gayet makul ve mantıklı bir savlamadır. bir insanın anadilini adam gibi konuşmak istemesi ne zamandan beri bölücülük olmuştur? ancak aksi yönde düşünen çok insan var ne yazık ki!
ben kürtlerin ve bu coğrafyada yaşayan bütün insanların etnik kimliği ne olursa olsun anadilini konuşmasından yanayım. gelgelelim kafamda bazı soru işaretleri de yok değil.
kürt sorunu deyince hemen herkes, herkesin zaten bildiği lakırdıları yeniden birbirine hacılıyor ve sorun tartışıldı sanılıyor. ama kan bir yandan oluk gibi akmaya devam ediyor. bombalar patlıyor, mermiler yakılıyor ve hayatlar bitiyor. patlayan her bomba, yanan her mermi hayat söndürüyor, canlara mal oluyor.
"yasaklarla hiçbir yere varılamaz." en büyük klişe de bu. evet varılamaz. bunu herkes biliyor zaten. papağan gibi aynı şeyleri tekrar edip duruyor, yerimizde sayıyoruz. bana kalırsa sorunu sadece kimlik boyutuna indirgemek ya da sedece ekonomik boyutuyla ele almak kadar saçma. yoksulluktan daha büyük bir gerçeklik yoktur. kürtçe şarkı dinlemek güzeldir belki ama insanın karnını doyurmaz.
bu adamlar dillerini konuşsun istiyorum. konuşacaklar da. ama anadilde eğitim istemek, anayasada kürtçe'ye de yer açılmasını istemek bana eşitlikçi bir talepten çok ayrıcalıkçı bir talepmiş gibi geliyor.
anadilde eğitim mi? ona da peki diyelim. ben bu kardeşlerimle nasıl anlaşacağım? zamanla birbirini anlamayan insanlara dönüşmeyecek miyiz? sanki yurt dışından gelmiş turistlere baktığımız gibi bakmayacak mıyız zamanla birbirimize? çok değil bir iki kuşak sonra vaki olur bu söylediklerim.
birarada yaşama kültürüne inanan bir insanım. ama bir arada yaşamak birbirine yabancılaşmış, birbirlerini anlamayan, dertlerini, sevinçlerini bölüşmeyen\bölüşemeyen, güzellikleri paylaşmayan insanların belirli bir matematik konumda mal gibi yaşamaları değildir bana kalırsa.
çok mu romantiğim yoksa? bilemem... herkesle kardeş olmak istiyorum. beraber yaşamak... ama yabancılaşmadan yaşamak...
Bir ulus devlette, azınlık olabilir. Azınlıklar ulus devlet içerisinde belirli ve sınırlı haklara sahip olurlar. Bu tür yasal düzenlemeler ulus devlet otoritesini ve milli egemenliği zedelemez. Ancak bir ulus devlette, alt kimlik olamaz, ikinci bir asli unsur olamaz, ikinci bir kurucu öğe olamaz. Çünkü ulus devlet tek bir ulus tanımı üzerinde yükselir.
Bu açıdan baktığımızda, Türkiye de etnik sorun olarak görülebilecek aslında bir azınlık sorunu olan, Rum, Ermeni ve Yahudi sorunundan bahsedilebilir. Bu tür azınlıkların, kendini ait hissettikleri ulusla birlikte Türk devletine karşı hareketleri olabilir. Nitekim Osmanlı nın yıkılış dönemi böyledir. Bu tür sorunların çözüm noktası, azınlıkların dışlanması değil, azınlıkların azınlık bölücülüğü yapacakları zeminin Türklükle doldurularak, onlara bölücülük zemini bırakılmamasıdır. Zeminsiz kalan azınlıklar, kendilerini ait hissetmeseler, hissetmek zorunda olmasalar bile, yaşadıkları devletin ve ülkenin mutluluğunu düşünmek zorunda kalacaklardır.
Ancak Kürt meselesini de aynı etnik mesele içine sokmaya çalışırsanız işler değişir. Çünkü Kürtler, azınlık hakkı değil başka bir şey istemektedir. Kürtler, Türk milletinden ayrı bir millet olduklarını, bu nedenle de ikinci milli unsur olarak kabul edilmeyi istemektedirler. Bu, tam da bugünkü Irak a dayatılandır. Yani hem bir Kürt federe bölgesi, hem de Türkiye Cumhuriyeti üzerinde mutlak bir güç.
Eğer gerçekten de Kürtler, Türklerden ayrı bir millet ise, olayın tarihsel ve sosyolojik iki çözümü olabilir. Birincisi, Türkler ve Kürtlerin, bugünkü Irak gibi, federatif bir devlet içinde birleşmeleri ya da ikincisi Kürtlerin tamamıyla bağımsız bir devlet kurması. Kürtler bugün, her ikisini de istemektedirler.
Peki Kürtlere bu hak, tanınmamazlık edilebilir mi? Eğer Kürtlerin Türklerden ayrı bir millet olduğunu kabul ediyorsak, bu hakkı tanımak zorundayız. Çünkü her milletin kendi iradesini belirleme ve isterse ayrı devlet kurma hakkı vardır. Bu hak, insan Hakları Evrensel Beyannamesi nden de alınmaz, tarihsel bir haktır. Hiç kimse de bu tür bir milli isteğin önünde duramaz.
işte Başbakan ın Türkiye yi getirdiği nokta burasıdır. O halde sorunun kaynağı, teröre, PKK ya, demokratikleşmeye indirgenemez. Sorunun kaynağı tanımlamadadır. Siz, bir kısım vatandaşa ayrı bir milli kimlik tanırsanız, onlar da bu milli kimliği hakkıyla kullanırlar. Bu nedenle sorun, Kürdü kabul eden çağdışı, bilimden, tarih bilincinden yoksun kafadadır.
Oysa çok basit bir şekilde ifade etmek gerekirse Kürt varsa sorun vardır, sorunun çözümü ise PKK nın bitirilmesi değil, Türk milletinden bağımsız bir Kürt kimliğinin bitirilmesidir. Hem ayrı bir Kürt kabul etmek, hem de bundan doğan sorunları çözmek, Türk devletinin kendi başına açtığı bir iştir.**