kurtuluş ve çanakkale savaşında kürtler neredeydi

entry1 galeri0
    1.
  1. bu zamana kadar türklerin ılımlılık adına "omuz omuza savaştık, biz kardeşiz" denmesine karşın rakamlar yalan söylemiyor maalesef.

    bir yazı gördüm ve doğrudur.

    istiklal Marşı’nın bile okunmadığı DTP Çanakkale il kongresinde konuşan Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Atatürk’e hakaret ederek “Mustafa Kemal ve arkadaşları, 1924′te ret ve inkar politikalarıyla toprağa gömülenlere ihanet ettiler” dedi.

    Muş Milletvekili Sırrı Sakık kongrede ihanet içinde yaptığı konuşmada;

    “işte burası Çanakkale’dir. Türkiye’nin harcı burada atıldı. 1921′lerde Cumhuriyet kurulurken Cumhuriyet’in temel hedefi; Kürtler ve Türkler bu Cumhuriyet’in asıl sahipleridir. Çünkü, Çanakkale’de ölenler ortak vatan için mücadele ettiler. Ama ne yazık ki, 1921′de Anayasa’da ‘Bu vatan Kürtler’in ve Türkler’in ortak vatanıdır’ diyen Mustafa Kemal ve arkadaşları, 1924′te ret ve inkar politikalarıyla Çanakkale’de toprağa gömülenlere ihanet ettiler. 1924′te tek ırk, tek dil yarattılar. O gün, bugündür. Kürtler ve Türkiye demokrasi güçleri bu tekçiliğe, ırkçılığa karşı bedenini önüne yatırıyor, kimliğine sahip çıkıyor, özgür bir kimlik için bedel ödüyor.”

    Ama Sırrı Sakık’ın bu bölücü tezlerini bugün Türkiye’de neredeyse herkes savunuyor. Kimisi hararetle, kimisi inanarak, kimisi inanmak isteyerek.Ama tarih elbette bambaşka. Kimileri inanmak istemese de, kabullenmek istemese de, Kürtler ne Çanakkale Savaşı’nda ne de Kurtuluş Savaşı’nda vardı.

    Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda Kürtler neredeydi?


    Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun resmi kaybı 48 bin asker.
    Peki bu 48 bin şehidimizin nerelerden gelip Çanakkale’de öldüğü biliniyor mu? Elbette biliniyor. Her bir şehidin, ana-baba adından tutun köyüne kadar kim oldukları biliniyor.
    Peki Çanakkale’de kimler şehit olmuş? 48 bin şehidin 992 tanesi Güneydoğu’dan katılmış. Yani %2’si. Ama bu rakam da bizi yanıltmasın, bu 992 kişinin 502’si de Antep’ten katılmış.
    Mesela Sırrı Sakık’ın memleketi Muş’tan kaç kişi şehit olmuş? 7 kişi! Diyarbakır’dan 49, Van’dan 36, Siirt’ten 40, Mardin’den 7 kişi.

    Görüldüğü gibi rakamlar ortada: Kürtler pek Çanakkale’ye uğramamış!
    Peki Kurtuluş Savaşı’nda durum farklı mı?
    Orada da durum oran olarak aynı. Toplam 35 bin resmi şehidimiz var Kurtuluş Savaşı’nda. Bunların 685’i Güneydoğu doğumlu. Oran olarak yine %2!
    Sırrı Sakık’ın memleketi Muş’tan katılım bu defa çok yüksek olmuş ki şehit sayısı 18!
    Yani rakamlara baktığımızda görüyoruz ki Kürtler Kurtuluş Savaşı’nda da ortalıkta gözükmüyor...

    Kürtlere kardeşlik soruları:

    Ama biz yine de geçmişi çok kurcalamaktan yana değiliz. Kürtler bu rakamları unutabilirler, biz de unutabiliriz, yeter ki günümüze gelelim ve anlaşalım.
    O halde bir de şu sorulara cevap arayalım.
    Mesela Sırrı Sakık ve diğer DTP’li milletvekillerine ya da onlarla aynı yolda yürüyenlere soralım.
    Ailenizde kaç kişi Çanakkale Savaşı’nda, kaç kişi Kurtuluş Savaşı’nda şehit oldu?
    Şehit olmasa bile ailenizde hiç bu savaşlara katılmış dedeleriniz var mı?
    Onlar size Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı anılarını anlattılar mı?

    Ve devam edelim sormaya...
    Ailenizde kaç kişi şu ana kadar PKK için savaşırken öldü?
    Hâlâ PKK’da savaşan akrabalarınız var mı?
    Mesela Sırrı Sakık’ın yanıtlaması çok kolay olacaktır çünkü ağabeyi Şemdin Sakık PKK’nın Apo’dan sonraki ikinci adamıydı ve şu an hapiste!
    Bu arada şunu da soralım kaç akrabanız PKK davasından içerde yatıyor?
    Bu soruların cevapları yeterince aydınlatıcı olacaktır elbette.
    Peki kurtuluş savaşına katılmayan kürtler daha sonra ne yaptı?
    kurtuluş savaşına katılmayan kürtler isyanlar çıkardılar ve bu isyanlarda ölenlerin sayısı kurtuluş savaşında ölenlerin on mislidir !

    Babanzade Abdurrahman Paşa isyanı (1806- Musul)
    Babanzade Ahmet Paşa isyanı (1812 – Musul)
    Zaza isyanı (1820)... Devamı
    Yezidi isyanı (1830- Hakkari)
    Şerefhan isyanı (1831- Bitlis)
    Bedirhan isyanı (1835- Botan)
    Garzan isyanı (1839- Diyarbakır)
    Ubeydullah isyanı (1881- Hakkari)
    Bedirhan Osman Paşa ve kardeşi Hüseyin Paşa isyanı (1872-Mardin-Cizre)
    Bedirhan Emin Ali isyanı (1889- Erzincan)
    Bedirhaniler ve Halil Rema isyanı (1912-Mardin)
    Şeyh Selim Şehabettin ve Ali isyanı (1912- Bitlis)
    Koşgari isyanı (1920- Koşgiri)
    Nasturi isyanı (1924- Hakkâri)
    Jilyan isyanı (1926- Siirt)
    Şeyh Sait isyanı (1925- Bingöl-Muş-Diyarbakır)
    Seit Taha ve Seit Abdullah isyanı (1925-Şemdinli)
    Reşkotan ve Reman isyanı (1925- Diyarbakır)
    Eruhlu Yakup Ağa ve oğulları (1926-Pervani)
    Güyan isyanı (1926-Siirt)... Devamı
    Haco isyanı (1926- Nusaybin)
    I. Ağrı isyanı (1926)
    Koçuşağı isyanı (1926- Silvan)
    Hakkâri-Beytüşşebab isyanı (1926)
    Mutki isyanı (1927- Bitlis)
    II. Ağrı isyanı
    Biçar harekâtı (1927- Silvan)
    Zilanlı Resul Ağa isyanı (1929- Eruh)
    Zeylan isyanı (1930- Van)
    Tutaklı Ali Can isyanı (1930- Tutak-Bulanık-Hınıs)
    Oramar isyanı (1930- Van)
    III. Ağrı harekâtı (1930)
    Buban aşireti isyanı (1934- Bitlis)
    Abdurrahman isyanı (1935-Siirt)
    Abdulkuddüs isyanı (1935-Siirt)
    Sason isyanı (1935-Siirt)
    Dersim isyanı (1937-Tunceli)
    PKK terörü (1984-.......)

    https://fbcdn-sphotos-b-a...d8352f18b234cfe38601ce651

    https://fbcdn-sphotos-b-a...d8352f18b234cfe38601ce651

    https://fbcdn-sphotos-e-a...5692ab61751b501460e919557

    https://fbcdn-sphotos-e-a...5692ab61751b501460e919557

    Atatürk kürtlere özerklik sözü verdi mi ?

    Öncelikle 1921 anayasası.1921 Anayasası'nı iyice anlamayanlar, sözde "Kürt Özerkliği"ni öne çıkartırlar. Oysa 23 maddelik 1921 Anayasası'nın kürt lafı bile yoktur.işte tartışma yaratan 11.madde:
    "Vilayet mahalli işlerde manevi şahsiyete ve özerkliğe sahiptir. Dış ve iç siyaset, şer'i, adli ve askeri işler, uluslararası iktisadi ilişkiler ve hükümetin genel vergileri ile birden fazla vilayeti ilgilendiren hususlar istisna olmak üzere Büyük Millet Meclisi tarafından konacak kanunlar gereğince vakıflar, medreseler, eğitim, sağlık, iktisat, tarım, bayındırlık ve sosyal yardım işlerinin düzenlenmesi ve idaresi vilayet şûralarının yetkisi içindedir."
    Yani her ilde il genel meclisleri kurulacak,üyeler seçilecek,o illerden o meclisler sorumlu olacaktır.
    Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1921 Anayasası'na göre özel olarak Diyarbakır, Van ve Bitlis'ten değil, Türkiye'deki bütün illerin yerel yönetimlerinden söz etmektedir !!!

    Şimdi gelelim can alıcı soruya: 1921 Anayasası'nın 11-21. maddeleri, 1924 Anayasası'nda neden yer almamıştır? Resmi tarihi kabul etmeyen gayri resmi tarihçilerin ileri sürdüğü gibi amaç Kürtlere kazık atmak mıdır? Yoksa Büyük Millet Meclisi, 1921 Anayasası'nın 11-21. maddelerinin dile getirdiği "şûralar yönetimi"ne engel olmak için mi bu değişikliği yapmıştır?
    Elbette ikincisi.Değişiklik, "Devlet Sosyalizmi"ne giden anayasal yolu kapatmak için yapılmıştır
    ----------------------------------------------------------------------------
    Gazi Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı öncesinde, esnasında veya sonrasında, en kritik dönemlerde dahi Kürtlere özerklik tavizi vermemiştir. 1918-1924 arası tüm gelişmeler bunun somut kanıtıdır.


    Kaldı ki 1923 yılına gelinceye kadar çok kritik dönemlerden geçilirken bile Kürtlere böyle bir taviz verilmemiştir. Örneğin Milli Mücadele’ye karşı ilk isyan hareketi, Mustafa Kemal Paşa’nın tam da Samsun’a çıktığı günlerde, Midyat, Nusaybin, Ömerkan, Dirilömer çevresinde ingiliz güdümünde ve desteğinde bir Kürt devleti kurmak için başlatılan Ali Batı Ayaklanması’dır. (11 Mayıs-18 Ağustos 1919). Bir taraftan ülke baştan aşağı işgal edilirken ortaya çıkan bu isyancılara en ufak bir taviz verilmemiş, anlaşma yoluna gidilmemiş, sonunda isyan bastırılmıştır.

    Gene ingiltere ve Fransa’nın kışkırtmasıyla, Güneydoğu Anadolu’da bir Kürt devleti kurmak üzere Siverek civarında ortaya çıkan Milli Aşiret Olayı aynı şekilde zor da olsa bastırılmış ama bir taviz noktasına gelinmemiştir. (1 Haziran-6 Eylül 1920). Diğer bir aşiret isyanı Cemil Çeto Olayı’dır. (20 Mayıs-7 Haziran 1920). Nihayet tam da 2. inönü Savaşı sürerken, Sıvas, Erzincan ve Tunceli bölgelerinde iki ay süreyle etkin olan Koçkiri Ayaklanması (6 Mart-17 Haziran 1921) bile sonucu değiştirmemiştir. Kaldı ki, bu isyanı çıkartanların amacı Zara, Divriği, Refahiye, Kuruçay ve Kemah havalisinde “özerk bir yönetim” kurmaktı. Durum son derecede kritikti. Yunan ordusu 2. inönü Savaşı’nı kaybetmese, Ankara yolu açılmış ve her şey bitmiş olacaktı. O yüzden Çankaya Muhafız Birliği’nin 100 kişilik kuvveti dahi cepheye sürülmüştü. Buna rağmen Batı’da Yunanla, Doğu’da Kürt asileriyle mücadeleye girildi ama taviz verilmedi, böyle bir özerklik,bağımsızlık kabul edilmedi.

    YUNAN ORDUSUNDAKi KÜRTLER !

    Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte Kürtler de Doğu bölgelerinde Ruslarla birlikte hareket edecektir. O dönem bölgede etkili olan Rus Elçiliği Kürtleri ele geçirmiştir. Nitekim hemen 1914 yılında Kürt isyanları başlar. Rus Orduları Doğu Anadolu’yu işgal ederken Kürtler de bağımsızlık hayaliyle Ruslara yardım ederler.
    Ünlü Sykes-Picot Antlaşması’na göre Doğu’da Ermenistan ve Kürdistan kurulacak ve Rusya’ya bağlanacaktır. Kürtlerin Çanakkale’de savaşmamalarının nedeni de budur. 1916 yılında Antlaşmaya dökülen plan, Rusların 1830’dan beri uyguladığı plandır zaten.
    Fakat Birinci Dünya Savaşı tüm dengeleri alt üst eder. Kürtler de bu dönemde hem Ruslarla hem ingilizlerle hem Fransızlarla hem de Amerikalılarla işbirliği yapar. Kürtlerin bağımsızlığına Sevr Antlaşması ile karar verilir.
    Yani Birinci Dünya Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na giden dönemde Kürtler hep Türkiye’yi işgal eden kuvvetlerle birlikte hareket eder.
    Bu durum, yani Kürtlerin Birinci Dünya Savaşı’nda Türklerle birlikte savaşmaması o dönemin raporlarında açıkça geçmektedir. Rus Gordlevski aynen şu satırları yazar:
    “Türkler vatan savunmasına katılmadıkları için Kürtlere çok kızmaya başladılar.”
    Fakat Rusya’da Bolşevik ihtilali gerçekleşince işler değişir. Çünkü Lenin Kürtleri değil Mustafa Kemal’i destekler. Sykes-Picot Antlaşması’nı fesheder. Bunun üzerine Türk-Sovyet Antlaşması gelir ve Kürtler yalnız kalır.
    Bu tarihten itibaren Kürtlerin esas hamisi Ruslar değil ingilizler olacaktır. Türkiye’deki komünistler ve Sovyetler de Kürt isyanlarını değil Mustafa Kemal’i destekleyecektir.
    Kürtler Sarıkamış’ta var mıydı?
    Tüm bu anlatılanlardan sonra Kürtlerin neden Çanakkale Savaşı’na katılmadığını anlamak kolaylaşır. Daha 1830’lu yıllarda başlayan Kürt ihaneti çoktan kökleşmişti, Birinci Dünya Savaşı sırasında da Kürtler Türkiye için değil Ruslar için savaşıyordu.
    Böyle olduğu için de Çanakkale Savaşı sırasında Kürtlerin şehit listesinde olmamasına şaşırmamak gerekir: Çanakkale uzak olduğu için değil Türklere uzak oldukları için katılmadılar savaşa.
    Kimileri bu gerçeği daha fazla gizleyemeyeceklerini biliyor. O nedenle de Kürtlerin diğer cephelerde, Sarıkamış’ta çarpıştığını söylüyorlar.
    Elbette bu da büyük bir yalan. Genelkurmay arşivlerinde Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı şehitlerinin listesi, askerlik şubesi kayıtlarına göre tutulmuştur. Dolayısıyla Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı rakamları gerçektir, kimse bunlara itiraz edemez.
    Ama Kürtlerin Sarıkamış’ta savaştığını iddia edenler varsa, buyursunlar rakamları açıklasınlar. Yani bizim yaptığımızı yapsınlar, belgeye karşı belgeyle ortaya çıksınlar.
    Ama Sarıkamış’ta Kürtlerin Ruslara karşı savaşma ihtimali bile yoktur ortada çünkü Kürt aşiretlerini o dönemde zaten Rus Elçiliği kontrol ediyor ve yönlendiriyordu.
    Hain bir Kürt aşiret reisi Mutkili Hacı Musa
    Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı 19 Mayıs 1919’dur. 24 Ağustos 1919’da Kurtuluş Savaşı’nı idare etmek üzereHeyet-i Temsiliye oluşturulmuştur. 9 kişilik kurulda bir de Kürt vardır. Mutki Aşireti reisi Hacı Musa Bey.
    Ancak bu Kürt ağası içeri sokulan bir haindir.
    Nitekim Hacı Musa Bey, 1923 yılı Mayıs ayında Erzurum’da kurulan Kürt Azadi Cemiyeti’nin de lideridir. Azadi Cemiyeti’nin üyelerinden biri de Şeyh Sait’tir. Azadi Cemiyeti ingilizlerle, Fransızlarla ve Sovyetler Birliği ile temas kurarak Bağımsız Kürdistan için destek aramıştır.
    Daha sonra bu örgüt ingiliz desteği ile başlayan Nasturi Ayaklanması’na katılır. Nasturi Ayaklanması’nın bastırılmasından sonra ise iran’a kaçarlar.
    Daha sonra Mustafa Kemal bu hain Kürt aşiret reisi hakkında Nutuk’ta açıklama yapacaktır.
    ilk Meclisteki hain Kürt milletvekilleri
    Ankara’da Millet Meclisi’nin kuruluşu 23 Nisan 1920’dir. Bu tarihten itibaren TBMM Ordusu da kurulmuş ve Kurtuluş Savaşı’nı vermiştir.
    O dönemki mecliste de bugünkü Mecliste olduğu gibi bölücü Kürt milletvekilleri vardır. işte bu Kürt milletvekilleri Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’na yardım etmemiş, tam tersine bu Kurtuluş Savaşı’na karşı bir ayaklanma örgütlemişlerdir.
    Bitlisli Kürt milletvekili Yusuf Ziya Bey de Azadi örgütünün içindedir. Yusuf Ziya Bey aynı zamanda ingiliz ajanıdır. Mustafa Kemal Paşa, Yusuf Ziya Bey’den kuşkulanmakta ve onu takip ettirmektedir. Gerçekten de Mustafa Kemal’in kuşkuları gerçek olur ve Yusuf Ziya Bey Nasturi isyanı’na katılır.
    Tevfik Cemal ve Teğmen Ali Rıza da Kürt örgütünün üyesidir ve isyan sırasında 270 askerle birlikte karşı tarafa geçerler!
    Görüldüğü gibi Kurtuluş Savaşımıza katılan ve Türklerle savaşan Kürtlerle değil, Kurtuluş Savaşı’nın içine sızan, ancak kendi Kürt örgütlenmesini devam ettiren, ingiliz, Fransız işgalcilerle işbirliği yapan ve en sonunda da Türk askerine karşı cephe açan Kürtleri görüyoruz.
    Bu örgütün ingiliz desteğini sağlamak için Nasturi isyanından üç yıl önce 1920 yılında yine Hakkari’de başka bir isyan çıkarttığını da kaydedelim.
    Mustafa Kemal’e idam kararını da bir Kürt verdi
    Peki Kürtlerin Kurtuluş Savaşımız sırasındaki tek ihanetleri bu mudur?
    Aslında Kurtuluş Savaşı’nın başından itibaren Mustafa Kemal’in karşısındadır Kürtler. Mustafa Kemal’in idam emrini veren Kürt Mustafa Paşa’dır!.
    Aynı Kürt Mustafa Paşa’nın eniştesi ise Kürt izzet Bey’dir ve istanbul Hükümeti’nin içişleri Bakanıdır. Kürt izzet Bey de ingiliz ajanıdır. Kürt izzet Bey’in bir de yeğeni vardır Şerif Paşa, o da Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Paris temsilcisidir.
    istanbul Hükümeti’nin ve ingilizler’in Mustafa Kemal hareketini engellemek için kullanmayı düşündükleri kütle ise Kürtlerdir. Damat Ferit, Kürdistan Teali Cemiyeti ile görüşerek onlara özerklik karşılığında Mustafa Kemal’e karşı savaşmayı teklif eder. Damat Ferit Yüksek Komiser De Robeck ile görüşerek Sevr koşulları gereğince 15 bin kişilik bir Kürt ordusu kurulmasını ve Kürtleri Mustafa Kemal’e saldırtmayı teklif eder.
    Bu yönde en önemli girişim Ali Galip olayıdır. ingiliz ajanı Binbaşı Noel, Ali Galip ve Kürdistan Teali Cemiyeti liderleri Malatya’ya geçerler. Burada bir Kürt birliği kurarak Sivas yolunda Mustafa Kemal’i öldürecekler ve Kongre’nin toplanmasına engel olacaklardır.
    Ancak Mustafa Kemal girişimi haber alır ve tedbir alır. Malatya’da Türk birlikler ingiliz ajanı, Ali Galip ve Kürdistan Teali Cemiyeti liderlerini kıstırırlar. Tutuklama emri vardır. Noel, ingilizlerden yardım ister. Saraya baskı yapılır fakat sonuç varmez. En sonunda kaçmak zorunda kalırlar.
    Görüldüğü üzere daha Sivas Kongresi öncesinde bile Kürtler ingilizlerle, istanbul Hükümeti ile birlikte Mustafa Kemal’e karşıdır.
    ingiliz gizli belgeleri de bunu doğrulamaktadır.
    28 Kasım 1919’da Mr. Kindson’un Londra’ya gönderdiği raporda şöyle yazılıdır:
    “Kürtlere her ne kadar inanmasak da onları kullanmamız çıkarlarımız gereğidir.”
    9 Aralık 1919 tarihli Yüksek Komiser Robeck’in Lord Curzon’a raporunda ise şunlar yazılıdır:
    “Kürtler bütün ümitlerini ingiliz hükümetine bağlamış durumdalar. Bu ara Mustafa Kemal gittikçe tehlikeli olmaya başlıyor. Kuvvetler, Kürtleri Mustafa Kemal Paşa’ya karşı kullanmak için para ödemeye hazırdırlar”
    Yunan ordusundaki Kürtler
    Ama Kürtler bununla da yetinmemektedir. ingiliz Gizli Belgeleri’nin verdiği bilgiye göre Kürtler aynı zamanda Yunanlılarla da temas halindedir.
    Amasya’da Yunan temsilcisi ile görüşen Kürtler, Yunanlılara Türk ordusunda ele geçirilen Kürt esirlere iyi davranılmasını ve bu esirlerin Türk ordusuna karşı kullanılmasını önerir. Teklif kabul edilir ve esir Kürtler Yunan ordusunun hizmetine girerler.
    Kürt-Yunan işbirliğinin en büyük sonucu ise Koçgiri isyanı’dır. Yunan ordusu büyük ilerleyişe geçmeden hemen önce Kürtler isyan eder. Yunan ordusu Bursa’ya doğru ilerlerken Kürtler Sivas’a doğru yürümeye başlar.
    Amerikan Askeri Ateşesi durumu şöyle rapor eder:
    “... Yunanlılar önemli bir zafer kazanırlarsa Kürt isyanı Türkiye’nin arkasını ciddi bir şekilde tehdit edebilir. Ancak Batıdaki savaş Türklerin lehine gelişirse, Türkler, ellerindeki yarım düzine yetenekli liderden biriyle Kürt sorununa son verebilir. ingilizler kuşkusuz bu durumu bilmektedirler. Gene de Kürt sorunu ile meşgul olduğu sürece Mustafa Kemal’in Musul’a el koyamayacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla Kürt akımına yardımcı olmaktadırlar.”
    Koçgiri isyanı’nın başlangıç tarihi sadece Yunan ilerleyişine değil aynı zamanda Londra ve San Remo Konferansları’na da denk gelir. Ankara Hükümeti böylece sıkıştırılmaktadır.
    Kürtler Sevr’i istiyor
    Koçgiri isyanı’nın liderlerinden Baytar Nuri isyan programını şu şekilde açıklar:
    “ilk önce Dersim’de Kürt istiklali ilan edilecek, Hozat’a Kürdistan bayrağı çekilecek, Kürt milli kuvveti Erzincan, Elazığ ve Malatya istikametlerinden Sivas’a doğru hareket ederek Ankara Hükümeti’nden Kürdistan istiklalinin tanınmasını isteyecekti. Türkler bu isteği kabul edeceklerdi. Çünkü isteğimiz silah kuvvetiyle desteklenmiş olacaktı.”
    Ayaklanma büyür ve isyancılar Ankara Hükümeti’ne bir muhtıra yollarlar. Telgraf yoluyla iletilen muhtıra şu maddelerden oluşmaktadır:
    “1-istanbul Hükümeti’nce kabul edilen Kürdistan özerkliğinin Ankara Hükümeti’nce de tanınıp tanınmayacağının açıklanması
    2-Kürdistan özerk yönetimi konusunda Mustafa Kemal hükümetinin ivedi yanıt vermesi
    3-Elazığ, Malatya, Sivas ve Erzincan cezaevlerindeki Kürtlerin hemen salıverilmesi
    4-Kürt çoğunluğu bulunan illerden Türk memurlarının çekilmesi
    5-Koçgiri yöresine gönderilen birliklerin geri alınması.”
    Kürtler bununla da kalmaz, 25 Kasım 1920 tarihinde Batı Dersim Aşiretleri reisleri adına TBMM’ye şu şekilde başvurur:
    “Sevr Antlaşması gereğince Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bağımsız bir Kürdistan kurulması gerekiyor. Bu nedenle bu oluşturulmalıdır. Yoksa, bu hakkı silah zoruyla almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz.”
    Yunanlar Bursa’ya Kürtler Sivas’a saldırıyor
    Ankara Hükümeti, Batıda Yunanların Bursa’yı ele geçirmesine rağmen Kürtlere karşı geri adım atmaz. Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa isyanı bastırmak için bir plan hazırlar. Topal Osman komutasındaki Giresun alayı da Nurettin Paşa’nın emrine verilir.
    Türk Ordusu 11 Nisan 1921 günü Kürtlerin üzerine yürüyüş başlatır. 45 bin kişilik Kürt milisleri ile çapışmalar 3 ay sürer. 17 Haziran 1921 günü isyancılar teslim alınır.
    Görüldüğü üzere, daha Sivas Kongresi’nin toplanma hazırlıklarından başlanarak Kürtler, Kurtuluş Savaşı için çalışmamış, tam tersine hep Kurtuluş Savaşı’na karşı savaşmışlardır. Koçgiri ayaklanması bunun en büyük kanıtıdır.
    Genelkurmay Başkanlığı da bu isyanı şu şekilde değerlendirmektedir:
    “Siyasi bakımdan büyük bir önem taşıyan bu harekât dolayısıyla, Kürt bağımsızlık davasının ilk basamağının Koçgiri olayları ile kurulmak istendiği, bu dış etkilerin en açık ve kesin delilidir.”
    Bu değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi, olay münferit bir isyan değil, bir davanın ilk adımıdır! Ardından gelecek olan Kürt isyanları da bunu kanıtlayacaktır. Nitekim isyanın liderleri de olayı böyle değerlendirmektedir:
    “Koçgiri, Kürt istiklal Savaşı’nın bir merhalesidir, onunla bir meydan muharebesi kaybettik, fakat harp bitmedi. Biz son zaferi kazanacağız.”
    Demek ki Türk istiklal Savaşı için değil Kürt istiklal Savaşı için savaşmışlar.
    Tarihi gerçek budur, bunu ne Türk Genelkurmay Başkanı, ne Türk Başbakanı, ne gazeteciler, ne de Kürtler değiştirebilir.Kürtler tarihleriyle yüzleşeceklerdir...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük