filminin yapılmasını şiddetle arzuladığım savaş. hatta bizzat türk yapımcılar yapsa ama yeterli imkan ve bütçe olmadığı için zor gibi şimdilik. yapsak bile düdük bir filmden öteye geçemez gibime geliyor. braveheart, the patriot, gladiator, the last samurai, troy ve benzerleri gibi birçok tarihi savaş filmi çekmiş ve hali hazırda malzeme arayan hollywood yapımcıları, bizim kurtuluş savaşımızı da keşfederlerse kıllı parayı ve oscarları götürecekler. atatürk'ü de gerard butler canlandırır. demedi demeyin.
fatma hatunun düşmandan gizli cepheye ekmek taşırken, kucağında ağlamaya başlayan bebeğini, düşman onları fark edip cephe yerini öğrenmesin diye, kendi elleriyle şehit ettiği savaş, bunun gibi binlerce örneğe, modern zamanlarda modern sevrler imzalayarak,pek de güzel teşekkür ettiğimiz savaş..
Kurtuluş Savaşı neden yapılmış ki? Cumhuriyeti kurmaya ne gerek vardı? Mondros, Sevr bizleri Avrupa ve Avrupa devletleri ile bütünleştiren, bizi onlarla birleştiren anlaşmalar ve belgeler değil miydi?
Avrupa içimize girmişti. Siyasetiyle, şirketiyle, okullarıyla, gazetecileriyle ve tabii askeriyle... Tam olarak bütünleşmiştik. Elitimiz, siyasetçimiz, iş çevrelerimiz bu bütünleşmeyi büyük ölçüde onaylamışlardı.
Yabancı orduların askerleri ile futbol maçları yapıyor, turnuvalar düzenliyorduk. Biz Avrupa'ya daha o zaman girmiştik. Elitimiz onlarla daha o zaman iç içe, kucak kucağa oturmuştu. Türkiye bölünmüş de ne olmuş sanki? Ermeni'si, Rum'u ve diğerleriyle gül gibi geçinip gidiyorduk.
Bu bütünleşmeyi bozmaya ne gerek vardı. Hazır bütünleştiğimiz Avrupalıları ülkemizden çıkarmak için onlarla savaşmaya ne gerek vardı? Şikâyet edecek ne vardı ki? Avrupalılar biz ne zarar vermişlerdi ki? Elitimiz memnundu, gerisi de hiç önemli değildi. Köylü, gariban kimin umurundaydı ki?
- Şirketleri buradaydı: Ne güzel, iç ticaretimizi, dış ticaretimizi, dokumamızı, tütünümüzü, gazımızı, elektriğimizi, demiryollarımızı, denizyollarımızı onlar idare ediyorlardı. Bütün bunlar Batılılaşmanın, Avrupalılaşmanın unsurları değil miydi sanki?
Bu Avrupalı ve Batılı şirketleri kovarak suyu, elektriği, gazı, demiryollarını millileştirmeye ne gerek vardı? Daha sonradan özelleştirerek tekrar aynı şirketlere satmaya çalışacağımıza en baştan onlara hiç dokunmamak daha uygun olmaz mıydı?
- Sonra ne gerek vardı Mustafa Kemal 'in misyoner okullarını kapatmasına, onların faaliyetlerini yasaklamasına? Şimdi teşvik etmiyor muyuz? Devlet liselerini, üniversitelerini bile ingilizce, Fransızca, Almanca dili ve hocalarıyla donatmıyor muyuz?
- Mondros ve Sevr bu bölgeyi ve insanlarını Avrupa'nın ve Amerika'nın himayesi altına bir güzel sokmuştu. Şimdilerde, onların ordularını içimize sokmak için Meclis'lerden karar çıkarmaya çalışıyoruz. Karar çıkmıyor, adamlar bize kızıyorlar. O zaman hazır gelmişler, yerleşmişler; karar çıkartmaya bile gerek yoktu ki.
Gül gibi geçinip gidiyorduk. Esnaf memnun, kiliseler dolu, Avrupa ve Amerika parası akmayacak mıydı? Beyoğlu'nun eğlence yerleri de dahil olmak üzere...
Kim demiş 'Kurtuluş Savaşı' diye?
Kim çıkarmış bu Kurtuluş Savaşı'nı? Adamları kovmuşuz, hem de savaşarak. Yalnız askerlerini değil şirketlerini, misyonerlerini, okullarını da göndermişiz. Cumhuriyet diye, bağımsızlık diye, Atatürk ilkeleri diye kopmuşuz Batı'dan.
Utanmadan şirketlerini ve okullarını bile millileştirmişiz. Halbuki biz Tanzimat'la birlikte, Avrupa'yla bütünleşmek için ''Gayri millileşmeyi, bir milli politika olarak benimsememiş miydik''?..
Avrupa'yla bütünleşmek istiyorsan ulusal değil ''gayri milli'' olacaksın.
- Bak, bazı büyük sermaye çevreleri ne güzel söylüyorlar; her şey gayri milli olmalı diyorlar. Mallar dışarıdan gelsin, akıl, kültür ne varsa dışarıdan gelsin. Din, eğitim dışarıdan gelsin demiyorlar mı?
- Bazı tarikatlar da bu görüşü savunmuyorlar mı?
Ulusal bir şey yoktur, bize Avrupa ve Amerika himayesi gerekir demiyorlar mı? Bizim askerlerle olmaz, bize onların askerleri uyar diye düşünmüyorlar mı?
1919-1923 arasında ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yaptığımız hataları şimdi düzeltiyoruz.
- Balta Limanı Antlaşması'na rahmet okutan Gümrük Birliği belgeleri imzalıyoruz.
- Avrupa Birliği'ne bir güzel, ''tek yanlı bağlanıyoruz'' .
- Eğitimimizi gayri milli hale getirip misyoner okullarına destek veriyoruz.
- Türk Hava Yollarımızı, Tekelimizi, denizyollarımızı, sigaramızı, telefonumuzu yeniden yabancı şirketlere teslim ediyoruz.
- Kısacası yeniden Avrupa'nın ve Amerika'nın himayesi altına giriyoruz. Aynen işgal yıllarında olduğu gibi, aynen Mondros, Sevr yıllarında olduğu gibi Batı ile bütünleşiyoruz.
Evet değerli sözlük kullanıcları/yazarları bütün bu yazdıklarıma ''Bu bir cennet'' diyenler var; bu, ''Yeniden cehennemin içine girmektir'' diye düşünenler var.
iman gücüyle kazandığımız zafer olarak bize öğretilmiştir. iman gücüyle savaşıp kurtulan bir ülkenin şimdi imanın ''i'' sini ağzına alanı rejim düşmanı olarak görmesi kafalarda soru işaretleri bırakmaktadır.
türk halkını ümmet olmaktan çıkarıp millet olma bilincine yükselten mücadele. sadece emperyalistlere karşı değil, ali kemal gibi aydın sıfatıyla işbirlikçilere destek veren hainlere karşı da mücadele etmiştir türk halkı ve günümüzde ali kemal'in türevlerine karşı hala devam etmekte bu mücadele ..
sinirlari olmayan, sadece emparyalist sömürge güclerine karsi degil. icimizde besledigimiz hainlere karsi yoktan var olan bir ulusun boruyu koymasidir.
bir toprak parcasina vatan diyebilmek icin gereken bütün degerlerin, fedakarliklarin ve akitilan kanlarin sonucunda bize emanet edilen bu vatan her nekadar sahipsiz görünsede elbet atatürkcü vatansever insanlarimiz tarafindan sahip cikilacaktir.
fazla büyütülmüş bi savaştır.zira yeni kurulmuş her devlet kuruluş aşamasında yaşadığı gerginlikleri,oluşan sancıların verdiği yıpranmışlığı sağlam bir tarih yazımı sayesinde aşmaya çalışır.yani yazar arkadaşlarım bir devlet oluşurken bir de tarih yazılır ona uygun olarak.ki kurulan genç devlet büyümek ve temelini sağlamlaştırmak için harekete geçmesi gereken dinamiklerine söz geçirebilsin.
---Uzun bir yazı olacaktır bu yüzden okuma hevesi olanların sabırla okuması rica olunur--Dünya tarihinde meydana gelmiş en sıradışı ve mucizevi nitelik taşıyan (en azından benim için)savaştır.Çünkü kendi ideolojisini tamamen sömürgecilik olarak belirlemiş olan açgözlü ve haysiyetsiz bir ingiltere,özgürlüğün ve hümanizm akınlarını başlatan voltaire jan jack russo gibi insanların uğruna kan döktüğü özgürlüğün koruyucusu konumundaki fransa bu savaşta başka insanların ve toplumların özgürlüğüne göz dikmişti.Bu iki devlette yıllarca zaten aşırı din ve padişah baskısı nedeniyle benliklerini unutmuş bir halka soysuzca saldırdılar.Ve bu halkı sömürmeye kalktılar.Üstüne üstlük dönemin yönetici tayfasıda vahdettin olsun damat ferit olsun bu vatanı kendi canları pahasına satmaya kalktılar.Kurtuluş savaşı bu ve benzeri şartlar altında başlamış dünyanın en haklı en haysiyetli ve belkide en olanaksız bir ideal için başlatılmış bir savaştır.Atatürk adlı bir belgeselde yabancı bir araştırmacı der ki ''karşılaştığı koşullar bakımından belkide en zor koşullar altındaki lider Atatürk'tü''.Devletler kendi aralarında osmanlıyı bölme ve sömürme planları yaptığı sırada belki de bir melek bir kurtarıcı adını siz koyun misyonu üstlenen biri geldi.Ve bu devin uykusundan bizleri uyandırdı.Bir öykü vardır kısaca şöyledir:''Anadolulu bir kadın var.Ve bu kadın bir yandan bebeğini taşırken bir yandanda türk askerine gidecek kurşunları taşımaktadır.Ve o sırada bir anda yağmur başlar.Kadının elinde tek bir örtü vardır.Ve o kadın ya bebeğini yada kurşunları örtebilir,tek seçenek.Ve o kadın ne yapar biliyor musunuz?O kadın kurşunları örter.Neden?????Çünkü o kurşunların teki bile askere gitmedikçe o bebeğin geleceği karanlıklarda kalacaktır.....Bu ülkenin bağımsızlığı kanla,canla başla kazanılmıştır.Mehmetçik bizler yani onların geleceği için ölümü göze almıştır.Arkadaşlar bunun değerini bilelim.Hala osmanlıyı gözleyenlerin olduğu ülkemizin nasıl kazanıldığını unutmayalım.Ve bu ruh bizim için bir güç kaynağı olsun.Çünkü bizleri kurtarmak için bir ATATÜRK daha gelemez.Artık kendi başımızın çaresine bakmalıyız,ve toplumumuzdaki çatlakların bilincinde olmalıyız.Malesefki geçmiş nesil bize pek bir iyi türkiye bırakmıyor.Bu yüzden geçmişimizle övünmeliyiz,övünmekle kalmayıp çalışmalıyız ama aynı zamandada kendimize ve damarlarımızdaki kimince zehirli bence asil kana güvenmeliyiz çünkü bu ülkeyi yüceltmek içinn gereken kudret damarlarımızdaki soylu kanda mevcuttur.....
yıllar boyu gereksiz savaşlardan bıktırılmış anadolu insanı için gereksiz savaşların doğurduğu en gerekli savaştır. imkansızın başarıldığı bir mücadeleden çok savaşmayı bilen asker, fedakarlık etmesini bilen millet, canını hiçe saydıracak bir iman ve üstün bir liderlikle zor şartlar altında da savaş kazanılabileceğini gösteren bir mücadeledir. taarruzun ise ancak doğru zamana ertelenmesi ve ordunun zayiat vermemesi için sakarya'nın doğuya çekilmesi ise hitler'in orduya geri çekilmeyi yasaklamasının açtığı sonuçlar karşılaştırıldığında askeri açıdan neyin doğru olduğu da apaçık ortaya çıkmıştır. büyük taarruzdaki gizli blitzkrieg ise tarihçiler tarafından atlanmaktadır, saldırılan kanatta ezici bir yumruk oluşturulmuş, diğer kanatların geri çekilmesi savaşmadan sağlanmış, arkaya sarkıtılan süvarilerle de çember kapanmıştır. mükemmel bir taktik zaferidir, bunda mustafa kemal paşa'nın schlieffen planını okumuşluğu da büyük etkendir.
ancak ne olursa olsun mucize değildir, dikkatle incelenirse önce milletimizin direnişi, sonra liderlik ve ardından da yunanların maceraperest seferinin sonucudur.
önderimiz Mustafa Kemal'in dünyada bir ilki gerçekleştirdigi savaş. kazanılan savaş sonra atamız kayaköyde bulunan yunanlar ile yunanistanda bulunan türklerin yerlerini degistirmistir.
Mustafa kemal'in dar alanda kısa paslaşmalarda dendiği gibi ''iyi bir takımın olmadan maçı sürdüremezsin''felsefisini benimseyip önce hayallerini
sonra da halkı arkasına alıp kazandığı büyük,ahlaklı ve tarihde silinmez derecede değerli bir savaş.Bakın aradan 87 yıl geçti 1919'da bu savaş başladı,çatışmalar,soykırımlar bir sürü şey oldu ama emperyalistlere bu kadar acı bir mağlubiyet istisnalar dışında verilemedi.Lloyd George Atatürk'e Ankara Serseri deyip de viskisileri tokuşturduğunda gedik olacağından haberi yoktu ama oldu.Bu millet yıllarca bu uğurda pırıl pırıl insanının kanıyla alındı.O yüzden değerini bilmek gerek...
milleti savunmamanında (bkz: milliyetçilik) hala bir ideolojisi olmadığını savunanların, kurtuluş savaşı hakkında maval okudukları savaş.bu savaş millete dayananıyordu denilip,milletle halkı ayrı zannederler. yazık denir, başka bir şey denmez.
düzene karşı olup başarılı olan ayaklanmalardır. başarılı olan her ayaklanma "kurtuluş savaşı" adını aldığı halde başarısız olanları "isyan" adınıalır. başarılı olan komutan kahraman olurken, yenilen büyük bir ihtimalle idam edilir. kazanan halk "özgür" sıfatını alırken, kaybeden halk "kalleş" sıfatını alır.
siyasete hele de ideolojilere kurban edilemeyecek bir mücadeledir. bu mücadele verilirken sovyetlerde bolşevik devrim olmuş ve komünizm daha emeklememiştir bile. bu mücadele olduğunda pan-islamizm akımı çökmüş, arap devletleri din bağlarını kopartmış ve her biri bugün cetvelle çizilecek olan sınırlara doğru yelken açmışlardır. bu savaş olduğunda garbcılık ideolojisi anadolu'daki en büyük yıkımını yaşamış ve artık garb denilen terim "tek dişi kalmış canavar" olarak anılır olmuştur. siyonizm tehlikesi ve meşhur 100 yıllık plan uygulamaya konalı 40 yıl olmuş emperyalizm kelimesi literatüre bile girmemiştir.
kurtuluş savaş'ı olduğunda halk kahramanı çok aydın(!) insanlar rusya'ya fransa'ya italya'ya kaçmış ancak orada da boş durmamışlar, batı hükümetlerine karşı jurnalci sıfatıyla yaltaklanmaya çalışmışlardır. ayıdan post onlardan dost olmayacağını anladıklarında ise cumhuriyet ilan edileli 10 yıl olmuş, millet kendi külerinden zümrüt-ü anka misali doğmuştur. artık mutlak eşitlik denen şeyin hayal olduğunu, bizzat erzurumda, artvinde, batumda, ağrıda mezalimlerle öğrenmiştir memleketimin oğulsuz kalmış anaları, kocasız kalmış kadınları, babasız kalmış cocukları.
bu savaş ideolojilerin zaferi değil ancak ve ancak milletin mücadelesi ve savaşı olmuştur.
ulu önder'i şuraya buraya sıvayarak ancak komik olabilen aydın(!)lar daha sonra yurt toprağına hiç değilse gömülebilmek için memleketimde çınar ağacı aramaya, atatürk'e kurtuluş savaşı destanları, sarı zeybek benzetmeleri, hatta sarı kurt evet sarı kurt benzetmeli şiirler yazarak yaltaklanmaya çalışmışlardır.
ulu önder bunların foyasını 10-15 tanesini karadeniz'imin azgın sularında boğdurtarak çıkartmış, dışarıdan gelen yalancı yılışıklıklara gereken mesajı kanla vermiştir. milleti ancak yine milletin azmi ve kararlığının kurtaracağını da belirterek, bu toprakların, bu insanların x-izm'lerle değil cumhuriyetle yönetileceğini ayan beyan belli etmiştir. o dışarıdan yaltaklanan aydın bozuntularına ise öldükten sonra mahkeme kararları çıkartmaya çalışarak un ufak kemiklerinin bu ülke topraklarına getirtme haysiyeti veya haysiyetsizliği kalmıştır. hakimiyet ne bir ölüye, ne bir puta ne bir ideolojiye yanlız ve yanlız millete ve onun kültürel unsurlarına aittir diyerek noktayı koymuştur. hakimiyet ve kurtuluş savaşı; savaş var diye kaçmayıp süngüye siper olan analara ve onların bugün yaşamakta olan torunlarına aittir.
anadolu halkının emperyalizme karşı verdiği bağımsızlık savaşıdır. emperyalizm ilk defa bu topraklarda yenilmiştir. hemen ardından, sovyetler birliğinde bir yenilgi daha yenilen emperyalizm, ezilen halkların bağımsızlıklarına kavuşmasında bir ışık olmuştur. daha sonra cezayir'de, angola'da, vietnam'da buna benzer savaşlar verilecek, emperyalizm yenilecek fakat bitmeyecektir. kurtuluş savaşımız emperyalizmin nasıl yenildiğinin göstergesidir.