kurandaki en büyük 3 hata

    4.
  1. ölümü yokoluş sanan cahillerin varsaydığı hatalardir. mevlamiz kusurdan munezzehtir,kuranı kerim allah kelamidir.
    11 ...
  2. 41.
  3. Sevgili cenkiss kuranda bilime ters bir şey söyle bakalım. Tek bir diyorum. Aksine ortadoğunun bir bataklık olmasına rağmen batıdan insanların müslüman olmasının sebebi kuranın bilimsel mucizeleridir. Samimi isen bir tane söyleyebilirsin burada.

    Sevgili fikrimfirarda bir kere kuranda ne ayın ikiye yarıldığı ne de mağaradaki örümcek ağları geçer. Ha bu anlatılanlar olmuş mudur neden olmasın. inandığımız Allah en mikrodan en makroya herşeyi yaratıp düzenleyip kontrol eden, bilen, zaman ve mekan üstü, hayallerimizin sınırlarını aşan üstün ve tek varlık.

    Bence atıp tutacağınıza söyleyin bakalım nerede hata varmış. Dil uzattığınız konu en hayal kırıklığına uğrayacağınız konu onu bilin yani.
    12 ...
  4. 38.
  5. KiMSE KENDiNDE HATA BULMUYOR NEDENSE
    13 ...
  6. 46.
  7. Kuran 1400 yıl önce denizlerin karışmayan yerleri olduğunu söylemiştir ve bunu bildiren insan dünyada yer alan o bölgelere göre dünyanın diğer ucunda yaşamaktadır. Ve kuranda gezegenler, yıldızlar, güneş, göktaşları, karadelikler yer almakta, buna ek olarak evrenin genişlemesi, evrenin genişlemesinin durup içe çökme olacağı(big crunch) ay ile dünya arasındaki yaklaşık mesafe, güneşin kendisinin de bir yörüngesi olduğu, demirin dünyada olamayan bir element olup uzaydan dünyaya yağdığı ve aklıma şu anda gelmeyen yüzlerce bilimsel gerçek bulunmaktadır. Bunlardan haberin olmaması ise senin kişisel bir sorunun.
    6 ...
  8. 8.
  9. Peygamberimizin evliliklerini nefsanî ve şehevanî telâkki eden, eski zaman münafıkları gibi, yeni zamanın ehl-i dalaletine verilen kesin ve susturucu cevap, Üstad Bediüzzaman'ın izahıyla özetle şudur:

    Evliliğin iki ana gayesi vardır.. Biri neslin çoğalması, diğeri şehevanî duyguların meşru dairede tatmin edilmesidir.. Neslin çoğalması evliliğin illeti, yani en öncelikli gayesidir. Nefsanî arzuların tatmini ise o vazifeyi gördürmek için yaratıcı tarafından verilmiş cüzi bir ücrettir. Tıpkı şahsi hayatın devamı için yemeğin içine konulan lezzet gibi.

    Gerek tarihî açıdan, gerekse insan yaratılışı açısından Peygamberimizin evliliklerini incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor.

    25 yaşına kadar, gençliğinin en heyecanlı çağında kavmi içinde bekar yaşamış ve hiçbir kadınla ilişkiye girmemiş, iffet sahibi olduğu, dost ve düşmanın ittifakıyla sabit olmuştur. Hatta kavmi ona her yönüyle güvenilen biri olarak "Muhammedül-Emîn" unvanını vermişlerdi.

    Oysa içinde bulunduğu toplum, çok kadınla münasebeti normal addediyordu; Buna rağmen o, gerek 25 yaşına kadar ve gerekse daha sonraki hayatında pek çok hem de bakire kızla hayatını birleştirebilirdi. Ancak o, böyle yapmayıp kendisinden 15 yaş büyük, 40 yaşında dul bir kadınla evlenmiştir. Hem de bu evliliği eşi vefat edene kadar tam 25 yıl sürmüştür. Yani elli yaşına kadar tek ve dul bir hanımla yetinmiştir.

    Onun evliliklerinde nefsaniyet olmadığının bir delili de, müşriklerin davasından vazgeçmesi için yaptıkları teklife verdiği cevapta saklıdır.

    Müşrikler, amcası Ebu Talip'e gelip, "yeğenin eğer başımıza reis olmak istiyorsa onu reis yapalım veya en güzel kız ve kadınlarımızı ona verelim. Ta ki, bu davadan vazgeçsin." dediler.

    Amcası bu teklifi ilettiğinde Efendimiz (a.s.m) şu karşılığı verdi:

    "Ey amca! Eğer sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar 'vallahi ben bu davadan yine vazgeçmem."

    Bu cevap onun neyin peşinde olduğunu, kadın gibi, reislik gibi insanların değerli addettikleri şeylerin onun nazarında ne kadar değersiz olduğunu ispata yeter.

    ikinci evliliği ise Hz. Hatice'nin vefatından sonra yine yaşlı ve dul bir kadınla, Hz. Sevde ile olmuştur.

    Hz. Sevde ile de üç yıl yaşadıktan sonra, yaklaşık 54 yaşına kadar hep tek kadınla yaşamıştır. ilginçtir ki, onun çok kadınla evliliği hayatının bundan sonraki son on yılı içinde gerçekleşmiştir Bu gerçekler karşısında evliliklerinde şehvani ve nefsanî arzuların tatmin gayesini aramak insan tabiatını ve tarihî gerçekleri inkar etmekle mümkündür. Ve bu yaklaşım asla insaflı ve mantıklı bir yaklaşım sayılamaz. Olsa olsa kasıtlı bir karalama maksadı taşır.

    Hayatının son yıllarına rastlayan evliliklerinde yukarda zikredilen evliliğin dayandığı her iki gayenin, Neslin çoğalması ve nefsanî arzuların tatmininin bulunmadığını görürüz. Zira nesli, ilk eşi Hz. Hatice'den devam etmiştir. Daha sonraki evliliklerinde çocuğu olmamıştır. Sadece Mısır'lı Mariye'den ibrahim dünyaya gelmişse de bir buçuk yaşında vefat etmiştir.

    Görüldüğü gibi evliliklerin ana gayesi olan neslin çoğalması, tarihî bir gerçek olarak Hz. Hatice'nin dışındaki evliliklerinde yoktur.

    Geriye evliliğin ikinci derecedeki gayesi kalıyor, Yani nefsanî ve şehevanî duyguların tatmini. Peygamberimizin çok kadınla evliliğinde gerek fıtrat ve gerekse tarihî gerçekler açısından bu gayenin aranamayacağını gördük. Zira bir insanın nefsanî ve şehevanî arzularının en ateşli ve uyanık bulunduğu şüphesiz 15-45 yaş dönemidir.

    Şayet Hz. Peygamber, bu dönemde birçok güzel kadınla evlenmiş, sonradan onları terkedip daha başka genç güzel kadınlar almış olsaydı, şehvanî hisleri tatmin yolunda ileri sürülen iddialar bir dereceye kadar haklılık kazanmış olurdu. Oysa o böyle yapmamış, tam tersine hayatının son on yılı içinde (53-63) aralarında Ümmü Seleme gibi yaşça ilerlemiş, ve birçok çocuğu olanlar da dahil, aldığı hanımları ileri yaşlarda ve dul olarak almıştır. Meselâ, Hz. Sevde 53 yaşında ve dul. Hz. Zeyneb binti Huzeyme, 5O yaşında ve dul. Ümmü Seleme 4 çocuklu ve 65 yaşında bir dul. Ümmü Habibe dul ve 55 yaşında, Meymune 2 çocuklu ve dul.

    Bir başka tarihî gerçek de şudur. Bu hanımlardan eceli gelip ölenlerin dışında hiçbirisinden de ayrılmayı düşünmemiştir.

    Gençlik çağı geçtikten sonra nefsanî ve şehvani arzularda gerileme olduğu inkar edilemez bir fıtrat kanunu ve yaratılış gerçeğidir.

    işte Peygamber Efendimizin çok evliliklerini tahlil ettiğimizde karşımıza bu ibretli tablo çıkmaktadır.

    Özetle ifade edecek olursak, 15-45 yaş dönemindeki evliliklerde nefsanî ve şehevanî gaye aranabilir. Oysa Efendimiz, bu dönemde genç ve bakire kızlar ve kadınlarla evlenmemiştir. Tam tersine 40 yaşında, üstelik dul bir kadın olan, Hz. Hatice ile evlenmiştir. Ve bu evliliği Hz. Hatice'nin vefatına kadar sürmüştür.

    Çok evlilikleri, nefsanî duyguların büsbütün gerilemeye yüz tuttuğu 53 yaşından sonraki dönemde gerçekleşmiş olduklarına göre, bu evliliklerde mantığın gereği olarak başka gayeler aramak zaruridir. Bu sadece aklın ve mantığın değil, insan tabiatının ve insaflı bir değerlendirmenin de zorunlu bir gereğidir.

    Not:http://www.sorularlaislam...esinin-hikmeti-nedir.html adlı siteden alıntıdır. eş sorusuna cevap olarak verilmiştir.
    5 ...
  10. 51.
  11. BU kafa karışıklığı kitabı bütünsel anlamamaktan ileri geliyor,adam bakıyor bir ayete aaa burda öldürün diyor bu nasıl dinmiş, o fiilin sebepleri amacı şartları hep anlatılır kitapta,art niyetli olan maksatlı seçer çıkarır ayetleri,bilgisizde araştırmadan hükme varır.ikiside yanlış.oktar diyorki Kuran'da sadece başınızı örtün diyor bikiniyle dolaşabilirmiş.alın size sakat yorumlama şekli.
    7 ...
  12. 42.
  13. Bir üstteki entrye ithafen:
    Sence de gökyüzünün süsü değiller mi?
    Ayrıca o yıldızların yörüngeleri olduğu, enerjisinin kendinden olduğu, karadelikler olduğu, halley kuyruklu yıldızı, büyük patlama, güneş, ay, gezegenlerin güneş ve yıldızlara göre farkı, büyük patlama sonucu evrenin oluşum evreleri, evrenin ilk halinin durumu, big crunch, güneşin enerjisinin bittiğinde olacaklar bilime uygun olarak yazıyor. Ve bunlar cümle aralarına serpiştirilmiş bir şekilde yazıyor. Tam olarak bilimsel keşiflerden sonra görülmek üzere. Bunlar şu an aklıma gelenler. Ha aynı zamanda evet süstür bence de. Bu mudur hata. Şaka gibi.
    10 ...
  14. 34.
  15. ''o''; o kadar mükemmeldir ki; kesinlikle 'o'nda hiç bir çelişki ya da hata yoktur.
    3 ...
  16. 11.
  17. lan eskiden ateistler düşünen, bilgili, entelektüel insanlardı...

    bir kere evlatlık müessesinin hukuken düzenlenmemiş olması onu haram yapmaz güzel kardeşim. element uydurmanın dayanılmaz hafifliği bu olsa gerek. yetime bakmayı, onu korumayı her zaman yüceltmiştir Allah. ancak onun öz evlat sayılmıyor oluşu bir realitedir. ama bu demek değildir ki yetime bakmak onu korumak kollamak haramdır. böyle bir şey olsaydı peygamberinin yetim kalmasına, ona başkalarının bakmasına razı olmazdı Allah.

    yıldırım gönderirim demesi. subhanallah kardeş. muhafazakar altıncı nesil olarak bu hatayı hiç düşünmemiştim gerçekten. paratönerleri düşünememiş ya la Allah. paratönerleri eyfel kulesi zannediyor heralde millet. yıldırım var yıldırım var.

    korkutmayı hatadan sayanlar da var. kuran da bir ayette korkutuluyorsa hemen bir altında veya aynı ayette insanlara rahmet ve tevbe kapısının nasıl açılacağı belirtilir. net. her boku yiyip beni korkutuyor yeaaa yı çocuklar bile söylemez. dayaklarını yer otururlar onlar hiç olmazsa.

    şener şen in meşhur bir sahnesi vardır vecihi rolüyle. bir deli fıkrası anlatacağım der. delinin biri der güler durur. bir türlü anlatamaz. şu kısmı yazarken bunu hissediyorum şu an. lan adam peygamberin çoban olmasını kurandaki hataların içine sokuyor. hem de ne çoban. inek satan çoban. vay anasını inek satan çobanları sürün lan bu ülkeden. ateyizler olarak katlanamıyoruz biz inek çobanlarına.

    Allah ın ensest ilişkiye izin verdiğini söyleyenleri kur an okumaya davet ediyorum. çünkü okumadıklar ayan beyan ortada.

    kuran ın yarısı muhammed in ağzından rerörö. arkadaşım ortaya bir şey çıkartıyorsan onun ispatıyla gel bana.

    kitabi konuşun azcık.
    5 ...
  18. 25.
  19. 1)hz muhammedin çok eşliiği normalden farklıdır.savaş dönemlerinde.kocaları ölen kadınlarla evlenmiş onları koruması altına alınmıştır.2)islamdaki sünlilik şiilik gibi meshepler hz muhammedin ölümünden sonra ortaya çıkmıştır.islamın farklı yorumlanmalarıdır.3)kadınlara en büyük değer islamda verilmiştir.mekkede islamdan önce kadınlar satılık bir mal iken canlı canlı gömülür iken islamla eşit olmuşlardır.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük