biz müslüman olduğumuz halde okumuyoruz kitabimizi. genel itibari ile milletçe kitap okuma özürlüyüz o ayrı tabi.
ancak elin gavuru bizim kitabimizi bizden iyi etüt ediyor. dünyanın en eski musafi ingiltere Birmingham da ne ariyor dersiniz. adamlar orta doğuyu somurmusler kütüphanelerini yagmalamislardir. uzun yıllar 51. bölge dedikleri gizli abd karargahında kuran incelenmistir. bunu uzmanlar söylüyor.
eee sonra vay efendim dünyanın yuvarlak olmasıymış evrenin genişlemesi kuranda yazıyormuş. ulan bunlar zaten yüce yaradan bize ışık tutsun ilim versin diye yollamasını bu kitabı.bu durumumuz inananlarin sasirmamasi gereken ancak islam aleminin hala işin dalgasında olmasındandır.
kuran denilen kitabın bilim adına hiç bir şey söylediği yoktur... kuran dünyayı düz sanar ve ayla güneşin dünyanın etrafında döndüğüne inanır... meteor düşmesini şeytanların birbirlerine taş atması olarak yorumlar... inanıcaksanız inanın kuranınıza ama bilim yolsuzluğu ve yalanlarını atıp durmayın ! utanın biraz !
kimi ahmağın "kuran dünya hakkında çok şey söylüyoda anlamasını bilene" demesine vesile olan mevzudur. söz konusu ahmağın kuran'ın türkçesini hayatında bir kere bile okumadığına eminim.
ne var ki ahmak da sağdan soldan duyduklarını doğru sanırken kendinden pek bir emin!... bak bak bak laflara bak: "anlamasını bilene"! kendisi okumuş, anlamış yani!
e mübarekler madem o kadar çok anlıyorsunuz, batılılar bazı gerçekleri ortaya çıkardıktan sonra, onları kuran'da mevcutmuş gibi göstermek için türlü mucize yalanları uyduracağınız yere, anladığınızı iddia ettiğiniz dünya hakkındaki gerçekleri peşinen ortaya çıkarsanız ya!..
birisi de kuran'da evrenin "genişlediğinin" yazılı olduğu yalanından dem vurmuş!.. başlıkla alakası olmadığı için eleştirmeye zahmet etmeyeceğim.
konuyla alakasız uzun metinler yazarak, her mevzunun içine sıçmayı marifet bilen, akıl hastası olduğunu tahmin ettiğim bir geri zekalının saptırmaya çalıştığı mevzudur.
yahu konu "kuran'da dünyanın döndüğünün söylenip söylenmediği" ama söz konusu ahmak alakasız konuları sıralayarak olmayan aklınca "cevab" veriyor!.. yazdıklarının her biri yalan ve saptırma!.. her biri tek tek ve kolayca çürütülebilir. ne var ki böyle bir akıl hastasına laf yetiştirmeye çalışmak abestir.
bunları yazmamın nedeni malum ahmağa laf anlatmak değil, yazdığı saçmalıkları okumaya zahmet edenler varsa, onları uyarmaktır.
Aşağıdaki 2 Kuran ayetini dikkatlerinize sunmak istiyorum:
Enbiya/33
“Geceyi, gündüzü, Güneşi ve Ayı yaratan da Odur. Bunların herbiri bir yörüngede yüzmektedir.”
Yasin/40
“Ne Güneş Aya yetişir, ne gece gündüzü geçer. Hepsi bir yörüngede yüzer, gider.”
Bu ayetleri Türkçe bir mealden aldım. Mealde Enbiya/33 ayetinin altına düşülen dip not aynen şöyle: “Sadece iki gök cismi sayıldığı halde, ikiden fazla şeyler için kullanılan bir fiil kipiyle, bütün bunların ayrı bir yörüngede yüzdüğü bildirilmiştir. Bundan da, Güneş ve Ay ile birlikte, bütün gökcisimlerinin kendilerine özgü birer yörüngede hareket halinde bulundukları anlamı çıkarılabilir.”
Aslında Enbiya/33 için geçerli olan bu yorum Yasin/40 için de geçerli. Çünkü her iki ayette de “Hepsi bir yörüngede yüzer” olarak çevrilen kısmın Arapçası birbirinin aynı: “küllün fı felekiy yesbehun”.
Her 2 ayette de açıkça 2’den fazla şeyler için kullanılan bir fiil kipi mevcut. Ancak meali hazırlayan kişi ayeti (bana göre) son derece yanlış yorumlayarak “bütün gökcisimlerinin bir yörüngede yüzdüğü anlamı çıkabilir” diyor.
Gerçek ise bundan çok daha çarpıcı... Ayetlerde açıkça “gece ve gündüzün” de bir yörüngede döndüğü vurgulanıyor. Kuran’da gece ve gündüz ile daima Dünya’nın gece ve gündüzüne vurgu yapılır. Yani her 2 ayette de aslında ifade edilmek istenen şey Dünyanın da güneş ve ay gibi bir yörüngede yüzdüğü!
Biran için dünyanın uzaydaki hareketini hayal edin. Dünya güneş etrafında dönerken dünyanın üzerinde daima birlikte ve aynı anda var olan gece ve gündüz de güneş etrafında bir yörüngede dönmektedir aslında. Ayetler bu açıdan son derece ince bir anlatıma sahipler…
Dünyanın bir yörüngede yüzdüğünün bu şekilde gece ve gündüze atıfta bulunularak anlatılmasının ima ettiği bir diğer şey de dünyanın dönüşünün neyin etrafında gerçekleştiği ile ilgili olabilir. Şöyle ki, dünyada gece ve gündüz güneş sayesinde oluşur. Ayetler “gece ve gündüz de bir yörüngede yüzüyor” demekle bu yörüngenin güneş etrafında olduğuna da atıfta bulunuyor olabilir.
Bir önemli husus ta Yasin/40 ile Enbiya/33 ayetlerinin aynı şeyi söylüyor gibi görünmelerine aslında farklı olmalarıdır. Yasin/40 ayeti gece ile gündüzün ve güneş ile ayın birbirlerine çatamayacaklarını söylemekte ve "hepsi bir yörüngede yüzer" ifadesinden önce meallere yansımayan bir "VE" bağlacı kullanmaktadır. "VE" bağlacını orijinal metinde görebilirsiniz (ve kullun fi felekiy yesbehune). Bu basit "VE" bağlacı neden var? Neden ayet "A ve B" şeklinde ikiye ayrılmış? Yani neden "Ne gece gündüzü geçer, ne güneş aya çatar VE hepsi bir yörüngede yüzer" denmiş? Bu bağlaç bize A ve B olaylarının birbirlerinden bağımsız olduğunu, birinin diğerinin sebebi olmadığını söylüyor! Yani gecenin gündüze çatamamasının sebebi "bir felekte yüzmeleri" değil! Gerçekten de gece gündüze; dünyanın bir yörüngede yüzmesinden dolayı değil, dünyanın kendi ekseni etrafında dönme hareketinden kaynaklanmaları sebebiyle çatamaz. Ayrıca bu "VE" bağlacı felek kelimesine "küre - gökküre" anlamı yükleyerek, Kuran'da dünyanın bir yörüngede yüzdüğünden değil; Batlamyus modelinden bahsedildiğini iddia edenleri de komik duruma düşürmektedir. Çünkü eğer Kuran Batlamyus modelini temel alsaydı; gece gündüzü, ayette bahsedilen "bir felekte yüzme" önermesinden dolayı geçemiyor olurdu ki; bu durumda arada "VE" bağlacı olmaz ve "geçememe/çatamama" önermesi ile "bir felekte yüzme" önermeleri sebep-sonuç olarak sunulurdu. Oysa bu küçük ama muhteşem "VE" bağlacı iki olay arasında ("geçememe/çatamama" ile "bir felekte yüzme") bir ilgi olmadığını söylemektedir.
Aslında yukarıdaki ayetlerde yapılan bir tür söz sanatıdır. Bir bütünü (Dünya) anlatmak için parçalarını (gece ve gündüz) kullanmaya 'synecdoche' adı verilir (Yunanca synekdoche, 'eşzamanlı anlama' manasında). Bir arabayı anlatmak için 'tekerlekler' demek ya da bir işçiden bahsederken 'bir çift el' tabirini kullanmak bu sanatın kullanımına verilebilecek diğer örneklerdir.
Bu noktada, Kehf suresinde geçen Zülkarneyn kıssasından bahseden ayetlere de değinmek gerek.
Kehf (85-86)
"O da bir yol tuttu."
"Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: 'Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin.'"
Bu ayetler, bazılarınca, Kuran'da güneşin dünyanın çevresinde döndüğünün söylendiğine delil olarak kullanılmaktadır. Oysa Kuran'ı Kerim edebi bir eserdir ve anlaşılması için söz sanatlarından haberdar olmak gerekir. Kuran bu söz sanatları (rhetorical devices) açısından oldukça zengin bir kitaptır ve Zulkarneyn ile ilgili ayetlerde yapılan da "Bakış Açısı (Point of View)" söz sanatının kullanımıdır. Edebi eserlerde yazar bazen hikayeyi kahramanın gözünden ve onun duygu ve düşencelerini esas alarak anlatır. Bu tip anlatım "bakış açısı" tekniği altında "third-person subjective narrative (üçüncü şahıs öznel anlatım)" adıyla anılır. Söz konusu ayetlerde yapılan da budur. Yani kıssa Zulkarneyn'in gözünden ve O'nun gerçekliği esas alınarak verilmiştir.
Kaf suresinin 33. ayetinde şöyle yazıyor: ''Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık'' (diyanet meali). Bu ayete göre şimdi evren gerçektende 6 günde mi yaratılmıştır ? Peki bu doğruysa bu ayet bilimle çelişmiyor mu ?
Ateistlerin iddiası:
Kur'an'da evrenin 6 günde yaratıldığı yazmaktadır. Halbuki bilim bize bunun çok daha uzun bir süreç olduğunu gösteriyor. Bilime göre evrenin yaşı 13,7 milyar yıldır. Kur'an'daki yaratılış bilimle çelişmektedir. Bu yüzden Kur'an asla Allah kelamı olamaz.
Cevap:
Kur'an evrenin 6 (24 saatlik)günde yaratıldığını söylemez. Gün kelimesinin Arapça karşılığı ''yevm''dir. Bu söz konusu ayette kullanılan kelime de ''yevm''dir. Bu kelimenin sözlük anlamları şu şekildedir: 24 saatlik gün , dönem , çağ ve zaman.[1]
Dileyenler kendisi müslüman bile olmayan Arapça uzmanı Alman profesör ''Hans Wehr''in yazmış olduğu sözlüğe de bakabilirler.[2]
Eğer ''dönem'' anlamını sözlükler doğruluyorsa ve bu anlam başka ayetler ile çelişmiyorsa bu anlamı kullanmakta hiçbir sakınca yoktur. Bu durumda Kur'an'a göre evren 6 günde değil de 6 dönemde yaratıldığını söyleyebiliriz. Sadece sözlüklerde değil, Kur'an'da bile ''yevm'' kelimesinin sadece 24 saatlik bir gün anlamına gelmediği çok rahat bir şekilde anlaşılıyor.
Mesela (24 saatlik) cuma günü Kur'an'da Cuma suresinin 9. ayetinde ''yevmil cumuati'' diye geçiyor. Fakat aynı yevm kelimesi başka bir ayette sonsuz bir zaman birimi için de kullanılmaktadır. Kaf suresinin 34. ayetinde sonsuzluk günü anlamına gelen ''yevmul hulûd'' kelimesi kullanılıyor. Eğer yevm sadece 24 saatlik bir gün olsaydı asla sonsuzluk ile birlikte kullanılmazdı.
Bir dönemin ne kadar uzun olduğunu bilmediğimiz için bilim ile bir çelişki söz konusu değildir. Ayrıca bu kelime seçimi her çağa uymaktadır. Yani esnek bırakılması olumsuz bir şey değildir. Esnek bırakılması güzel bir şeydir, çünkü 13.7 milyar yıl denseydi o zamanki insanların kafasını karıştırabilirdi. Bu kelime seçimi bize Kur'an'daki bu bilginin kusursuz olduğunu göstermektedir.
Sonuç
Hem eski Arapça sözlükleri hem de Kur'an, bazı meallerde gün olarak çevirilen ''yevm'' kelimesinin dönem anlamına gelebildiğini doğrulamaktadır. Bu kelimeyi dönem olarak algılamakta hiçbir sakınca olmadığı için Kur'an'a göre evrenin (süresi belirsiz) 6 dönemde yaratıldığını söyleyebiliriz. Ve süresi belirsiz 6 dönem hiçbir bilimsel veri ile çelişmemektedir. Ayrıca bu dönemlerin eşit süreler olduğu söylenmemektedir. Yani Kuran'da bilimle çelişen herhangi bir şey söz konusu değildir. Ateistlerin bu konudaki iddiası geçersizdir.
Kaynaklar:
[1] Klasik Arapça sözlüğü: E. W. Lane Arabic English Lexicon (1863), sayfa 3064
[2] Klasik Arapça sözlüğü: The Hans Wehr Dictionary of Modern Written Arabic, sayfa 1110
[3] Kur'an-ı Kerim
Sorunun Detayı:
Kehf suresinin 86. ayetinde güneşin çamurlu suya battığı söyleniyorsa bu ayet bilimle çelişmiş olmuyor mu ?
Kehf 86: ''Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.'' (Diyanet Meali)
Ateistlerin iddiası:
Ayetten; dünyayı göğün altında uçsuz bucaksız bir yer olarak gören ve göz yanılmasından dolayı güneşin dünyanın batısında bir çamur gözesine battığını sanan bir yanlış bilgiye sahip olunduğu anlaşılmaktadır. Bu ayet, müslümancılar tarafından güneşin sanki okyanusta batıyormuş gibi görünmesi olarak açıklanmaya çalışılır. Öyle olsa, ayette “sanki” sözcüğü olurdu ama yoktur ve bazı mealciler bu kelimeyi parantez içinde ayete ekler.
Cevap:
Her şeyden önce bu ayetin başkasının gözünden anlatıldığını belirtmekte fayda var. Zaten Allah'ın sandığı/bildiği bir şey olmadığı için ayette bir hatanın olması söz konusu olamazdı. Bu ayet Zülkarneyn'in gözünden anlatılıyor. Eğer hatalı olmuş olsaydı bile Zülkarneyn hatalı olmuş olurdu Kuran'ın yazarı değil.
Bunu basit bir analojiyle şöyle açıklayabiliriz: Ahmet isminde bir arkadaşınızın ''2+2=5'' dediğini düşünün. Eğer siz bunu başka arkadaşınıza anlatırken ''ahmet 2+2=5 dedi'' derseniz böyle bir durumda siz mi hatalı olursunuz yoksa arkadaşınız Ahmet mi ? Tabiiki Ahmet, çünkü siz Ahmet'in sandığını söylüyorsunuz. Aynı şekilde Allah Zülkarneyn'e yansıyanı aktarıyor. Zülkarneyn öyle gördü. Her şey bu kadar basit aslında. Buna rağmen bu ayette hata olduğunu iddia eden ateistlerin dürüst olmadıkları ortadadır.
Kuran'ın yazarının iddia edilen yanılgıya düşmediğine gelin bir de dil açısından inceleyelim.
Ayetin Arapça meali: ''Hattâ izâ belega magribeş şemsi vecedehâ tagrubu fî aynin hamietin ve vecede indehâ kavmâ(kavmen)''
Bu mealde bizim için yalnızca şu 3 kelimenin anlamları önemlidir: Mağrib, Vecede ve Tagrubu
Mağrib ve tagrubu kelimeleri zaten aynı kökten gelir (GH-R-B kökünden).[1]
Klasik (eski) Arapça'da bu kelimenin hem mekansal anlamı vardır hem de zamansal. Mağrib kelimesinin anlamlarından biri ''Güneşin batış vakti''dir.[2]
Gelelim tagrubu kelimesine. Eğer Kuran'ın yazarı güneşin çamurlu suya battığını sanmış olsaydı ''tagrubu'' kelimesini kullanmamış olması gerekirdi. Çünkü tagrubu fiziksel bir batmayı ifade eden bir fiil değildir. [2]
Güneşin fiziksel olarak çamurlu suya battığını ifade etmek için Arapça'da sadece iki tane seçenek vardır. Bunlar şu şekildedir:
-Genel anlamda bir şeyin fiziksel olarak başka şeyin içine girmesi için kullanılan kelime: Dehale
Ali imran suresinin 37. ayetinde bu kelimenin kullanılış örneği: ''Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde (dehale) orada bir rızık bulur''
-Spesifik olarak bir şeyin suda batmasını ifade eden kelime: Gareke
Kehf suresinin 71. ayetinde bu fiilin kullanılış örneği: ''içindekilerini batırmak(tugrika)için mi gemiyi deldin''
Şimdi sorulması gereken soru şudur: Kuran'ın yazarı öyle sanmış ise peki bu ayette neden bu iki kelimeden biri kullanılmamıştır ?
Bu kelimelerin kullanılmamasından Kuran'ın yazarının kesinlikle böyle sanmadığı anlaşılmaktadır.
Son olarak vecede kelimesine bakalım. Bu kelimenin klasik Arapça'daki anlamları şu şekildedir: şahit olmak, algılamak, farketmek, bulmak, yaşamak (tecrübe olarak)
Edebi açıdan bu kelime duygusal bağlamda kullanılır. insanı duygulandıracak güzel bir şeyi görmek, o şeye şahit olmak gibi. Bu ayette ise Zülkarneyn güneşin batış manzarasına şahit oluyor.
Evrenin yaşını ve ışık hızını da söylediğini göz önüne alırsak, hiç de şaşırılmayacak hadise.
"biz ki bundan 13.82 milyar yıl önce büyük bir patlamayla evreni yarattık. Bundan ortaya çıkan nur, 3.00×10^8 m/s hızla ilerlemektedir. Tabii ki bunda görenler için büyük mucizeler vardır."
Tarafsız bi şekilde düşündüğümüzde kuran'da yazılan çözümlemelerin son derece basit olduğu görülecektir. Kuran'ın sürekli maymun, domuz, sığırdan bahsedip penguen, kanguru gibi arabistan ve ortadogu cografyasi disinda yasayan canlilardan söz etmemesi. Güneş ve ay dışında bulunan tüm gök cisimlerine yıldız denilip gezegen, kuyruklu yıldız, meteor benzeri tanımlamalarına değinilmemesi insan eliyle yazılan kitaba bi delildir. Nelm suresi 88.ayette bahsedilen ne dünyanın dönüşü ne de levha hareketleridir, önceki ve sonraki ayetlere bakarsanız insanları kıyamet dehşetiyle korkutan bi peygamberin kıyamet anında olacaklardan bahsettiğini görürsünüz. Lütfen ayetleri cımbızlamadan bütünüyle yorumlayalım müslüman kardeşlerim, zira savaş ile ilgili ayetlerde cımbızlama yapan ateist kardeşlerimde aynı yanılgıya düşüyor.
dünyanın geoit oluşu, ayın ve güneşin kendine ait yörüngeleri içerisinde hareket etmesi, 7 kat göğü, insanın anne karnında et-kemik-et kronolojisine uygun biçimde geçirdiği süreç, her organizmanın içerisinde su bulunması, dünyanın dönüşünde istikametin batıya doğru oluşu gibi pek çok ayette tespit edilebilecek mucizelerden yalnızca biridir.
Elbette islam dünyasının geri kalmışlığı islamı bağlamayacağı için bu konuda daha kabul edilebilir eleştiriler yapılmalı.
şaşırılacak bir durum değildir. sümer medeniyeti 4000 yıl öncesinden güneş sistemini gözler önüne sermiştir zaten. kuranı bilime uydurmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. evet kanıtlanış tarihi kur'andan sonra olabilir. ama dünyanın döndüğü fikri çok eskilere dayanan bir fikir zaten. yuvarlak olduğu fikri. hristiyan kliseleri reddetmiş olabilir. ama çok eski ve astronomide çok gelmiş uygarlıklar daha büyük verileri ortaya koymuş zaten.
27/88- Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Halbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
tabi hemen atlamayın dağ falan demiş diye sayın bakar körler. o zaman ki insanlara oturup güneş sistemini anlatacak olsan deli zannederlerdi.