"anlama"dan ne anlaşıldığına göre değişir. bu sözlükte yapılmış olan "islamda kafir" başlıklı bir tartışma incelendiğinde görülecektir ki, inanan için araplar bile kuran'ı yanlış anlamakta ve dolayısıyla diğer dillere yanlış çevirip islam düşmanlarının eline malzeme verebilmektedir. inanmayan içinse hangi dilde olduğunun önemi yoktur ve temel mesaj/anlayış/ilke önemlidir.
yine inanan için kuran'dan bir cümle çıkarıp eleştirmek "cımbızla ayet ayıklayıp hadiseleri konteksinden çıkarmak"tır; oysa kuran'ı savunmak gerektiğinde bir cümle değil, bir kelimeye bile inanılmaz yan anlamlar yükleyebilecek kadar minimalist bir yaklaşım sergileyebilirler. inanan için, tefsir eğer kuran'ı yüceltiyor ve savunuyorsa iyidir, kuran'ı ilkel bir masal kitabı gibi gösteriyorsa kötüdür. kısaca olay dönüp dolaşıp allah'a inanıp inanmamakta düğümlenir, arapça ya da tercüme hadiseleri magazine girer...
"incili anlamak için latince (roma imparatorluğu dili) tevratı anlamak için ibranice bilmek şart mıdır?" sorusunu da akla getirir. veyahut budizmin kutsal kitabı için de hintçe veya çinceyi bilmek gerekir mi? örnekler çoğaltılabilir.
Müslümanların çoğu şöyle zırvalayacaktır hemen; "budizm falan ne lan, tevrat ve incilin aslı bozulduğu için kur'an-ı kerim indirildi." Zira müslümanların çoğuna göre tek ve gerçek kurtuluş islamiyettedir. Ben buna saygı duyarım da müslümanların çoğu başka dinlere inananlara ya da hiç inancı olmayanlara ya aptal gözüyle bakar ya da acıyarak.
Elbette bir kitabı en iyi yazıldığı dilde okuyup anlayabilirsiniz. Çeviriler yavan olur. aslına tam uymaz. zira her dilin kendine özgü anlatımları ve nüansları vardır. bazı kelime ve cümleleri birebir çeviremediğinizden anlatmak için yorum yapmak zorunda kalırsınız.
Bu itibarla inanırlarını incitmeden şu rahatlıkla söylenebilir; inandığınızın ne olduğunu daha iyi anlamak için kutsal kitabınızın dilini öğrenmek şarttr.
Türk insanının dinini daha iyi anlayıp,daha inançlı olmasını sağlamak amacıyla Atatürk'ün türkçe ye çevrilmesini istediği kutsal kitabımızı (arapça olduğundan olsa gerek) anlayamayan insanların söyleyeceği türden bir cümle kurmaktır.
kuran'ın mealinin yazılmasının kur'anı ve dolayısıyla islamiyeti türkçeleştirmek anlamına gelmiyeceğini anlatamayıp, hakarete uğradığım başlık söylemidir.*
(bkz: #9885555)
not: bediüzzaman ın da meczup olmadığına tarihçe-i hayatı şehadet etmektedir.
mantıklıdır.
sadece kuran ı anlamak diye kısıtlamamak gerekir.
herhangi bir dilde yazılmış bir kitabi bile anlamak için o dili iyi bilmek gerekir. çeviriler birebir tutmaz çünkü. tabi bunu bağnazlıkla geri kafalılıkla bağdaştıran ilginç zihinler bunu da kabul etmezler. bir şeyin çevirisi tam anlamıyla mümkün olamaz.
Cehaletin sonucu cümledir. Neymiş efendim, farklı dile çevirdiğin zaman anlamı değişiyormuş. Hadi canım. Kelime kelime çevirirsen değişir tabi. arapçaya hakim kişiler tarafından çevirildiği takdirde, anlam da kayma olmaz, çünkü aynı anlama gelen şekilde çevrilir türkçeye. Misal; ingilizcedeki 'impossible is nothing' cümlesini kelimesi kelimesine çevirirsen 'imkansız hiçbirşeydir' demek olur ve anlam kayar. Oysaki doğrusu, 'hiçbirşey imkansız değildir' olacaktır. Aynı olay işte.
kerimin kuranı'nı anlamak için yapılması gereken tarafsız bir çeviri bulmak ve üzerine düşünecek kadar beyin sahibi olmaktır.
özellikle meal ve tefsirlerden uzak durulmalı; bire bir çevirilere yönelinmelidir. hele hele diyanet işler başkanlığı'nın basımlarından ışık hızıyla kaçmak gerekir. adamlar bir parantez açıyorlar tümcenin tüm anlamı baş-göt oluyor.
onun dışında bir elinizin altında google diğer elinizin altında kerimin kuranı bir ona bakın, bir diğerinden sağlamasını yapın.
"Kur an ı anlamakdan kastın nedir?" sorusuyla karşılık verilebilecek sual.
istersen dünyanın en iyi arap edibi ol yine anlayacağın denizden bir katre, güneşten bir lem'adır.