anlaşılan o ki islamiyet'e göre evliyken başka biri ile yatan kişinin cezasının ne olduğunu bilmeyenler için biraz garip gelmiş ayet. dönüp başınızı cenup kısasına çevirin. şarka çevirin. şeriata göre karısını aldatan kocanın cezası neymiş öğrenin. hey gidi heyy.
hayatı boyunca bir kere olsun kuran meali okumamış birisinin söylediği cümledir. lakin o ayette bahsi geçen durum eşinin kendinden yüz çevirmesinden endişe edecek bir durum olduğunda onu hayra yormak gerektiğidir yoksa ayet-i kerimede -haşa- eşiniz sizi aldatsada onu affedin yada erkekdir yapar gibi bir anlam yoktur. bu ayetten o anlamı çıkaranda hödüğün önde gideni bilgisiz bir varlıktır.
" eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut(başka kadınlara bakıp)kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. sulh (daima) hayırlıdır. zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. eğer iyi geçinir ve allah'tan korkarsanız şüphesiz allah yaptıklarınızdan haberdardır. " nisa-4/128
böyle bir ayetten öyle bir anlamı çıkarabilen insanlara sadece pes diyorum. sanırım okuma yazmanız yok ya da algı kapasiteniz baya alt seviyelerde.
çıkarılması gereken anlam. "bir kadın, koca ile geçimsizliğinden ötürü ya da başka kadınlara bakıp beni unutur kaygısı yaşıyorsa, hemen barışmalılardır(*). anlaşma daima en iyi yoldur(**). zaten bütün insanlar kıskançtır(***). eğer iyi geçinir ve allah'tan korkarsanız şüphesiz allah yaptıklarınızdan haberdardır."
* sanki günümüze bir taş atılmış gibi duruyor. sanki evli bir çift evlerini ayırmış ve birbirleriyle görüşmüyor. bu durumda allah'ın yapmanızı istediği şey bu ayette var. bir erkek kendi nefsine hakim olamayabilir ve kadın erkeğine güvenip onunla barışma yolunu seçmelidir.
** anlaşma en iyi yol derken iki anlam çıkarılabilir. anlaşarak boşanma yada tekrar biraraya gelme. her ikisi de hayırlıdır.
kuran'ın ayetlerinin çeşitli durumlara, anlık ihtiyaçlara göre de gelebildiğini biliyoruz (cihat meselesi gibi). bu gelişlerde ayetlerin yazıya dökülmesi an be an muhammed'in yakınındaki kimseler (sahabe) tarafından da olabilmekte, sonradan muhammed'in aktarması şeklinde de. yani bu ayetlerin bir kutsal güç tarafından gönderilip, gönderilmediği bilinemez, kesin olan bizzat muhammed'in ağzından aktarılması. bizzat kendisi yazmasa bile cümleler muhammed'in ağzından döküldüğüne göre kitap ali tarafından yazılmıştır diyemeyiz sanırım, muhammed tarafından yazılmış (veya yazdırılmış) denebilir ancak. neyse, bu işin teferruat kısmıydı.
diğer taraftan kuran-ı kerim'i muhammed kaleme aldı demek, bu kitabın tanrı tarafından gönderildiğini iddia etmekten üç nedenden dolayı çok daha tutarlıdır.
1-kuran'ı gerçekten tanrı yolladı ancak tanrı geleceği hesap edemedi. bu tanrının geleceği göremediği, her şeyi bilen, gören olmadığı anlamına gelir.
2-kuran'ı tanrı yolladı ancak tanrı bir yalancı.
3-tanrı yok.
illa bir yaratıcı güce inanmak isteyenler için kuran'ın muhammed'in kaleme aldığı (ya da aldırdığı, her neyse işte) bir kitap olduğunu kabul etmek çok daha tutarlı olacaktır.
sonuç ne olursa olsun bu kutsal addedilen kitabın sundukları, iddia ettikleri, emrettikleri, günümüz değer yargıları ile çelişki içindedir. burda mesele hangisine göre hareket edileceği, hangisine göre hareket etmek gerektiği meselesidir. akılla tabunun, mantıkla dogmanın amansız savaşına hoşgeldiniz.
herkesin dini kendine şeklinde bir ayeti bizzat barındıran kuran'ı okuma yazma bilmeyen hz muhammed'in "kaleme" aldığını iddia edebilecek kadar gözü dönmüşlerin de olduğunu gösteren ayet.
Anlaşılması çok zor olmayan ama art niyetlilerin anlamak istemediği ayettir.
Burada kimseye şunu yapın bunu yapın denmiyor, burada tavsiyelerde bulunuluyor, ayrıca aldatanı affet tavsiyesi de yok, ortada sadece şüphe varsa iyiye yorman daha iyidir deniliyor, nefis kıskançlığa yatkındır, düşündüğün olmamış olabilir diyor.
islamiyet akla ve mantığa değil, -her din gibi- kayıtsız şartsız itikâda dayalıdır. kadın ve erkeğin eşit kabul edildiği günümüz modern çağı ile muhammed'in kitabı kaleme aldığı ve erkek egemenliğin hüküm sürdüğü ortaçağ arasındaki zaman farkının yarattığı değerlerin çelişmesi kaçınılmazdır. kuran kadını ve haklarını yaşadığı zamanın erkek egemen toplumuna göre ele almıştır. bu nedenle erkeği kadından üstün tutup ona çeşitli ayrıcalıklar vermesi şaşırtmamalı. nitekim, muhammed de bir erkekti.
bugün anayasa, ceza kanunu, medeni kanun gibi düzenlemelere ihtiyaç duyulması, her şeyi açıkladığını iddia eden kitapların günümüz dünyası'nda son derece yetersiz kalmalarından ileri gelir. bu nedenle modern kadın kuran'ın değil, yasaların kendisine tanıdığı haklar çerçevesinde hareket eder, etmelidir.
başkalarını bilmem ama okuduğumda bir ihtimale karşı alınacak tedbirden bahseden bir ayet olarak algıladığım ayettir. zira ayette "kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse" denmiştir, yani olay olmadan önce yapılacak bir sulhtan bahsetmektedir ayet. tabi ayetin önündeki veya arkasındaki diğer ayetlere bakılmadan konunun giriş-gelişme-sonuç bölümüne bakılmadan yorum yapmak da ne kadar doğrudur o ayrı.
edit: ayrıca islam'ın evli olup da zina yapan erkeğe ne tip bir ceza biçtiğini de hatırlatmakta fayda var.
hz.muhammed öldükten sonra bir takım kötü niyetli insanların çevirilerine maruz kalan kuran-ı kerim'in erkek hegamonyasına alet edildiğinin kanıtıdır. benim okuduğum bir çevirisinde de "kadınları dövün" diye yazıyordu. akla ve mantığa dayalı islamiyetin kadınları dövün demeyeceğini tüm aklı başında insanlar bilir.
içinde emir kipi bulunmayan ayettir. farz olarak algılanması saçmalıktır, nefise bırakılmış bir tercihtir. şöyle ki:
affetmediğiniz takdirde cehennemde cayır cayır yanarsınız demiyor orada veya dinden çıkarsınız şeklinde ibareler yer almıyor. aksine eğer sabırlı davranıp eşinizin ömür boyu kahrını çekerseniz, allah bu sabrınızı görür ve sizi olduğundan daha çok ödüllendirir demek istiyor.
anlam veremediğim ayet.
kuran-ı kerim'in tek anlamının olmadığını, arap dilinin değiştiğini ve kuran'ın bir çok farklı şekilde türkçe'ye çevirilebildiğini düşünürsek, ayetin farklı bir anlamı da olabilir. farklı mealleri karşılaştırmak gerekir.
nisa suresi'nde bahsi geçen ve meali, aynı zamanda tefsir dersleri hocası da olan ali küçük hocaefendi tarafından verilen aşağıdaki ayettir.
" Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden yahut(başka kadınlara bakıp)kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. " Nisa-4/128
aynı surenin tefsir derslerindeki sunumu ise kendisi tarafından şöyle yapılmıştır;
" Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden, yahut kendisinden yüz çevirmesinden, öteki kadınlara meylederek, gönlü onlara kayarak, onların fiziki güzellikleri, ahlaki ve dini güzellikleri ya da mallarının çokluğu sebebiyle veya o kadınların kendisine olan ilgisi, sevgisi, itaati sebebiyle onlara meylederek kendisine soğuk davranmasından, kendisine yaklaşmamasından, nafaka vermemesinden, hakaret etmesinden, eziyet etmesinden, kendisinden bıkıp-usanmasından, cinsel arzu ve ülfetinin azalıp yok olmasından korkarsa, onda böyle bir tavır sezerse o zaman o kadının kocasıyla kendi arasında sulh etmesinde, kocasıyla arasında barışı sağlamak üzere fedakarlıkta bulunmasında hiçbir behis yoktur diyor, rabbimiz. "
kadınlara alenen ;
- kocanız, sizi başka kadınlarla aldattığında, onlarla barış yapmanız durumunda sizlere günah yazılmaz, barış yapmakta; daima hayır vardır. zaten, nefsiniz kıskançlığa hazırdır, siz onun esiri olmayın, kocanızı hoş tutun, allah'dan korkun!
kimi yazarların bu 'meali' |götümden uydurduğuma| ve |böyle bir 'meal' yoktur| iddialarına karşılık, böyle bir mealin varlığına ve dahi önemli bir şahsiyet tarafından kaleme alındığına kanaat getirmeleri için mealin sahibinin ismini ve tefsirini yayınlamak şart olmuştu.