gerçek rock a duyulan özlemdir. parklarda gece yarısı dostlarla içilen biranın damakta bıraktığı tatdır. lisede taktığın çivili bilekliği tekrar takabilme rüyasıdır. parçalarının sözlerini yarım yamalak bilsen bile nakaratını haykıra haykıra söylemektir ve emin olun benim gibi çoğu insan için hayatının geride kalan çeğreğidir.
kurt cobain'den bir şarkı dinlerken, onun gitar çalarkenki o hallerini, mimiklerini görürken, ''kurt çobanı ahahaa'' diye yorum yapan sığ beyinlere meydan okuma bilinciyle kendini paralarken buram buram hissedilen o buruk acıyla karışık özlemi hissetmektir. gelmiş geçmiş en güzel insanlardan biridir, bütün güzel duyguları hak edendir.
saçmadır. neyini özleyeyim aga? aynı evde mi büyüdük? beraber askere mi gittik? ilişkimiz mi vardı? nedir yani? çok özlüyorsan açarsın klibini izlersin, şarkısını dinlersin geçer özlemin. ergenliğin dibine vurmanın lüzumu yok.
özlemeyi ' yakınlık ' ya da ' ahbaplık ' derecesine göre algılayanların anlayamayacağıdır. tutku nedir bilmezler çünkü, bir şarkıda bambaşka bir dünyaya uyanmamışlardır, sadece büyümüşlerdir, içlerindeki çocuğu öldürerek.
Tam da dün gece gerçekleştirdiğim eylemdir. Başlığı açan da alnından öpülesidir. Drain you, something in the way, the man who sold the world parçalarını dinleye dinleye, kendimizden geçe geçe geçti ilk gençliğimiz. Seattle tayfasıydık. Polly' nin yollu olduğundan şüphelendik hep. Vaaay lan, ölüsü bile yeter denen kaç kişi var ki yeryüzünde?
Biraz önce konuşmasını duyunca hissettiğim duygu. Aslında sadece o özlenmez o dönemler özlenir anılar özlenir. Tüm büyük insanlar gibi zamansız ölmüştür.