ilahlaştırılanın yarattığıdır.
düşünürsün, saatlerce, günlerce, aylarca düşünürsün. gözlerini, yürüyüşünü, bakışını, endamını düşünürsün. yok deyişini düşünürsün, bide en acısı aynı sokakta yürürken, bir sokak köpeği kadar bile değerin olmadığını düşünürsün onun gözünde. sadece düşünürsün karanlıkta tavana bakıp.
okul kantinindeki umursamaz tavrını düşünürsün. elindeki pet çay pardağının titrediğini hissederek bakarsın, bakarsın sadece.
içersin, dişlek gülüşünü hardiskine kaydettiğin kafana vura vura, kusa kusa içersin. tesadüf bakışını üstüne alınarak, avuntu derecesinde saçmalıkları kendine sebep edinirsin içmek için, içersin. bir bok böceğine bakar gibi bakışını sen beyaz atlı prens edasıyla üstüne alınır, biraz objektif olunca tekrar içersin.
gülersin, kendi acizliğine gülersin. herhangi bir kızı kutsallaştırdığına, hayatını ona endekslediğine gülersin ağlamaklı.
kutsallaştırmak değil de hayran olmak, hayata renk katar. olgunlaştırır. hatta hep ulaşılamaz olması bir dönem için iyidir. sonra nasılsa başka uğraşlar bulunur.