ortaokulda okulda bize kitabını okutmulardı. filmini de izledim.
en cok bana soracaksınız:)
kuyucaklı yusuf asık olur. evlenir. ama karısının annesi mal mulk para derdindedir. kızını zengin adamlarla gorusturmeye calısır.
aslında son derece dram bir hikayedir.
kuyucaklı yusuf un saflıgı, temizligi, mertligi. esinin masumiyeti ama yanlıs yonlendirmelerle heder olması.
Karakterlerin karton parçasından ileri gidemediği, sağlam bir kurgunun, bir toplumsal çözümlemenin olmadığı alelade bir metin. Edebiyat geleneği olan bir toplumda esamesi okumaz esasında. ilaveten kitabın sonundaki kaymakamın atatürk izdüşümü olduğunu fark edebildik mi?
sabahattin ali' nin kapitalizm carkları icerisinde kadın denen canavarın ne denli ayırtıcı, teshirci ve siddeti tetikleyici rolleri oldugunu anadolu kadını acısından gözler önüne seren devasa eseri...
Sabahattin Ali'nin 1937 yılında yayınlanan ilk romanı. Yıkılmaya yüz tutmuş bir devletin son yıllarını anlatırken nepotizmin, liyakatsizliğin, hukuksuzluğun gözler önüne serildiği bir öyküdür aslında. Ayrıca aradan geçen neredeyse yüz yıla rağmen karakterler çok tanıdıktır mesela. Yusuf, Kaymakam Selahattin Bey, Şahinde, Hilmi Bey'in oğlu Şakir ve Muazzez. Hemen hepsi bu dönemin özelliklerini yansıtır. Hepsiyle akşam iş çıkışı karşılaşırız.
Sabahattin Ali daha Kuyucaklı Yusuf'u üçleyecekti. Belki de içimizde yarım kalan bu hikayenin devamını öğrenebilecektik. Belki Yusuf köyüne dönecekti. Her şey başladığı yerde mi biterdi?
Şimdi sadece hafızamızda arayışı bitmemiş bir gencin öyküsü kaldı.
Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali'nin ilk romanı.
" bir gün allah peygamberleri çağırıp sormuş, saadet nedir ? demiş. her biri kendilerine göre cevap vermişler. musa: arzı mev'uda gitmektir; isa: bir yanağına vurana ötekini uzatmaktır; buda: hayatta hiçbir arzusu olmamaktadır, yollu şeyler söylemiş. sıra bizim muhammed'e gelince: ' saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir...' demiş. ne doğru söz ! hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan bir şey eksiltmeli. " ( sayfa 151 )
Sabahattin ali'nin betimlemeleri ile okuyucuya film tadında bir ambiyans yaşatan romanı. "Ne güzel film olur bundan" dedim okumaya başladığımda. Sonra baktım filmi varmış gerçekten. 1985 yapımı bir film. Romanı okuduktan sonra filmini de izledim youtube'ta. Romandaki etkiyi alamıyorsunuz ama dönemin şartlarına göre bakıldığında fena sayılmaz film. Romandan senaryoya aktarılmamış çok yerler mevcut. Bazı yerlerde çekim hataları var. Ahmet mekin'in oyunculuğu fevkalade. talat bulut karaktere duyuguyu tam verememiş hissi veriyor. Yeniden senaryoya aktarılıp filmi yapılması gereken bir eser. nuri bilge ceylan'ın yorumuyla oskara gidebilecek bir eser bence.
sabahattin ali'nin en beğendiğim romanı konumunda. kürk mantolu madonna insanı derinden üzen yarım bırakan bir kitap ama gerçek hayatta olma olasılığı nedir diye düşününce biraz havada kalıyor. içimizde ki şeytan ise sıradan geldi. yani günlük hayatta duyabileceğimiz türden bir hikaye ama kuyucaklı yusuf bu iki kitabın arasında. ne kürk mantolu madonna kadar uçuk ne de içimizdeki şeytan kadar sıradan. benim açımdan çekiciliği ise budur.
bu kitabı okurken ben içten içe sinir krizi geçirmiştim. insanı çileden çıkaran bir karakter. sebahattin ali’nin bu kitabı ile “içimizdeki şeytan” kitabını sağlam bir psikoloji ile okumanızı tavsiye ederim.