hz peygamberin mensup olduğu kabiledir. mekke'deki en güçlü ikinci kabileydi, diğeri ise ümeyye oğulları yani emevilerdi.
islam öncesi dönemde olduğu gibi islam sonrası dönemde de iki kureyş ailesi çatışma halinde olmuştur ve malumun ilanı emeviler bu savaşta galip gelmişlerdir, ta ki mevali unsurların yardımı ile emeviler yıkılıp abbasiler gelene kadar.
bu kabileyi ilginç kılan şey peygamber'in ölümünden sonra kendilerini seçilmiş, seçkin bir kabile gibi görmeleri öyle lanse etmeleridir.
mesela meşhur halifeler kureyş'tendir hadisleri vardır;
--spoiler--
Kureyşten iki kişi kaldığı müddetçe bu iş ( hilafet işi ) kureyşten ayrılmaz
--spoiler--
hatta ve hatta,
--spoiler--
Kıyamet vuku buluncaya kadar hilâfet Kureyştendir
--spoiler--
her ne kadar bu tür saçmalıkları geçmiş dönem islam alimleri peygamber'in gaybı bilmesi şeklinde tevil etmişlerse de kur'an'ın ruhuna çok açık biçimde aykırı olan bu söz sahih senetli geliyor olsa bile sahih senetli iftiralardan biri olduğu barizdir.
bu sözleri kabul ettirebilmek için cedel yapan bazı islam alimleri çok açık biçimde arapçılık dolayısı ile ırkçılık kokan bu rivayetler konusunda bu sözleri ırkçılık olarak addedenlerin dolaylı yoldan peygamber'in arap olması dolayısı ile haşa allah'ın da ırkçılık mı yapmış olduğu varsayımına varabilme tehlikesi olduğunu öne sürerek insanları susturmaya çalışmışlardır.
yani halifeler kureyş'tendir saçmalığını kabul etmiyorsan, haşa allah peygamber'i araplardan gönderdi diye allah'a ırkçı demiş oluyormuşsun. işin türkçesi bu.
tabi ki bu da sistem yalakası sahtekar alimlerin o dönemdeki tevillerinden biri. ancak bu tevilleri küfürdür. bu kaçınılmaz bir gerçek.
Bugün bile Müslüman dünyanın teolojik anlamda en önemli sorunu, din-siyaset ilişkisi konusunda bulunmaktadır. peygamber'in ölümünden bugüne değin süren sorunların temelinde mehmet said hatipoğlu hoca'nın kitaplaştırdığı ve mükemmel biçimde irdelediği ''hilafetin kureyşliliği'' meselesidir. okumanızı tavsiye ederim.
hilafet neden kureyşlidir? kureyş'i ayrıcalıklı kılan nedir? peygamber'in varlığı mı, arap olmaları mı? peki ya hilafet nedir? var olmak zorunda mıdır, dinin esasından mıdır? ya kur'an'i temeli? sorulması gereken belli başlı sorular bunlardır, kısa yoldan kureyş aristokrasisi mevzusuna döner isek hilafetin ve halifelerin kureyşli olması mevzusu kur'an'ın ruhuna ve paygemberin uygulamasına tamamen aykırıdır.
kur'an zaten kabileci nesepçi algıyla bununla övünmekle ve bu yolla insanlara tahakküm etmekle savaşmak için gelmiştir. yıkmak istediği sisteme kendini ikame etmek için değil.
bir yanda,
--spoiler--
Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Hiç şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. Hiç şüphe yok Allah, bilendir, haber alandır. (hucurat 13)
--spoiler--
diye kur'an bir yanda ise hilafet kureşylidir diyen araplar... bu büyük bir çelişki. ya kuR'an'ın bu enternasyonel denebilecek açık hükmünü kabul etmeli bu rivayeti çöpe atmalısınız ya da kur'an'ı bir kenara koyup geçmişin arapçıları ile cehennemi boylamalısınız. seçim sizin.
çünkü ayete göre nereli olduğunuz, kimin çocuğu olduğunuz hangi kabile olduğunuzun hiç ama hiç önemi yoktur. hani şu seyyid diye ortalıkta dolananlar var ya kendini peygamber evladı zannedenler. onlara öyle bile olsalar bunun kendilerine hiçbir fayda sağlamayacağını ısrarla anlatıyorum tabi ki anlamıyorlar.
kısacası bu rivayeti kur'an'a arz edersek yolda kalır. nitekim kur'an'a arz etmeksizin etik olmadığı da aşikar.
bu tip rivayetleri doğuran ana sebep abbasilerin başa gelmesidir. çünkü abbasiler emevi zulmüne karşı arap olmayan yani mevalilere umut vermişti onlarla birleşişp emevi hükümranlığını yıkmışlardı ve ardından peygamberin amcasının evlatları oldukları dolayısı ile hilafete en uygun kişilerin kendilerini olduklarını empoze etmek için hilafeti kureyş nüfusuna kaydetmişler, bu tip rivayetleri uydurmuşlardır.
bu film islam tarihinde ilk dönemlerden itibaren dönmektedir. haşimi emevi çekişmesinde medine döneminden dolayı olaya muhacir ve ensar'da katılmıştır. iş ilk önce muhacir-ensar aristokrasisi ile başlamıştır.
hz ali'nin muaviye'ye yazdığı bir mektup vardır, Nehcül Belağanın altıncı mektubudur ve çok manidardır hz ali şöyle der muaviyeye;
--spoiler--
Şüphesiz Ebu Bekire, Ömere ve Osmana biat edenler, onlara biat ettikleri şekilde bana da biat ettiler. Orada bulunanların seçme hakkı olmadığı gibi, bulunmayanların da reddetme hakkı yoktur. Şura, ancak Muhacirlere ve Ensara aittir; onlar toplanıp birisineuyar ve imam olarak nitelendirirse, bu Allahın da hoşnut olduğu bir iştir. Kim onların hükümetine razı olmayıp, kınayarak veya bidate uyarak onların işlerini terk ederse, onu geri çevirirler. Kabul etmezse, müminlerin yoluna tabi olmadığı için onunla savaşırlar ve döndüğü şeyin vebalini de Allah, onun boynuna yükler.
--spoiler--
görüldüğü gibi hz ali bile bir muhacir-ensar aristokrasisini içselleştirmiş vaziyettedir. şura suresi 38. ayete göre tüm müslüman halkların fikri alınması gereken bir konuda (çünkü islam o dönemde arap yarım adasından dışarı çıkmış farklı halkları egemenliği altına almıştı.) sadece söz sahibi muhacir ve ensar kabul edilmektedir.
bunun kur'an'ın dininde yeri yoktur.
not: ayrıca hz ali'nin muaviye'ye olan bu mektubu kendisinin diğer halifelerinhilafetini meşru saydığının göstergesidir. demek ki şiiler her zaman ki gibi haksızlar halifeler konusunda. ayrıca hilafet mevzusu farklı bir tartışma konusu bunu ayrı tutuyorum. ha bir de mektubun senedi hakkında tevile girişmektedir şiiler. çünkü genel olarak işlerine gelmeyen çoğu rivayetin senedi ile uğraşmayı severler. nec'ul belaga sizlerin kaynağı bu bir itiraf niteliği taşır ayrıca bu mektubun senedi de sahihtir. sahih olmasa bile mektuptaki mesaj oldukça açıktır. üzerine konuşmaya dahi gerek yok.
dolayısı ile kureyş kabilesinin ileri gelenleri (haşimiler emeviler hatta peygamber'in ailesine mensup olanlardan bazıları dahil olmak üzere) kendilerini seçkinler sınıfına alarak hilafeti kureyş'e tapulamaları dolayısı ile kur'an ile çatışmışlardır.
ayrıca islam'da hilafet diye bir mevhum yoktur bu roma ve sasanilerden özenilip islami kılıfa sokulmuş bir küfürdür.
kureyş islam tarihinde mühim bir kabile olmakla birlikte, peygamber sonrası dönemde islam dünyasının ''kutsal'' karargahı olarak lanse edilmesi, islam aleminin bugüne değin sorunlarının başlangıcıdır.
islamın doğuşunda ilk müslümanlara, sahabelere, peygambere en büyük eziyetleri eden arap kabilesidir. islam karşısında yenik düşmelerine rağmen kısa bir dönem boyun eğmelerinin ardından islamiyeti amaçları uğruna kullanmış, islamiyetin tüm arapları birleştirmesi sayesinde büyük ordular kurmuş ve emevi devleti olarak normal şartlarda hiçbir zaman elde edemeyecekleri bir şana ve servete ulaşmışlardır.
Kureyş Ocağı adını Kureyş işimli pir den alır. Mekkede en kalabalık, en eski tarihçeye sahip olan asil bir kabiledir. islam peygamberi Hz. Muhammed ve hem damadı hem de amcasının oğlu Hz. Ali, Kureyş kabilesinin mesuplarıdır. Kureyş, Hz. Muhammedin ve Hz. Alinin 11 göbek öteden atasıdır. Kerbeladan sonra Hz .Alinin ailesinden geriye kalanlar hayatta kalmak için horosan bölgesine göç etmişlerdir. Uzun yıllar sonra ailenin bir kısmı anadoluya Dersim bölgesine göçmüştür ve burayı mesken etmişlerdir. Dersim bölgesine yapılan göçte ailenin ileri gelenlerinden Kureyş babadir. Fakat Kureyş Ocağının iki mensubu yani Dersime göç eden Kureyş babayla Mekkede rahmetli olan Ocağın asıl Piri Kureyş karıştırılıyor bu hadise soyun devamındaki isim benzerliğidir.
Dersime ailesiyle gelen Kureyş baba, soyuna yakışır bir şekilde Alevi geleneklerini göreneklerini yaşatmıştır ve bölgede büyük saygınlık kazanmıştır. Soydan geldiği için bu ocağın aile büyükleri Alevi dedeliği yapmaktadır.
Mekkeden kalkıp tarihle birlikte yaşam savaşı veren
Hz. Alinin ailesi, Peygamber soyu yani Arap kökenlidir. Horosan ardından Dersimde dahada kalabalıklaşan aşiret yapısını alan bir Alevi Ocağıdır. Çoğunluk olarak aile içi evlilik yapmışlardır fakat bölge Kürtleriyle kız alıp verip Kürtleşmişlerdir. Dersim Kürtçesi ana lisanlarıdır. Ana lisanından dolayı, Kureyş Ocağına zamanla şiveyle Kureyşan demeye başlamışlardır.
Türkmenlikle hiçbir alakası yoktur. Maalesef bizleri asimile etmek isteyenler taraflı bir şekilde yalan tarih aktarmaktadır. En eski secere Kureyşan ailesine ait olduğundan, okuduğum kitaplar doğrultusunda ve bölgedeki aile büyüklerimle konuştuktan sonra size bu aktardıklarımı yoğun bir araştırma ardından yazıyorum. Ailenin geçmişi anlattığım özet gibidir. Bizim gibi tarihte dışlanmış, katledilmişlerin tarihini düşmanlarımız yazmaya çalıştığı için lütfen geçmişimizi, özümüzü unutmayalım. Yalanları göğüsleyelim. Bizden olup asimile olan kişilere bir söz var; Aslını inkar eden haramzadedir.
Ve son sözle sizlere selam olsun değerli Canlar.
Pir Sultan Abdal ın da dediği gibi Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.
isminin anlamı " Köpekbalığıdır" Köpek balıkları çok iyi yön bulucudurlar. Oldukça zeki hayvanlardır. Amacı yemekten çok parçalamaktır. Kureyş kabilesinin anlamı çok manidar.
Eğer köpekbalığı anlamına geliyorsa Muhammed bin Abdullah yani islam peygamberi Muhammed'in atalarının körfez civarından güneye indiğine dair bir ipucu olabilir.