müslümanlığın şartı, imamın şartlarına inanmaktan geçtiği için, kuran okumayanlara kafir demek son derece yanlıştır. kuran okumadan elbetteki müslüman olunur lakin meyvesiz ağaç misalidir.
dininin ana hatlarını bilen ve din kavramının mantığını kavramış kişilerdir.
dinde mantık aramak, mantık bulunca da iman etmek baştan aşağı savsatadır.
ve dini mantığa yormak, insanları herhangi bir x dinine çekmek için kullanılan yöntemden ibarettir.
din ne ister peki? koşulsuz inanmayı gerektirir.
allah aşkına böyle birşey var mıdır yahu?
bir dinin, o dinin ilahının, kutsal kitabının gerçekliğini %100 kanıtlamak mümkün müdür?
elbette ki hayır. gönül işidir bu. gönlüne yatarsa inanırsın. yatmazsa inanmazsın.
bu sebepten dini seçmeden önce okuyup okumamak o kadar da önemli değildir.
sadece islam için değil her din için geçerlidir bu.
ki türkiye'de nasıl insanlar anadan babadan müslüman oluyorsa, yurtdışında da aynı şekildedir.
anadan babadan hıristiyan, budist, satanist, raelyan vesaire olurlar.
hatta ve hatta türkiye'de çocuklar, anadan babadan ateist olmaktadır. birbirimizi kandırmayalım değil mi?
Kuran okumadan şeriatçi olanı da vardır... Ateistsen Bu tür kişilerle tartışmadan önce onlara bir kuran hediye etmek en uygun hareket olur... Zira sen biriyle tartışırken bir şeyi eleştiriyorsan, karşındaki senin eleştirdiğin şeyi bilmeli...
Araştırmadan, sorgulamadan müslüman olanlardır. Büyük ihtimalle beni eksileyecek olan müslümanlardır. Sağda solda ahkam keserler, sorsan kitabın kapağını açmamışlardır. Böyle inanmak olmaz kardeşim, kitapta da yazıyor zaten, körü körüne bağlanma araştır sor diye.
doğar doğmaz, anasının babasının dininin hanesinde islam yazdığı için din hanesine islam yaftasını yapıştıran devlet ve kurumlarınca müslüman ilan edilmiş kişilerin düştüğü durumdur.
(bkz: çoğumuz).
eksik müslümanlıktır. kur.an okumak imanın şartı değildir, fakat imanın şartlarından birisi kitaplara imandır, kur.ana inandığını söyleyen bir müslümanın kur.anı okuması onun ciddiyetini artırır, ben kuran.a inanıyorum ama hayatımda hiç okumadım demek, biraz ayıptır, hiç bilmediğin bişeye nasıl inanıyorsun. dünyada kendi kutsal kitabına bu kadar kayıtsız kalan bir millet var mıdır acaba.
80 yılda kuranı bu milletin elinden alanları ve gönlünden koparanları allah bildiği gibi yapsın inşallah diyor ve ekliyorum,
"ahir zamanda 100 kişiden 1 yada 2 kişi kendini kurtarabilecek" allah benim kalbimi biliyor bana birşey olmazcılardan olmamak gerek, ne bildiğinin önemi yok bildiğinle amel ediyormusun? asl olan o,
iman taklidi değil tahkiki olmalı, çünkü allahın bizim ibadetimize ihtiyacı yok, bilakis ibadet bizim için zaten,
zaten herkes böyle diyen ve kendini bu şekilde rahatlatanlara, şeytanın bu hilesine kananlara kötü bir haberim var;
"...ey nefsim! deme: "zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder. derd-i maişetle sarhoştur." çünki: ölüm değişmiyor. firak, bekaya kalbolup başkalaşmıyor. acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.
hem deme: "ben de herkes gibiyim." çünki herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. herkesle musîbette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esâssızdır. hem kendini başıboş zannetme. zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan; hiçbir şey'i nizâmsız gayesiz göremezsin. nasıl sen nizâmsız, gayesiz kalabilirsin?..." bediüzzaman
saçmalıktan öte bir şey değildir. neye inandığını bilmen için ilk önce okumak gerekir. kuran okumadan inananlar kendilerini kandırırlar. belki de kuran okuyup dinden çıkacaklarından korkarlar.
inançsızların yarısından çoğu okumuştur dini kitapları. ondan sonra dinden çıkmışlardır. ancak müslüman geçinenlere sorsan çoğunun evlerinde kuran bile yoktur.
üzeri dantel örtülü raflarda yer yapmışsa, sadece boya badana için indiriliyorsa duvardaki işlemeli kılıflardan, olan durumdur. cilt cilt kitapları devirir de insanoğlu; varoluş amacının, neden geldiğinin, nereye gideceğinin yazdığı, 'insan' olmanın düsturlarının bulunduğu, yoktan varedenin kelamını okumaktan geri durur işte.
bir de bir zihniyet yerleştirilmiş yıllardır; ''üzerine yazma, aman öyle yapma, böyle yapma'' ''çarpar''(!)... gibi. hiç öyle olur mu ? her sayfasında parmak izi olmalı onun. kalem izleriyle donatmalı her sayfasını. 'okunduğu' belli olmalı.
hz osman (r.a), kur'an üzerine kanının damladığı şehit. kaç tane mushaf eskitmiş. paramparça olmuş, okunmaz hale gelmiş okumaktan.
nitekim efendimiz (a.s.m) Kur'ân okumanın fazileti üzerinde durmuş ve bunu fiilen uygulamıştır. Mesela:
"Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur'ân okumaktır." (Münavi, Feyzu'l-Kadir, 2/44)
Bir adam:
- "Ya Resülallah! Allah'ın en çok sevdiği amel hangisidir"? diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.m):
- "Konup göçendir" cevabını verdi. Adam:
- "Konup göçen kimdir?" diye sorunca,
- "Kur'ân'ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince de tekrar başlayandır" cevabını aldı. (Tirmizî, "Kur'ân," 11)
lakin meal okumak değil kastettiğim. meal okuyup 'aşırıya kaçıp' sapmak değil. arapça kendine has bir dildir ve türkçe'ye tercümesi imkansızdır. mesela bir ''hak'' kelimesine ciltler yazılmıştır. bir 'nun' harfi sayfalarca anlatılmıştır. meal çevirenin okuduğundan ne anladığıdır. bir bakış açısıdır yani. o yüzden tefsir okumak gerekir. meal okuyup kafasına göre bedbahtça ahkam kesmek değildir yapılması gereken. allah bizleri doğruyu yapabilenlerden eylesin.
Canım cennete ,s*kim a*cıkta olsun. Hayat felsefesini benimsemişlerdir!
Sedece sonraki hayat amaçlı bir çabaları vardır ki bu da sadece kulaktan dolma, ezberlemiş bilgiler ile yaşar ve ahkam kestiler!
geçen gün aklıma gelen ve annemle tartıştığım konu bu. Annemin bana söylediği ise "Çevirisi düzgün yapılmamış olabileceği için Türkçe olanlarını okumak pek iyi değil." Gerçekten iyi bir hoca bulup ondan çevirisini almak gerekir.
aşağı yukarı her toplumda olan insan modelidir. yani "ben hristiyan'ım" diyen elemanların -ki dünyada sayıca müslümanlardan fazladır- kaç tanesi incil okumuş da öyle hristiyan olmuş? "ben marxist'im" diyen kaç kişi marx'ı okumuş (zaten okusa en başta marx'ın "ben marxist değilim" lafını bilirdi)? insanlar bir sebepten, ama içinde bulunduğu topluluk ile ters düşmemek için, ama anadan babadan öyle gördüğü için, ama şu veya bu sebepten takım tutar gibi din ve/veya ideoloji sahibi olabilir, oluyorlar da zaten. "biz böyle gördük" diye hemen herkes tarafından kabul görebilen bir savunma var; sadece islam dini veya falanca ideoloji için değil, en ufak bir alışkanlığı için, kadınlara veya eşcinsellere yaklaşım şeklini meşrulaştırmak için, hayvanlara yaptığı eziyeti savunmak için, ortada hiç sebep yokken rakip takımın taraftarlarından nefret etmek için.
sürü olmak, sürü ile hareket etmek insanlara huzur ve güven verir, bunu ciddi ciddi incelediler ve üzerine deneyler yaptılar, fizyolojik ve psikolojik olarak insanlar sürünün parçası olduklarında daha bir enerjik ve güçlü hissediyor. bunda yadırganacak birşey yok, ama bir şartla: bunun "sosyal" hayvan kökenlerini de unutmayacağız. bazı kuşlar, bazı balıklar, bütün manda sürüleri ve bütün maymunlar bu "sosyal içinde varolma" güdüsüyle donanmıştır, milyonlarca senelik evrimlerinin bu türleri getirdiği nokta bu. tam bu noktada bizi insan olarak ayıran faktör veya faktörleri ön plana çıkarabilir ve hayvani taraflarımızı değiştirebiliriz. yani "ben tür olarak sürü ile hareket etmeye yatkınım" diyerek sıyrılmak bir tek insan için bir bahane olmaktan çıkıyor.