kurtuluş savaşı gerçekte yoktur

    2.
  1. (bkz: kurtuluş savaşı yok, zafer yok, ne var allahsız)
    yalnız aklıma bişey takıldı: savaş yoktu da o kadar insan toplu intihar mı etti?
    85 ...
  2. 1.
  3. (bkz: beyninin üstüne oturmak)*

    yıllar sonra gelen edit : başıma kalmış başlıktır.

    efenim, ütopyalarında tarih olmayan bireylerin serzeniş cümlesidir.
    52 ...
  4. 4.
  5. grup 84 ün dünyanın en iyi rock grubu olması gibi bir düşüncedir. tarihini inkar eden, zamanı gelince şerefinide, insanlığınıda inkar eder.
    18 ...
  6. 15.
  7. g.tümüzle mi kazandık bu toprakları diye haykırmak istediğim...
    12 ...
  8. 6.
  9. kandırmaca. niye direk "kurtuluş savaşı yoktur" değil de "kurtuluş savaşı gerçekte yoktur." o "gerçekte" kelimesi neyi ifade ediyor. o beyinsiz tarihçilerin gerçeğini mi? zıçarım öyle tarihçilerin gerçeğine.
    12 ...
  10. 45.
  11. başlığı baştan sona okudum. iddialar kendi çapıyla değerli ve iddiaları yapan kişi de "millet cevap veremiyor ne büyük göt oldular huhahaha" formatında bir insan.

    şimdi, canım öyle bir oyuna gelmişsiniz ki haberiniz yok. bakınız tek tek ilerleyelim; kurtuluş savaşı 3 safhadan oluşur, I. dünya savaşını kurtuluş savaşından saymayanları alnından öperim, zira bu değerlendirme sadece kronoljiktir ve öss bilgisidir. neden mi? çünkü birinci dünya savaşı esnasında halkımız hem emperyalist devletlerle hem de yerel çetelerle savaşmıştır, dolayısı ile kurtuluşun ilk cephesi budur. bu bölüm esnasında da m.kemal zaten ünlü bir türk subayıdır.

    ikinci bölümümüz elbette ki milis & bağımsızlık haraketleri; senin o düzenli ordu mik kadar yunan askeri ile zart etti zurt etti sohbetin fare viyaklamasından öteye geçemez çünkü yunan kuvvetleri ege bölgesinde soy kırım uygulamışlardır. mik kadar yunanlara bak soy kırıma kalkışıyor. ancak inönü savaşlarına meydan savaşı değildir diyenler var, fakat ben 5000 kişiyle 50000 kişiyi iki kere yeniyorsam bu toplamda 3 meydan savaşı eder ya neyse...

    gelelim kurtuluş'un son noktasına, be yavru kuşum o dönemde rum ve yahudilerin 300 ün üstünde mecmua bastıklarını biliyor muydun? sen bunlardan hangilerinin ingilizlere karşı old. söylüyorsun? kaçı öyle yani? ulan bu topraklarda çizilen ilk karikatür aldülhamitin karikatürü sen kime ne anlatıyorsun? ayrıca ingilizler neden ses çıkarmamışmış, lan adamlar istanbulu işgal etmiş evet, ama elde tutmak istemiyorlar ki, elde tutmak isteseler yunanlara yol vermezler... kurtuluş savaşının üçüncü safhası bozulmuş düzeni ile osmanlıdan kurtulduğumuz andır, yani tbbm nin açılışı değil hilafetin kaldırılması... 1000 yıllık tarihe sırt dönmedik, 1000 yıllık tarih bize sırt döndü... kaç müslüman arap senin cihad çağrını karşıladı da sen hala onlara halife olacaksın? halife olsan göze batmaz mısın?

    tüm bunlardan ayrı, bunlara destek vermek dış mihrakların oluşturduğu psikolojik baskıya ortak olmak demektir.

    arkadaşım, kurtuluş savaşı olmadıysa da oldu lan, anla artık!!!
    9 ...
  12. 36.
  13. artık açıkça bir durum var: tarihi değerlendirmek iyice kavramlardan uzak, sınıfsal güçler dengesinden alabildiğince kaçan bir hale geldi. haliyle tarihi tahlil etmekte soyut, yüzeysel ve ya mekanik bir hal aldı. gerçeklik mi? o ise şimdilik uzaklarda seyreden bir gemi, ufukta ama uzak değil. birilerinin hatırlatması yeterli.

    şurası açık: bu önermede her iki tarafından akıldan ve bilimden uzak tespitleri terk etmeleri gerekiyor. burjuva ideolojisinin getirdiği "parçayı bütünden ayırma" ve "en faydalı olan bilgi doğrudur." toptancı bir ifadeyle terk edilmeli. aksi halde o geminin ufuk çizgisinin arkasına geçeceği besbelli. toplumsal aklın bu kadar karışık olamayacağı ise belli.

    konuya dönmekte fayda var. tarihi bir gerçeklik olarak 1.paylaşım savaşının ardından gelen bir dönem var türkiye'de. mütarekenin ardından gelen bu tarihi dönemeçte bir savaşlar silseli yaşanmıştır. bu döneme istenilen ad takılabilir ama bir kurtuluş savaşı adını vermek şimdilik daha doğru gözüküyor. fakat şurası çok belli: daha 1920'den itibaren bu savaşı yönlendiren türkiye burjuvazisinin her daim korkak davrandığı doğrudur. korkak bir şekilde davranmıştır; çünkü daha en baştan, londra kongresi fikrinden itibaren, emperyalizmle işbirliği yapmaya çalışmıştır. en azından kendi bağımsızlığını korumaya çalışmıştır. ama gene aynı burjuvazi doğal bir sonuç olarak ve ikililik kuralına göre bağımsız bir devlet olma savaşından da, istediği sonucu alıncaya kadar vazgeçmeyeceği de açıktı. bu nedenle savaşı sürdürmüş ve istediği koşullar sağlandıktan sonra direk olarak mütarekeyi imzalamıştır.

    bu yazdıklarımdan şu sonuç çıkmasın: "neden daha fazla toprak alınmadı?" bir şeyden bahsetmiyorum. bahsettiğim şey ülkenin sadece kurumsal olarak değil, ideolojik olarak bağımsızlığıdır. ama bunu başarabilen bir sermaye sınıfı dünyada yoktur, en azından sermaye birikimini geç tamamlayan yani geç kapitalistleşen ülkelerde. emperyalizm çağında bağımsızlık burjuvaziden değil farklı yollardan geçiyordu, o günlük bunu yapabilecek güçler nitel anlamdaki güçsüzlüklerinden başaramamışlardır.

    peki ama bir soru ortaya çıkıyor: emperyalist güçler nasıl türkiye'nin kurulmasına izn vermişlerdir? elbette burada kazanılan bir savaşa ve haliyle oluşan bir meşruiyet var. ülkenin iç dinamikleri bir savaş kazanmış ve en sonunda asıl emperyalist güçle karşı karşıya gelmiştir. bu noktada ise politik denklem devreye girmiştir. yani emperyalizm normal bir anda böyle bir bağımsızlık savaşı ile yakalansa belki türkiye cumhuriyeti'nin kuvvetlerini geri püskürtebilirdi. ama devreye doğumuzda yer alan bolşevik devriminin muzaffer başarısı ve politik gücü vardır. emperyalist kamp sürekli olarak kendi içinde bölünmekte, maddi olarak bir sosyalizm tehlikesi ile karşı karşıya gelmektedir. 1922 yılında dahi, sovyetler polonya'da yenildiği halde, bu korkuyu içinde hissediyordu. politik bir güç olan reel sosyalizmin tehlikesinden böylesine büyük bir kapitalist ülkeyi içine sindirmek zorunda kaldı. bolşeviklerin sadece maddi ve manevi yardımları yoktur kurtuluş savaşına, yukarıdaki denklemdeki konumlanışları türkiye cumhuriyeti'nin emperyalist kampça kabul edilmesine neden olmuştur.

    artık şu açık: türkiye cumhuriyeti'ni kuran burjuvazi hem fiziksel anlamda hem de ideolojik anlamda 1923 paradigmasından vazgeçmiştir. bunu burjuva ideologlarının 1923 paradigmasına karşı hazırladıkları siyasal düzlemlerde görebiliyoruz. çünkü reel sosyalizmin olmadığı bir dünyada politik denklemler yeniden kuruldu. türkiye kapitalizmine düşen payda eski kurucu düşüncesinden uzaklamşmak ve onu tasfiye etmekte buldu. cumhuriyetin tasfiyesi, emperyalistlerin bir eğilimini bize göstermekte. ulus devletin yok olduğunu söyleyen emperyalist ülkelerin yaptığı şey, hiyerarşide küçük olan ülkekeleri daha küçük parçalara bölmek, onların siyasal egemenliklerini işçi sınıfından uzak noktalara taşımak anlamına geliyor. bugün türkiye burjuvazisi bunun ideolojik altyapısını kurmaktadır.

    farkındayım, yazı çok uzun oldu ve dışsal açıdan bakınca amacından saptı gibi. ama yapılan şey basit: bu iddiaların arkasında ciddi bir ideolojik birikimin olduğunu göstermek. buna karşı çıkmak ise milliyetçi-şoven çizgilerin işi olmadığı. mevcut statükoyu savunmak ise tasfiyenin hızlanmasından başka bir anlama gelmiyor. şunun kabul edilmesi şart: kurtuluş savaşı döneminin öyle aman aman bir anti emperyalist bir birikiminin olmadığı ve mülk sahibi sınıfların her daim korkaklıklarının ve paranoyalarının ne kadar etkili olduğunu teşhir etmek.

    çözüm belli: bu ideolojik birikim mülk sahibi sınıf tarafından besleniyor. bunun çözümü ise o sınıfı tasfiye etmek ve toplumsal alanını tıkamaktır. aksi halde, kurtuluşun gideceği nokta brüksel'deki, washington'daki merkezlerdir. ibre ise orayı gösteriyor şimdilik.

    ekleme: imla.
    11 ...
  14. 99.
  15. mustafa kemal kahramandır evet hemde kurtuluş savaşının kahramanı!
    ama tek kahramanımız mustafa kemal değildir enver paşada kahramandır,hatta doktor nazım da hatta kazım karabekir de hatta halil paşa hatta mustfa suphi ve hatta hatta çerkez etem de.
    bu savaş çok yönlü hem içerde hem dışarda kimsenin bahsetiği gibi tertemiz değildir.
    eğer bir kirlenme varsa o dönemin kahramanları da bundan nasibini almışlardır.
    mustafa kemal'in vahidettin kızını isteme olayı birinci dünya savaşı yılları içerinsinde gelişen ve o süreçte bunu istemiyecek bir tane dahi subay yoktur.
    eğer hükümette ve orduda önemli bir paşa olmak isteniyorsa bu yola baş vurulabilirdi.
    keza enver paşa bunu yapmıştı ama kimse bu konu da bir kirlenmeden bahsedemez.
    evet şu dense kurtuluş savaşı kirli oyunlar içinde gelişmiştir,peki hangi savaş temizdir.
    var mı dünya da öyle bir savaş?
    emperyalizm egemen olmak istediği coğrafyada geri adım atmak zorunda kalmıştır ve bu kimsenin ajan olduğu anlamına gelmez.
    ingiltere çekilmek zorunda kaldığı için çekilmiştir...

    enver paşa tehditi ve ittihatçılar tüm kadroları,kemalistler den çok daha tehdit ettikleri için bu coğrafyayı, ingilizlerin ilk önce moskova ile daha sonra ankara ile masaya oturması çok şaşırılcak bir gelişme değildi ve ne tesadüftür ki hemen ardından suphi ölmüş ve ennver bey iç asyada öldürülmüştür.
    başta da dediğim gibi savaş kirlidir ve siyasat daha da kirlidir.
    çerkez ethem hain değildi! ama hepimizi hain biliriz.

    ve son olarak bu tür coğraflarda ancak emperyalizmin daha doğrusu egemen gücün müsada ettiği ölçüde devletler ve devletçikler kurulur ve yaşamlarını sürdürürler...
    edit:imla hataları düzeltildi.
    7 ...
  16. 3.
  17. 35.
  18. bana aşağıdaki şiiri hatırlatan iddia;

    işgaldeki hali sakın unutma
    Atatürk'e sebepsiz dil uzatma
    Sen anandan yine çıkardın ama
    Baban kimdir bilmezdin ŞEREFSiZ.

    düzenli orduya yenilip, milis kuvvetlerle nasıl işgal engellenmiş, bunu merak edenler belki de şu an ırak'a, ya da geçmişte ki vietnam'a bakabilir, hani amerika tarihi olduğu için belki daha inandırıcı gelir size.

    atatürk tanınmazmış, öyle mi çanakkale savaşı sonrası? Atatürk trablusgarp'tan sonra yıldızı parlamış bir komutandır, çanakkale'deki askerler trablusgarp cephesinden atatürk'ü tanımıştır, çanakkale savaşı gazisi annemin dedesi anlatırdı, eğer kaynak istiyorsan.

    sen çık Atatürk'ün nutuk'da anlattıkları yalandır de, bizim şehit olmuş dedelerimize onlar aslında yürürken düştüler başlarını taşa vurup öldüler de, inönü savaşları olmamıştır de, fevzi çakmak'a, ismet inönü'ye yalancı de, ondan sonra bu topraklarda yaşa. aferin, çok güzel, çok şereflice bir davranış.

    nutuk'u okuyun, yüzüklerin efendisi'ni okumadan önce, belki o zaman ülkenize yaraşır bir genç olabilirsiniz.
    12 ...
© 2025 uludağ sözlük