Türk hacı adayları, kutsal topraklarda her yıl 100 bin kurban kesiyor ve bu kurbanlar toprağa gömülüyor. Oysaki topluca gömülen bu kurbanlarla Türkiye’de 14 milyon aç insanın karnı doyar.
Araplar kurban bayramında soğuk hava deposunun almadığı kurbanları toprağa gömmektedir. Eğer o kurbanlar gömülmeyip Afrikaya gönderilse Afrika açlıktan kurtulur!
kimsede demesin islam yardımlaşma dinidir hoş görü dinidir, karnı açken tok yatan bizden değildir. blah blah blah.
insana şunu da hatırlatır.
sen belki sandığın kadar iyi, zararsız biri değilsin, olamazsın. yaşamak için diğer canlıların hayatına son veren bir canlısın. yani zayıfsın. kendi kendine yetemezsin.
islami versiyonu bir nevi günah çıkarmaktır.cennette sırtlarına bineriz fururuz kırbacı.sırat köprüsünde de kıyak sağlarlarmış bilemedim.
n'aptın sen ibrahim?
ilkel insanlardan kalma tanrıya tapınma, tanrıya bir canlıyı öldürüp kanını akıtarak bağlılık gösterme çabası.
ilkel çağlarda bir yere kadar kabul görse bile artık 2000 li yıllarda düpedüz gaddarlık ve canilik olarak kabul edilmesi gerekir.
velhasıl insanı dinden , kurban isteyen bir tanrıdan buz gibi soğutan hadisedir.
"kurban kesmek" kavramını anlayabilmek için öncelikle "kurban" mantığının nereden geldiğine bakmak gerek; çünkü islamiyet, dünya tarihi içinde henüz çok yeni bir dindir. islamiyetten çok çok önceleri de kurban kavramı vardı ve uygulanmaktaydı... en başta insanlar çok ilkeldi. her şey tanrıydı. korktukları, güç yetiremedikleri her şey tanrıydı. kocaman ağaç, büyük dağ, azgın nehir, koca ayı, yüksek kartal... yüzlerce, binlerce tanrı vardı ortalıkta... kendi arasında takas sistemi uygulamaya yeni yeni başlayan insan bunu sevdi ve tanrılara takas önerdi: kendi canının yerine nehre domuz attı, yıldırım onu yakmasın diye sunakta geyik yaktı. "kurban kültü" (tapınması) başladı.
bütün ilkel tapımlarda, kurban etme ayinleri vardır. değişik dualar ve ritüeller eşliğinde insan ya da hayvan kesilir. tanrı'dan bir şeyler (sağlık, bereket, cennette bir köşe) istendiği zaman bir canlının boğazı kesilir ve bu bir tür pazarlık payı olarak garantilenir. bir tehlikeden kurtulunduğunda ya da bir şey çok istendiğinde adanan "adak" da bu kategoridedir.
daha sonra semavi dinler dediğimiz kitaplı dinler süreci başladığında ise kurban etme kavramı azalmıştır. zebur'da, tevrat'da ve incil'de kurbana hükmolunmaz. ama kuran ile birlikte yine kurban kavramına geri dönülür.
"gıda için hayvan kesmek" ile "ibadet etmek için hayvan kesmek" konusunun karıştırıldığını gözlemledim.
kendi besinini metabolizmasında üretmeyen, dışarıdan alan, yani "dışbeslek" olan canlıların beslenme rejimleri, hepinizin bildiği gibi 3'e ayrılır:
- herbivor (otçul)
- carnivor (etçil)
- omnivor (hepçil)
insan omnivor bir canlıdır; yani hem et, hem ot ile beslenir.
doğada çok sayıda omnivor hayvan vardır; ayı (balık, meyve), fare (böcek, tahıl), kuşlar (böcek, meyve), balıklar (deniz canlıları, yosun), bazı maymunlar (kuş, meyve), arılar (leş, çiçeközü), köstebek (solucan, bitki kökü).. vb.
nasıl bir otçula "ot yeme", bir etçile "et yeme" diyemezsek; bir hepçile de "et ya da ot yeme" diyemeyiz.
insan, biyolojik olarak hayvandır; bir insana "et yeme" demenin, bir köstebeğe "solucan yeme", bir serçeye "kelebek yeme" demekten farkı yoktur. insan et yer.
fakat bunu ihtiyaçlarla sınırlandırmadığı sürece, ortaya korkunç israflar ve katliamlar çıkabilir.
buna değinen çok sayıda paylaşım olduğu için bu konuyu açmıyorum.
din gerekçesi ile hayvan kesmek ise farklı bir noktadadır.
burada gıda ihtiyacı değil, soyut bir gerekçe söz konusudur. kendinden yüce bir varlığa tapmak için bir canı yok etmek söz konusudur. tanrı'ya ibadet etmek için koyun kesmek, şeytan'a ibadet etmek için kedi kesmek, iştar'a ibadet için geyik kesmek, zeus'a ibadet için boğa kesmek, ilkesel olarak birbirlerinden farklı değildir. her durumda olağanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan bir yüce varlığı hoş tutmak için can almak vardır. (masum bir kanın, kendi günahlarını yıkayacağına inanma çabası vardır...)
alınansa hep korunmasız bir masumun canıdır. (kaplan, aslan, fil, yılan, v.b. tehlikeli hayvanlar kurban edilmez, risklidir... kurban ve adaklar, genelde savunmasız otçul ya da güçsüz etçildir.)
kurban kesimi için "allah böyle emretmiş" diyen insanlar vardır ve bu onların inancıdır. aynı allah faizi haram kılar, ama bu kişilerin bankalarda faizlerde paraları vardır, burada allah'ın emri geçerli değil midir? aynı allah, varlığın belli oranının fitre ve zekat yoluyla bağışlanmasına hükmeder, allah'ın emrine burada uyulmakta mıdır? aynı allah "komşun açsa tok yatmayacaksın", "komşun açsa hacca gitmeyeceksin" demiştir; her kurban kesenin ya da her hacının komşusu tok mudur? bu da allah'ın emri değil midir?
kurbanı "allahın emri" diye savunan kadınlar, eşlerinin üç kadın daha almasına rıza gösterebilecekler mi, bu da allah'ın hükmüdür... aynı kadınlar, mirastan erkek kardeşlerinin tam pay, kendilerinin yarım pay almasını kabullenecekler mi, bu da allah'ın hükmüdür. aynı kadınlar, tanık oldukları ya da başlarına gelen korkunç bir olay için mahkemeye başvurduklarında, kendi şahitliklerinin geçerli olmayışını, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olduğunu biliyorlar mı, razı mıdırlar, bu da allah'ın hükmüdür. aynı kadınlar, kızlarını çocuk yaşta evlendirecekler mi, bu da allah'ın hükmüdür.
allah'ın tüm bu zor hükümleri duruken, uygulanması en kolay hükmünü; yani kan akıtmayı yapmakla ibadet tamamlanmakta mıdır?
bir tanrı, onca güçlüyken, neden kendi yarattığı bir canlıya, yine kendi yarattığı bir canlının kanını döktürür? buna ne ihtiyacı vardır?
bir tanrının bir insana "şu hayvanın boğazını kes, seni cennete alayım" demesi ile bir babanın çocuğuna "kardeşinin boğazını kes, sana bisiklet alayım" demesi arasında ilkesel anlamda ne fark vardır? ikisinde de vahşetin ödülendirilmesi yok mudur? aynı insan; tanrı'yı dinleyip hayvan boğazladığında dindar, babasını dinleyip kardeşini boğazladığında cani olmaktadır... ödülün cennet ya da bisiklet olması, cinayeti haklı çıkaran bir unsur mudur?
eğer amaç "fakirlere yardım" ise çocuk okutunuz. doyurunuz. giydiriniz.
masum bir hayvanın kanı, sizleri günahlarınızdan arındırmaya yetmeyecektir...
günahlar kanla yıkanmaz...!
birazcık bağımsız bakabilen birisi için bile insan psikolojisine çok derin kapılar açabilecek olgudur.
ehli sünnet alimlerine göre olayın kökü şudur.
kurban demek aslında kesmek fiili ile bağdaştırılacak bir şey değildir. kurbanın asıl anlamı yakınlaşmak, fedakarlık yapmaktır. allah adem'in iki oğlundan birer fedakarlık ister. bu iki oğul habil ve kabil'dir. kabil çiftçi, habil ise çobandır. ellerindeki en değerli varlıklardan allah için fedakarlık yapmak isterler. kabil allah'a bir demet ekin sunar. habil ise bir koç getirir. koç allah'ın daha çok hoşuna gider. * ve koçu meleği vasıtası ile gök yüzüne çıkartır.
aslında kabil'in habil'e olan düşmanlığı da tam bu anda başlar. göğe yükseltilen o koç ibarhim, ismail'i kesecekken gökten ibrahim'e gönderilir.
Kurban kesmek hayvan severlige aykiridir, katliamdir, caniliktir! Hayir caniniz et yemek ya da fakire fukaraya yedirmek istiyorsa gidin kasaptan alin, oradakiler en azindan tarlada yetisiyor... Lutfen duyarsiz kalmayalim...
islamın şartlarından biridir. bu ibadeti; vahşet, katliam yada buna benzer sözcüklerle tanımlayanlar vardır. bunlar, saygılı olması ve düşünülmesi gereken başka şeyleri de düşünmelidir. (bkz: it ürür kervan yürür)
yılda sadece bir kere maddi durumu yerinde olanların gerçekleştirdiği ibadet. Amacı ise zor durumda olanlara yardım ederek insanlardaki yardım bilincini geliştirmektir. Ama tabi bazı (boş)zihniyet sahipleri bunu anlamak istememektedirler.
biz ki, inanıyoruz diyip inanmadık. düşünüp sual etmedik rabbimizi...
bu sıralar sıkça zihnimi kurcalayan sözler bunlar. aklımdan geçenleri güzel bir şekilde açıklayan bu cümlelere ulak filminde rastlamıştım...
rabbimi sual ettikçe karşılaştıklarım gün geçtikçe sağlamlaştırıyor inancımı...
hac ibadetinin insanın enerji bedenindeki etkisi, namaz kılmanın insanı adeta meditasyon yapmış gibi rahatlatması vb. gerçekler kanıt isteyen bünyelere tokat gibi çarpmakta...
kurban konusunda ise şöyle bir bilgi aktarmak istiyorum...
insan dnasındaki saldırganlık, vahşet hepimizin malumu. habil ile kabilden beridir süregelen kan dökme eğilimi hepimizin genlerinde mevcut. yaradılışa inanmayan darwinci kardeşlerim, siz de froudun bu konuyla ilgili araştırmalarını falan okuyun, saldırganlık ve cinsellik eğilimine değinmiş. kur'an-ı kerim e değil ona inanırsınız çünkü siz.
amacım islamiyetin bilim ve mantık dini olduğunu anlatabilmek. başka da bir amacım yok. az önce bahsi geçen şiddet eğilimini baskılamak için bir yöntemdir kurban kesmek. o kanın aktığını görmek, bu yöndeki dürtüleri fazla olan kişilerin nefsini köreltir bir nebze... bakın tek sebebi budur demiyorum, korkan mülayim insanlar da bakmasınlar kurbana ama bir de bu açıdan düşünün kurban kesmek ibadetini... belki o zaman insanlar sevgililerini kesmez, okul arkadaşlarına silahlarla saldırmaz...
Geçmişte yaşanılan sebeplerden dolayı ortaya çıkan kurban kesme eylemidir. Bu eylemi günümüzde hala ısrarla sürdürmek isteyen cahil insan kalplerimizde bir burukluk yaşatır. Yılın bir günü her taraf aşırı et dolar ve kan kokar. kapitalizm ve çakal geçinen tiplemeler ekmek yer. Fakir fukarayı mutlu ettim duygularıyla kişi o günün gecesinde huzur ve keyifli bir şekilde yatsada, gerçek çok daha farklıdır. Balık veren ve tutmayı öğretmeyen bu eyleme girişmiş kişi ne yazık ki kendini kandırır. Fakir fukaraya yemek değil, umut gerekir. *
cehaletin dik alası. birde insanlar bunu savunmaz mı? söylenen sözde şu " millet et yesin"! bu dangolozlara milletin et yiyemiyor olması anormal gelmiyor. et yemek zaten normal olmalı. siz bu sistemi desteklerseniz daha çok şeyden mahrum kalır insanlar. insanların aç olması, et yiyememsi büyük bir sistem yanlışıdır. bütün insanların beslenme gereksinimi olarak et yemesi gerekmektedir. bunu engelleyen şey sizin savunduğunuz sistemdir. bu olanlar, tanrıları yanına alan zenginlerin sömürüsünün bir sonucudur.
bütün insanların dengeli beslenmesi gerekir. kurban keserek insanları ancak basur yaparsınız. o yoğunlukta et yemek sağlıksızlıktan başka bir şey getirmez. kurbanda et yemek isteyen nice fakir olması normal değil. onlara bir parça et vermek sizin o aciz vicdanlarınızı tatmin ediyor. üzerinizden yük kalkıyor. Bu dengesiz gelir dağılımının değişmesi gerekmektedir. sorun bu. yani sorun milletin bir kilo ete muhtaç olması. siz yüzünüzü allaha dönüp, gerçeklerden yüz çevirirseniz daha çok insan aç kalır.
"Köpeğe atılan bir kemik hayırseverlik değildir. Hayırseverlik, fedakarlık, siz de en az köpek kadar açken onunla kemiği paylaşmaktır."