kutlu carsamba

entry1 galeri0
    2.
  1. - I -

    Çünkü geri dönmeyi umut etmem
    Çünkü umut etmem
    Çünkü dönmeyi umut etmem

    Arzulayarak bu adamın yeteneğini ve şu adamın olanağını
    Bu tür şeylere doğru gayret göstermem artık
    (Niçin o yaşlı kartal gersin ki kanatlarını?)
    Niçin üzüleyim ki
    Mutat saltanatın yitmiş gücüne?

    Çünkü umut etmem bilmeyi
    Olumlu saatin o cılız görkemini
    Çünkü düşünmem
    Çünkü bilirim bilmeyeceğimi
    O tek gerçek ölümlü gücü
    Çünkü içemem orada, ağacın çiçeklendiği
    Ve pınarların aktığı yerde, çünkü yeniden hiçlik vardır

    Çünkü bilirim ki zaman her zaman zamandır
    Ve mekân her zaman ve sadece mekândır
    Ve güncel olan sadece bir kez
    Ve sadece bir mekânda günceldir
    Sevinçten uçarım her şeyin olduğu gibi olmasından
    Ve tanımam o kutsanmış çehreyi
    Ve reddederim o sesi
    Çünkü yeniden dönmeyi umut edemem
    Bundan ötürü sevinçten uçarım, bir şey
    inşa etmek sevinçten uçurur beni

    Ve yakarmak Tanrı’ya esirgesin diye bizi
    Ve kendimle çok fazla tartıştığım
    Ve çok fazla açıkladığım bütün konuları
    Unutabilmem için yakarmak
    Çünkü yeniden dönmeyi umut etmem
    Bu kelimeler cevaplasın
    Çünkü yapılan şey, yeniden yapılmaz
    Yeter ki hüküm çok ağır olmasın bizim için

    Çünkü bu kanatlar artık uçacak kanatlar değildir
    Fakat sadece havayı döven tırmıklardır
    Şimdi büsbütün dar ve kuru olan o hava
    Daha dar ve daha kurudur istençten
    Öğret bize umursamayı ve umursamamayı
    Öğret bize uslu durmayı

    Dua et biz günahkarlar için şimdi ölümün bu saatinde
    Dua et bizim için şimdi ve ölüm saatimizde.

    - II -

    Azize, üç beyaz leopar oturur bir ardıç ağacı altında
    Günün serinliğinde, yemişler tıka basa
    Bacaklarımdan yüreğimden ciğerimden ve kafatasımın
    O oyuk yuvarlağını dolduran nelerse onlardan. Ve Tanrı dedi
    Bu kemikler yaşasın mı? Yaşasın mı
    Bu kemikler? Ve cıvıldayıp dedi nelerse ki
    (Şimdiden kuru olan) o kemiklerin içini dolduran:
    Bu Azize'nin iyi olmasından ötürü
    Ve güzelliğinden dolayı, ve çünkü
    Şereflendirdiğinden o Bakire'yi derin düşüncesinde,
    Parıldayacağız ışıkla. Ve burada şaşkın olan ben
    Öneririm eylemlerimin unutulmasını, ve bırakırım sevgimi
    Çölün nesline ve sukabağının meyvesine.
    Telafi eden budur
    Bağırsaklarımı gözlerimin tellerini ve leoparların reddettiği
    O sindirilmeyen parçalarını. Beyaz bir entari içinde
    Geri çekilmiş Azize, tefekküre, beyaz bir entari içinde.
    Kemiklerin beyazlığı ödesin unutkanlığın kefaretini.
    Hayat yok onlarda. Unutulduğumdan
    Ve unutulmuş olacağımdan, unutacağım
    Böylece amaca yoğunlaşmış ve sadık olarak. Ve Tanrı
    Kehanette bulun dedi rüzgâra, rüzgâra sadece çünkü sadece
    Rüzgâr dinleyecek. Ve kemikler cıvıldayarak şakıdı
    Çekirgenin yüküyle, diyerek

    Sessizliklerin Azize'si
    Dingin ve endişeli
    Yırtık pırtık ve en büsbütün
    Belleğin gülü
    Unutuşun gülü
    Tükenmiş ve hayat veren
    Kaygılı dinlenişte
    Yalnız gül
    Cümle sevgilerin bittiği
    O Bahçe'dir şimdi
    Hoşnutsuz aşkın
    Istırabını bitir
    Bitimsiz yolculuğun
    Bitimsizliğe bitişi
    Cümle sonuçsuzların
    Sonucu
    Kelamsız hitap ve
    Hitapsız kelam
    Ana'ya şükran duası
    Cümle sevginin bittiği
    Bahçe için.

    Kemikler bir ardıç ağacı altında şakıdı, dağıldı ve parıltılı
    Dağıldığımız için sevinçliyiz, az iyilik yaptık birbirimize,
    Günün serinliğinde bir ağaç altında, kumun takdisiyle,
    Unutarak kendilerini ve birbirlerini, birleşti
    Çölün huzurunda. Budur kura çekerek
    Üleşeceğiniz ülke. Ve önemli değil ne taksim
    Ne de birleşim. Budur o ülke. Sahibiyiz mirasımızın.

    - III -

    ikinci katın ilk dönüşünde
    Döndüm ve baktım aşağıya
    O aynı biçim sarmalanmış tırabzana
    Kokuşmuş havadaki buğu altında
    Umudun ve umutsuzluğun hilekâr yüzünü takınmış
    Merdivenlerin iblisine karşı savaşıyor.

    ikinci katın ikinci dönüşünde
    Bıraktım onları aşağı doğru sarmalanmış olarak;
    Yüzler yoktu artık ve karanlıktı merdiven,
    Rutubetli, çentikli, yaşlı bir adamın ağzı misali salyalar içinde,
    Tamir edilemez, ya da yaşlı bir köpekbalığının dişli gırtlağı gibi.

    Üçüncü katın ilk dönüşünde
    Açık bir pencere fırlamıştı incir yemişi gibi
    Ve alıç çiçeğiyle bir otlak görüntüsünün ötesinde
    Geniş sırtlı figür mavi ve yeşil kuşanmıştı
    Kadim bir kavalla o akdiken zamanına hayrandı.

    Yelin savurduğu saç şirindir, kumral saç savrulur ağız üstünde,
    Leylak ve kumral saç;
    Dikkati dağıtan şey, kavalın tınısı, durmalar ve adımları belleğin
    Üçüncü katta,
    Yitiyor, yitiyor; umut ve umutsuzluk ötesinde kudret
    Tırmanıyor üçüncü kata.

    Efendim, layık değilim ben
    Efendim, layık değilim ben

    fakat kelamı söyle sadece

    - IV -

    Kim yürüdü menekşeyle menekşe arasında
    Yürürken envai yeşilin
    O muhtelif safları arasında
    Giderken beyaz ve mavi içinde, Meryem’in renklerinde,
    Konuşurken önemsiz şeyleri
    Cahilce ve ebedi ıstırapla bilgece
    Diğerleri yürürken onların arasında devinen,
    Sonra güçlü çeşmeleri oluşturan ve pınarları tazeleyen

    Kuru kayaları serinleten ve kumu kaymaz yapan
    Hezaren çiçeğinin mavisinde, Meryem’in rengindeki mavi,
    Sovegna vos

    Buradadır aradan dolaşan yıllar, alıp götürerek
    Kemanları ve kavalları, onararak
    Zamanda uykuyla uyanma arasında devineni, giyinip

    Katlanmış beyaz ışığı, sarmalayarak O'nu, katlanmış.
    Yeni yıllar dolanır, onararak
    Gözyaşlarının parlak bir bulutu sayesinde, yılların, onararak
    Yeni bir dizeyle o kadim kafiyeyi. Kurtararak
    Zamanı. Kurtararak
    O okunmayan öngörüyü daha yüksek düşte
    Mücevherle süslenmiş Unicornlar sürüklerken yaldızlı cenaze arabasını.

    Suskun bacı örtünmüş beyazda ve mavide
    Porsukağaçları arasında, kavalı nefessiz olan
    Bahçe tanrısı ardında, bükmüş başını ve işaretlemiş fakat tek söz etmemiş

    Fakat yukarı fışkırmış pınar ve kuş şakımış aşağı
    Kurtarmak zamanı, kurtarmak düşü
    Kelamın simgesi duyulmamış, konuşulmamış

    Rüzgâr sarsana dek bin fısıltıyla porsukağacından

    Ve bundan sonrası bizim sürgünümüz

    - V -

    Kayıp kelam kayıpsa, sarf edilmiş kelam sarf edilmişse
    Eğer duyulmadık, söylenmedik
    Kelam söylenmemişse, duyulmamışsa;
    Söylenmedik kelamdır hâlâ, o Kelam duyulmadıktır,
    Kelamsız O Kelam, âlem içredir
    Ve âlem içindir o Kelam;
    Ve o ışık parladı karanlıkta
    Ve Kelam’a karşı o rahat durmaz âlem dönüyordu hâlâ
    O sessiz Kelam’ın merkezi etrafında.

    Ey benim milletim n'ettim n'eyledim size.

    Kelamın bulunduğu yer nerede, kelamın
    Çınladığı yer? Burada değil, yeterli sessizlik yok
    Denizde değil ne de adalarda, anakarada
    Değil, çölde ya da o yağmur ülkesinde,
    Karanlıkta yürüyenler için
    Gündüz ve gece zamanı
    O doğru zaman ve doğru yer burada değil
    Yüzden kaçınanlar için inayet yeri değil
    Gürültü arasında yürüyüp sesi inkar edenler için bayram zamanı değil

    Dua eder mi duvaklı bacı
    Karanlıkta yürüyenler için, seçtiği siz ve karşı çıktığı sizsiniz,
    Mevsimle mevsim arasında boynuzda paralanmışlar, zamanla zaman,
    Saatle saat arasında, kelamla kelam arasında, kudretle kudret arasında,
    Karanlıkta bekleyenler? Duvaklı bacı dua eder mi
    Kapıda bekleşip duran
    Ve dua etmeyen çocuklar için;
    Seçen ve karşı çıkanlar için dua

    Ey benim milletim n'ettim n'eyledim size.

    Cılız porsukağaçlarının arasında dua eder mi
    Duvaklı bacı kendisini gücendirmişler için
    Ve dehşete düşmüşler için ve teslim olmayanlar için
    Ve onaylayanlar âlem önünde ve yadsıyanlar kayalar arasında
    O en son çölde o son mavi kayalarda
    Bahçedeki çöl ve çöldeki bahçe
    Kuraklıktan, tükürerek o elma tohumlarını

    Ey benim milletim.

    - VI -

    Geri dönmeyi umut etmesem de
    Umut etmesem de
    Dönmeyi umut etmesem de

    Salınıp durmak arasında kârla zararın
    Düşlerin kesiştiği bu kısa geçişte
    Düşlerin kesiştiği alacakaranlık doğumla ölüm arasında
    (Kutsa beni baba) bu şeyleri istemeyi istemesem bile
    O geniş pencereden granit sahilden
    Beyaz yelkenler hâlâ uçar deniz yönünde, denize doğru uçar
    Kırılmamış kanatlar

    Ve yitik yürek sertleşir ve sevinir
    Yitik leylakta ve yitik deniz sesleri
    Ve zayıf heves ivecendir isyana
    Bükülmüş altın değnek için ve yitik deniz kokusu
    ivecendir telafi etmeye
    Bıldırcın çığlığını ve dönenen yağmurkuşunu
    Ve kör göz yaratır
    Boş şekilleri fildişi kapıların arasında
    Ve koku tazeler kumlu toprağın tuz tadını

    Bu gerilimin zamanıdır ölümle doğum arasında
    Üç düşün mavi kayalarla kesiştiği
    inziva yeri
    Fakat porsukağacından sarsılıp gittiğinde sesler
    Bırak sarsılıp yanıtlasın diğer porsukağacı da.

    Kutsanmış bacı, kutsal anne, pınarın ruhu, bahçenin ruhu
    Kendimizi yalanla aldatarak ıstırap çekmemize izin verme
    Umursamayı ve umursamamayı öğret bize
    Bu kayalar arasında bile
    Uslu durmayı öğret bize
    Huzurumuz O'nun istencinde
    Ve bu kayalar arasında bile
    Bacı, ana
    Ve ırmağın ruhu, denizin ruhu,
    Ayrılarak acı çektirme

    Ve ulaşsın sana sızlanışım.

    T.S.Eliot
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük