridir. bir parmağı kesiktir.
ayrıca kitap serisi devam etse idi; kübra'yla mutlaka karşılaşacaklarını hatta bir ilişki kuracaklarını düşünüyorum. kim bilir, belki de evlenirlerdi bile. ayrıca kuyucaklı yusuf'un köy yaşamından çıkıp şehir ortamına girmesi ve hatta bildiğin parti, balo yahut elit çevrelere girmesini de beklerdim...
benzeri konuları bir çok yazarın bir çok romanda ve hikayede işlemesine karşın hiç birisi kuyucaklı yusuf kadar tam oturmaz...
bir çırpıda okunabilecek bir romandır. kitap kısaca şöyledir:
''1903 yılı, aydın/nazilli
yusuf, kuyucak köyünde yaşayan bir ailenin çocuğudur. annesi ve babası eşkıyalar tarafından vurulunca kaymakam yusuf'u yanına alır. yusuf çok sakin, ketum ve çok soğukkanlı bir çocuktur. kaymakam'ın karısı şahinde hanım yusuf'u evde istemez fakat kaymakam istediği için yusuf evde kalır. kaymakam'ın bir kaç ay sonra edremit'e tayini çıkar. hep beraber edremit'e giderler. şahinde hanım yusuf'a ilk başlarda kızmıştır fakat daha sonraları küçük çocuğu muazzez yusuf'un bakması ve avutması onun işine gelmiştir ve şahinde hanım'ın gezmeleri artmıştır. yusuf bu evde bir tek muazzez ile ilgilenir durur. muazzez ile aralarında 4-5 yaş vardır. edremit'de zaman çok çabuk geçmektedir. muazzez büyür. kaymakam selahaddin bey, gündüzleri işini yapar geceleride kafayı çeker... böylece yıllar sürer gider. yusuf okula gitmez, okumayı reddeder. yusuf dik başlı biridir, istediğini yapmak ister(bence sabahhaddin ali yusuf'a kendinde olan komünistlikten baya baya katmıştır).
aradan yıllar geçtikden sonra yusuf zeytinliklerine bakar. bu arada yaşadıkları yerin zenginlerinden hilme bey'in oğlu şakir ile aralarında muazzez yüzünden bir tartışma çıkar yusuf şakir'e yumruk atar, şakir yusuf'a düşman olur. gene zaman böyle geçtikden sonra şakir bey babasına yusuf'un babası selahaddin bey'in elini kolunu bağlamasını söyler. hilmi bey'de kaymakam'ı kumara alıştırır ve selahaddin bey'den 320 lira altın alacaklı olur. selahaddin'in bu kadar parası yoktur bu yüzden kızı muazzez'i karısı şahinde'nin hilmi bey'in oğlu şakir'e peşkeş çekmesine göz yumar. bir gün bir kadın ve kübra adında bir kız yusuf'un yanına çalışmak için gelir. yusuf sonradan öğrenir ki, bu kübra'ya hilmi bey ve şakir tecavüz etmiştir. bu sinirle yusuf muazzez ve selahaddin beye kızar ve kızının onlardan uzak durmasını ister. bu sırada yusuf, şakir'lere olan borcun ödenmesi için, mahallede ki en iyi arkadaşı sayılabilecek ali'den borç ister. ali muazzez'e yanıktır. parayı gidip büyükannesinden alır verir. ali daha sonra mahalleli bir düğününde şakir'in tabancasından kurşunla ölür. şakir'i nezarete atarlar fakat bu durumu kanıtlayamazlar, hilmi bey zenginliği ile herkese yalancı şahidlik ettirir. bu sırada kaymakam baya bir hastalanır. yusuf ne yapacağını şaşırmıştır. bir gün muazzez ve şahinde hanım hilmi beyler'in bağında iken gidip muazzezi kaçırır ve burhaniye tarafına doğru emanet aldığı atlarla gider...
(muazzez ve yusuf birbirine çoktan beri yanıktır.(bence eserin en orjinal yeri burası) )
neyse yusuf ve muazzez nikahlanır. selahaddin bey gidip onları getirir. gene yıllar böyle geçer. yusuf hala bir baltaya sap olamaz. selahaddin bey iyice hastalanır ve bir gün dayanamayıp ölür. ölmeden öncede yusuf'u kaymakamlıkta katiplik görevine sokmuştur. yusuf'un burada pek bir işi yoktur. yeni gelen kaymakam yusuf'u vergileri toplamak için köylere gönderilen tahsildar görevini verir. yusuf bu işle evden günlerce uzak kalmaktadır. şahinde bu fırsattan istifade, gene kızını şakir'e peşkeş çeker fakat bu sefer bir çok kişide bu işi katılır.yani bir nevi evleri raks yerine döner. yusuf evde yokken aç kalmamak için sürekli hediyeler alırlar, kızı muazzez kucaklarda gezer. yusuf bu hali bilir fakat düzeltmesini bekler. bir gün eve geldiğinde bu durumu görünce silahını çıkarır ateşler, bütün kurşunlar bitince, muazzezi alır kaçar. muazzez'de kaçmak ister fakat yaralıdır. muazzez boynundan vurulmuştur. muazzez ölür, yusuf onu gömer. sonra hayatına devam etmek için yola koyulur...''
not:
konu ve üslup anlattığım kadar basit değildir. gidin alın okuyun. hatta defalarca okuyun.