kuran ın yerel ve tarihsel bir kitap olması

entry10 galeri0
    10.
  1. kur'an yerel değil evrenseldir. sadece tarih kitabı değil her türlü ilmin bulunduğu kitaptır. Arkadaş kendince bir yorum yapmış. çok kötü oldu çok da çirkin oldu taam mı? Ha ateistlerle bi farkı galdı o farkla çok iyi oldu mehemehee. Gelelim konumuza. Biz onu anlaşılsın diye arapça indirdik demiş ayette Allah. Peki neden arapça? Buna gelmeden evvel bu yazıyı yazan arkadaş heralde dini konular hakkında bilgi sahibidir de ondan bu yazıyı yazmıştır. arapça basit bir değildir. dil araştırmacıları tüm dillerin arapçadan türediği tezini ortaya atmışlardır sanskritçe hikaye. arapça dersi gören veya görmüş şahıslar arapçanın zenginliğini bilirler. peki kur'an o çağa mı yoksa geçmiş ve gelecek çağlara mı hitab ediyor? cevap nettir sadece o çağa değil gelecek çağlara da hitap eder. konuyu yazan arkadaş bi kaç ayet paylaşmış. ben de bi kaç tane paylaşayım. isra suresi 32. ayet: Zinaya da yaklaşmayın, çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur. mümtahine suresi 12. ayet: Ey Peygamber! inanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bey'at ederlerse onların bey'atlarını al ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. şimdi ayetlere bakacak olursak toplum ahlakı ile ilgili ayetlerdir. eğer arkadaşın tezi ile yola çıkarsak kur'an o dönem arap toplumuna sesleniyorsa çağımıza seslenmiyor demektir. öyleyse zina yapabilir , hırsızlık yapabilir, iftira edebiliriz öyle mi? daha detaya da inilebilir ebced hesapları, kur'an tefsiri, ledünni ilimler gibi fakat dini bilgiden yoksun arkadaşların anlayacağını sanmadığım için derine inmiyorum. ayrıca hem Allah'a inanıp hem de gönderdiği kitabın çağa uymadığını söylemek gafletin ta kendisidir. şimdi @9 a cevap verelim. bakara suresi 22. ayet: O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. demekki yağmurla ilgili ayet varmış. demek ki okumadığın bir kitapla ilgili yorum yapmayacak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayacakmışsın. kur'anın ikinci plana atılıp bilimin öne çıkmasından bahsetmiş bu arkadaş dülesim geldi durun gülüyorum mehemeheee. kur'anın ilk ayeti oku!. peki kur'an değişti mi? kur'anın kıyamet gününe kadar allah tarafından muhafaza edileceğini bilmeyen müslüman yoktur. ayrıca hz osman döneminden kalma kur'an da yanılmıyorsam topkapı sarayında sergileniyor. araştırmacılar karşılaştırsın günümüzde basılan kur'anlarla. şimdi bizim neslimiz bunlarla uğraşırken kur'an'dan acaba bişeyler bulabilir miyiz diyen bilimadamları bi yerlere gelebilirken biz kur'anın evrensel olup olmadığını tartışıyoruz. anlamadığım bir konu ise konunun yine dönüp dolaşıp akp'ye gelmesi.
    0 ...
  2. 9.
  3. içinde yağmur ve karla ilgili ayet olmadığını söylemek için hakikaten bu kitabı hiç açıp okumamış ve işkembeden sallıyor olmak gerekir. buraya yaklaşık 30 tane yağmur ayetini yazmaya gerek bile yok. ayrıca kar bir nevi yağmurdur zaten.

    yahu zaten nanoteknoloji, bilgisayar falan da geçmiyor kur'an da. malum orada genellikle doğal ve manevi, insani şeyler yazıyor. vay efendim kar yokmuş demekki kur'an yalan allah yok. vay efendim şimşek çakarken meydana gelen ışığın parlaklığı yazmıyormuş demek ki kur'an yalan. vay efendim jüpiter, plüton yüzölçümü yazmıyormuş demek ki kur'an yalan... insanı günaha sokarlar vallahi.
    0 ...
  4. 8.
  5. arapça konuşan topluma arapça indiği için tarihsel ve yereldir evet.evrensel dil olan ingilizce dururken arapça mı inermiş.
    0 ...
  6. 7.
  7. içinde yağmur ve karla ilgili hiçbir ayet bulunmaması da ne denli dar bir coğrafyada yaşayan birinin kaleminden çıktığını gösteriyor. çok değil bundan sadece 10 yıl önce, yani ilahiyatçıların tv programlarına bugünkü gibi her saat başı katılmadıkları yıllarda, ayetlerin kesin ve net bilgiler içerdiğinden, tartışma payı bırakmamak için son derece ince elenip sık dokunmuş bir kutsal kitaba sahip olduğumuzdan demvuruludu. ama her eve bilgisayar girmesinden sonra -ki bu yaklaşık 15 yıl öncesine tekabül ediyor- insanlar araştırmaya ve merak etmeye başladılar. ilahiyatçılar da işte bunu tahmin edememişlerdi.
    birkaç gün önce seyrettiğim bir tv programında ilahiyatçının teki kur'andaki tüm ayetlerin test edilebilir olduğunu, ayrıca test edilmesinin de gerekliliğini savundu. 10 yılda ne değişti peki? hiçbir tartışmaya mahal vermeyen, kesin ve net bilgiler içeren ayetler birdenbire içerik mi değiştirdiler? bunun tek bir açıklaması olabilir... bilimin toplum üzerinde giderek artan ve önlenemez bir yükselişi var. ki bu yükseliş bizim ülkemizde çok geç bile kalan bir yükseliştir. bununla beraber insanlar ihtiyaç duydukları yaşamsal enerjiyi bilimden aldıklarının farkına vardılar. kutsal kitap ikinci plana itilmeye başlandı. -bence planlar dahilinde bile olmaması gerekirken- hal böyle olunca özellikle de akepe gibi dindar bir partinin iktidara gelmesiyle birlikte ilahiyatçılara büyük görev düştü. o görev de 'ayetleri esnetmek'... günah olan işlerin azaltılıp, sevap olan işlerin çokmuş gibi gösterilmesi. başlarda kendini cehennemiyle tanıtan ve korku salan bir tanrı'nın yerini, bir insanın sadece günde bir kez 'bismillah' demesiyle, cennete gidebileceğini müjdeleyen bir tanrı aldı! içerik değiştirildi çünkü... her ne kadar yazıldığı gibi de gelmiş olsa, okumaktan okumaya fark var. ve nitekim okudukça da değişiyor!
    bu sadece kutsal kitaplar için de geçerli değil. tarihin ilk yazılı kaynakları mezopotamya'daki cemden nasr tabletleridir. bu kayıtları rahipler, mabede gelen tahıl miktarını kaydetmek için tutmuşlardır. diyeceksiniz ki ne alakası var? gelelim ona... bugün o yazıtları karşısına alıp, şöyle etraflıca bir kafa yorma işine girişen herkes -ya da kendini mutlak surette ilahi bir işaret bulacağına programlamış herkes diyelim- o yazıtları biraz günümüze uyarladığı zaman, mutlaka kendine pay çıkarabilir. demek istediğim şu; eğer herhangi bir yazıyı ilahi bir gücün vahyettiğini düşünerek okuyorsanız, zaten yanlış okuyorsunuz demektir. kitap neyse odur!
    diğer yandan katoliklerin rahipleri de eşcinselliğin tanrı'dan gelen bir üçüncü cins olduğunu kabul ettiler. üstelik çok yeni bir haber bu. tüm bu yapılanların tek amacı, kutsala olan değeri arttırmak ve insanları dine daha sıkı bağlarla bağlamaya çalışmaktır. o yüzden ayetleri evirip çevirip, döndürüp çağa uyarlamaya çalışmayın. lastik mi lan onlar? o elinizdeki kur'anın ne kutsal manada bir geçerliliği, ne de evrensel manada bir kapsayıcılığı vardır. okuduklarınıza dair bir şeyler uydurmadan duramıyorsanız da kutsal olduğuna inanılan bir kitap değil, takvim yaprağı ya da hikaye kitabı okuyun...
    1 ...
  8. 6.
  9. kur'an'ın arap toplumu (seçilerek)aracılığı ile dünyaya yayılması sağlanmıştır. gece uzunluğunun problem çıkardığı bölgelerde yaşamak "coğrafi, hastalık ve ya seyahat halinde olanlar için" yapılan açıklamalarda saklıdır. tutmak zorunda değildir. bu kadar basit. zaten kur'an'ı okuyup anlayan bir insan allah'ın merhametini kazanmanın sadece oruç tutmaya bağlı olmadığını, hatta sadece ibadete bağlı olmadığını anlar. hatta sadece ve sadece insanlara karşılık beklemeden iyilik yapmak/paylaşmak kur'an'ın ana temasıdır. peygamberin hayatından örnekler verilmesi, adı üstünde örnektir. peygamberin anısı, yaşadığı şey anlatılırken peygamber örnek kişi olarak algılanmalı ve "ibret" alınmalıdır. eğer ey iman edenler diye başlayan cümlede "peygamberi yemekten sonra uzun süre lafa tutmayın" deniliyorsa, bunu sizde birbirinize yapmayın demek isteniyordur. malum misafirliklerde gitmek bilmeyen misafirler vardır/olabilir ama bunu onlara söyleyemezsiniz. devenin nasıl yaratıldığına bakmazlar mı derken evet o bölgedeki insanlar için söylenmiştir bu. iyi de kur'an'da sadece deve verilmemiştir ki örnek olarak. sinek bile vardır. özetle kur'an belli bir bölgeye/topluma indirilmiştir bu kesindir, aynı anda farklı coğrafyalara inmemiştir ancak bu sebeple kur'an komple yerel ve tarihsel bir kitaptır demek mantıksızdır. çünkü öyle olmadığı zaten açıktır.
    1 ...
  10. 5.
  11. her durumda olduğu gibi sabit bakış açısıyla yorumlanmaması gereken bir durumdur.

    ki, bu bir dindir kardeşim.
    yerel ve tarihsel deyip kapatabileceğin tek kitap muhtarın nüfus sayım defteridir. ki o bile tartışılır.
    1 ...
  12. 4.
  13. 3.
  14. "eğer kur'anı yerel ve sadece o dönemin insanlarını ilgilendiren bir kitap gibi algılarsanız, kur'an'da amel edecek ayet kalmaz." denmiş.

    yazı bütünlüğü içinde okunduğunda kuran'ın bugün nasıl anlaşılması gerektiği de ortaya çıkar. yer ve zaman koşullarıyla değişen hükümlerin özü yakalanarak yerellikten çıkarılır, evrenselleştirilir ve mevcut koşullar içinde bugüne indirilir. inanç ve çoğunlukla ibadet meselelerinde bir değişikliğin olması beklenemez öyleyse. ama toplumu ilgilendiren, yaşanılan çağı, içinde bulunulan sosyo-ekonomik yapıyı ve coğrafyayı ilgilendiren şeyler de değişiklik olması doğaldır. çünkü bu şartlar değişirler.

    mesela kuran'ın indiği toplumda takas ekonomisi hakimdir ama altın ve gümüş dinarlar da para olarak kullanılmaktadır. aslında kuran'ın riba(faiz) dediği ve yasakladığı, paradan çok ihtiyaç maddelerinin vadeli olarak piyasa fiyatının üzeride fiyatla satışıdır. elbette para da bir mal karşılığı taşıdığından bu yasağın kapsamı içindedir. kuran'ın yerelliğini kavrayamayıp, şu çağı doğrudan kuran'a muhatap yapanlar, faiz yasağı konusunda önemli bir yanlış yaparlar: cinsleri farklı olan şeylerin vade farklı satışının faiz olmayacağını düşünerek, riba yasağını şekilselliğe indirgerler. yani onlara göre muhtaç birisine para değil de bedelini daha sonra almak üzere daha yüksek fiyattan para karşılığı yiyecek satarsan faiz almış olmazsın. oysa ribanın peygamber dönemindeki pratiği buydu. ikincisi, günümüzün para yaratım sürecini anlayamayarak veya anlamazlıktan gelerek, paranın suni olarak oluşturulan zaman maliyetinin ortaya çıkardığı vadeli satış farkı kazancında bir sorun görmezler hatta bu kazanca kar-zarar ortaklıği bile diyebilirler. oysa vadeli satış fiyatı, piyasadaki paranın maliyeti ile bir malın gelecekteki fiyatının hesaplanmasıyla bulunur ve piyasadaki paranın maliyeti de para arzının tekeline sahip olan merkez bankası tarafından belirlenir. müşterinin seçtiği evi satın alıp bunu vadeli olarak müşteriye satmak kar zarar ortaklığı değildir. kar zarar ortaklığı bir şirketin hisselerini alıp temettülerinden yararlanmakla olur. enflasyon kadar faiz almanın haram olmadığına fetva verirken o enflasyonun aslında neden ortaya çıktığını anlamaya çalışmazlar. parasal sistem ve sonuçları hakkındaki açıklayıcı bilgi için: (bkz: faiz enflasyon ilişkisi/#16163315)

    bu yanlışların nedeni, kuran'ın lafzi olarak bütün çağları doğrudan muhatap aldığı yanılgısıyla öze inme, o özü akıl ve bilim ile bugüne taşıma ihtiyacının ortadan kalkmasıdır. şu paragrafta görülen ve toplumsal ve ekonomik hayatta birçok sorunu çözümsüz bırakan yanlışlık, örneklerden sadece birisidir. (bkz: fazlurrahman) (bkz: hermenötik)
    1 ...
  15. 2.
  16. kur'anı yaşayan bir kitap olarak değerlendirmek gerekir. 1400 sene önce söylediği şeyler bugünün insanlarına da, bundan sonrakilere de mesajlar içerir.
    insanlar algılayabilsin diye metaforik, imgesel ve simgesel anlatımlar da barındırır içerisinde. misal, adem'e söylenen sözler bütün insanlığa söylenen sözlerdir. eğer kur'anı yerel ve sadece o dönemin insanlarını ilgilendiren bir kitap gibi algılarsanız, kur'an'da amel edecek ayet kalmaz.
    0 ...
  17. 1.
  18. aslında kuran'ın kendisinin birçok ayetiyle işaret ettiği bir olgu. fakat bu anlaşılamayıp da sanki ayetler her çağda ve her coğrafyada yaşayan insanları doğrudan muhatap alıyor gibi okunursa, elbette birçok yanlış anlama ve yanlış çıkarımlar sözkonusu olabilir. birkaç örnek ayetle meseleyi tartışmaya çalışalım.

    şûrâ 7 şehirlerin anası (olan mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle arapça bir kur'an vahyettik. (insanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.

    burada açıkça kuran'ın vahyediliş amacı için bir coğrafya ve dil belirleniyor.

    secde 3 "onu uydurdu" mu diyorlar? halbuki bu, senden önce kendilerine bir uyarıcı ulaşmamış bir toplumu, belki yola gelirler diye uyarman için rabbinden gelen bir gerçektir.

    "senden önce hiçbir uyarıcı ulaşmamış bir toplum" dediği toplum, o anki ve yerdeki arap toplumu.

    yûsuf 2 onu arapça bir kuran olarak indirdik ki anlayasınız.

    zuhruf 3 biz, düşünüp anlamanız için onu arapça bir kur'an yaptık.

    ahkâf 12 halbuki ondan önce, bir önder ve bir rahmet olarak mûsa'nın kitabı var! bu kur'an da öncekileri tasdikleyen bir kitaptır. zulmedenleri uyarsın, güzel davrananlara müjde olsun diye arap dilindedir.

    bu ayetlerden çıkaracağımız sonuç, kuran'ın anlaşılması için arapça indirildiğinin söylenmesi asıl muhatabın 1400 yıl öncesinin arapçasıyla konuşan araplar olduğunu ortaya çıkarıyor. anlaşılması için arapça indirildiği söyleniyor ama arapça olması bizim için tam olarak anlaşılır olmamasının önemli bir nedeni. arapça bilmek de yetmiyor, o çağın kültürüne ve günlük dildeki kullanımlara da hakim olmak gerekiyor.

    bakara 187 ...şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırdedinceye kadar yeyin, için. sonra geceye kadar orucu tamamlayın....

    bunu kutuplara yakın yerdekiler yapmaya kalkarsa oruç ölüm orucuna döner. bu ayet asıl muhatabın yine belli bir coğrafyada yaşayanlar olduğunu ortaya koyuyor.

    gâşiye 17 (insanlar) devenin nasıl yaratıldığına, bakmazlar mı?

    bu ayet hayatları boyunca hiç deve görmemiş milyarlarca insanı asıl muhatap olarak almıyor.

    ahzâb 53 ey iman edenler! size bir yemek için izin verilmedikçe peygamber'in evlerine girmeyin. vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. söze dalıp lafı koyulaştırmayın. çünkü böyle davranmanız peygamber'i rahatsız eder. fakat o size bir şey söylemekten utanır. allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. allah'ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. böyle bir şey allah katında büyük bir vebaldir.

    "ey iman edenler" diye başlayan ve dolayısıyla iman eden herkesi ilgilendirecek hükümlerin yer alması beklenen bu ayetteki emir ve hükümler bizleri doğrudan ilgilendirmiyor. peygamber hayatta değil, dolayısıyla da evine gidemiyoruz. peygamberin eşleri de hayatta değil ve iman eden hiç kimsenin bugün eşleriyle evlenebilmesi mümkün değil. açıkça yerel ve tarihsel bir ayet ve "iman edenler" diye hitap edilenlerin bölge halkı olduğunu gösteriyor.

    yani sonuç olarak, kuran'ın o an yaşayan bölge halkına hitap ettiği göz önünde tutularak okunması gerekiyor. bu şekilde okunursa yerel ve tarihsel cümlelerden evrensel anlamlar çıkarmak mümkün olabilir. aksi ise o yerelliğe mahkum olmak anlamına gelir.

    aynı deneyler aynı şartlar altında aynı sonucu verir. bunun mantıksal olarak götürdüğü nokta, aynı şartlar sözkonusu değilse aynı deneylerden aynı sonuçların elde edilmesinin beklenmemesi gerektiğidir. bu tanrı'nın fizikteki ve toplumdaki yasasıdır; öyleyse dinindeki yasa da bu olmalıdır. o çağ için ilerici ve toplumsal fayda taşıyan bir uygulama, şu çağda öyle olmayabilir.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük