fikir, düşünce, nesne ya da herhangi bir şeyin birbirlerinden zıt yönde hareket ederek uzaklaşması durumudur.
türkiye'yi iç savaşa sürükleyendir. bir ara televizyonlarda sıkça duyardık. bas bas bağırırlardı ama hiç kimse bir şey anlamamış demekki. kutuplaşma kelimesi biraz bilimsellik taşıdığı içindir belkide. 12 eylül referandum sürecindede yine bu durumu yaşıyoruz malesef. bunun farkına varamamak en acı olanı.
Son günlerde, siyasilerin de büyük katkılarıyla gerçekleşen durumdur. Ne oluyor bize arkadaş!? Biz kardeşlik duygumuzu ne ara yitirdik? Ölen 15 yaşında bir çocuğu, "elinde sapan vardı" diyerek vatan haini ilan ettik. Tomaya su taşıyor bahanesiyle, itfaiyeciyi linç etmeye çalışıyoruz. Polisimiz kalp krizi geçirip şehit oluyor, allah belasını verdi diyoruz. Yahu ne oldu bize? Düzelmesi zaman alacak belki, belki de daha çok kurbanlar verecegiz bu uğurda. Ama kurtuluşun yolu belli. Akp, chp, mhp,bdp ve bütün partiler, bütün siyasetçiler rant peşinde koşarken, biz bunlar için birbirimize düşmeyelim. Bu şerefsizlerin ekmeğine kaymak olmayalım. Biz biriz, biz kardeşiz. Lütfen biraz duyarlı olalım.
evet, cumhuriyet kurulduktan ellili yıllara kadar kutuplaşma yoktu, tek kutup vardı.farklı kutup yaratmanın bedeli ağırdı, niceleri can verdi,sürgün yedi, kaybedildi.
ellili yıllarda ikinci kutup yaratıldı, chp karşısında dp politik hayata girdi,kutuplaşma ikiledi.
dokuz yüz altmışlar, yetmişler, seksenler,doksanlar yeni kutupcuklar yarattı, ama perde arkasında yine tek kutup vardı, ezdi geçti.
iki binli yıllardan itibaren yeterli olmamasına rağmen, atılan adımlar nedeniyle değişik görüşler seslendirilme olanağı buldu. kim ne derse desin, daha özgür bir sosyal ve politik yaşam başladı.
sanki yeterli olmamasına rağmen, elde edilen yeni özgürlükleri değerlendiremedik,
birbirimize düşerek yeni birçok kutup yarattık, parçalanma değil,paramparça olmaya doğru yol alıyoruz. iyi kötü eskiye göre elde edilen özgürlük ortamı bize yaramadı mı ne ?
bu kafayla gidersek, gelecek kuşaklar bizim için şöyle diyecekler ; binmişler bir alamete, ülkeyi götürmüşler kıyamete.
bu ülkede bir taraf olmayıp, her zaman haklının yanında durursan, yanlış yapana yanlışını, doğru yapana doğrusunu söylersen başına şunlar gelir;
1) eğer bir sağcı ile konuşuyorsan kesin solcusun!
2) bir solcu ile konuşuyorsan kesin sağcısın!
3) bir milliyetçi ile konuşuyorsan pkk'lısın!
4) bir pkk'lı ile konuşuyorsan ırkçısın!
dün yanlış yapana bugün doğru yaptığında övgüler diziyorsan;
1) senin de ne olduğun belli değil; bir o taraftasın, bir bu tarafta!
2) eskiden eleştiriyordun, ne oldu başarılı olunca yanaşmaya başladın?
dün doğru yapan bugün yanlış yapmaya başladıysa ve sen bunu dile getiriyorsan;
1) yine; "senin de ne olduğun belli değil; bir o taraftasın, bir bu tarafta!"
2) davaya ihanet ediyorsun!
kültürümüzde "eleştiri" ve "geri bildirim" gibi kavramlar hiç olmadı. "oturmamış!" bile diyemiyorum. zaten bu kavramlar hiç yoktu.
ülkelerin, şehirlerin, kurumların ilerleyebilmesi için objektif bakabilen, sürekli eleştirel düşünebilen insanlara ihtiyaç vardır. ancak bu insanlar bizim ülkemizde, şehirlerimizde ve kurumlarımızda hiç sevilmezler! bir an önce bertaraf edilirler. "bi taraf olmayan, bertaraf olur!" sözü bu topraklardan çıkma değil midir?
bir insanın siyasi düşüncesinin karşılığı bu ülkede bir siyasi partide vücut bulmamış olabilir! insanların dini düşünceleri mevcut dini kural ve kaideler içerisinde yer almayabilir! bir insan herkes gibi düşünmeyebilir!
bırak o insanı o siyasi görüşe, bu siyasi görüşe çekiştirmeyi! bırak bu dinin kurallarına uyacaksın diye zorlamayı! bırak senin gibi düşünmesini beklemeyi!
farklılıklardan öğrenmeye, bu farklılıkları potansiyele dönüştürmeye odaklan! yorulmadın mı bu topraklardaki hiç bitmeyen kavgalardan, tartışmalardan, boşa vakit öldüren zırvalardan?
ben ne sağcıyım, ne solcu... futbolcuyum futbolcu!
çok eski bir "gobbels" taktiğidir. bir "öteki" yaratır, polemiklerle toplumu ikiye böler, seçmeninizi korkularla elde tutarsınız. hala çok işe yarıyor.