şimdi eksilemeden, sövmeden veya beddua etmeden önce derin bir nefes al ve sakin sakin oku. kuran'ın, incil'in ve tevrat'ın nasıl ve neden değişmesidir.
allah'ın sözleri değişmez, biz bunu nereden biliyoruz?
--spoiler--
1. Petrus 24-25 Nitekim,
“insan soyu ota benzer,
Bütün yüceliği kır çiçeği gibidir.
Ot kurur, çiçek solar,
Ama Rab'bin sözü sonsuza dek kalır.”
işte size müjdelenmiş olan söz budur.
--spoiler--
--spoiler--
Benim katımda söz değişmez ve ben kullara asla zulmedici değilim. (Kaf 29)
--spoiler--
Görüldüğü gibi allah'ın sözlerinin değişmediğini Allah kendisi hem incil'de, hem de kuran'da açıkça beyan etmektedir. hal böyleyken insanoğlu bu kitapları nasıl değiştirmektedir? sorunun yanıtını anlamak için şu örneğe bakmak yeterlidir.
--spoiler--
(67/MULK-3: O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?)
--spoiler--
Burada sözü edilen durum, "bozukluk" fiilinde ortaya çıkmaktadır.
Şöyle anlatalım:
1. ellezî : o ki, o
2. halaka : yarattı
3. seb'a : yedi
4. semâvâtin : semalar, gök katları
5. tibâkan : tabakalar halinde, kat kat
6. mâ terâ : göremezsin
7. fî : içinde, de
8. halkı : yaratış, yaratma
9. er rahmâni : rahmân
10. min tefâvutin : bir uyumsuzluk, düzensizlik
11. fe : öyleyse, haydi
12. irciı : çevir, döndür
13. el basara : bakış
14. hel : var mı, mi
15. terâ : görüyorsun
16. min futûrin : bir yarık, bir çatlak
burada 10. min tevafutin ifadesi, bir uyumsuzluk, düzensizlik olarak açıklanmışken, min futûrin ifadesi "bir yarık, bir çatlak" olarak ifade edilmiştir. mealde açıkladığımız gibi gerçekte bunların manası yakındır ve öyle de olmak zorundadır. çünkü aslında min tefâvutin, min futûrin kelimesinin aynı kökten gelen çoğul halidir. dolayısıyla gerçek manası uyumsuzluk olmasına rağmen insan eliyle "çatlak, yarık" olarak meal edilmiştir.
peki hepsi bu kadar mı? elbette değil. şimdi bu kelimenin arapça güncel manasına gelelim:
tıklarsanız göreceğiniz üzere "futur" veya "futurin" kelimesinin güncel manası "kahvaltı"dır.
yani kuran nüzul olurken "düzensizlik" ya da "yarık" olan kelime, bugün kahvaltıya dönüşmüştür. o halde ayeti o tarihin arapçasıyla değil de günümüz arapçasıyla meal etmek istersek şöyle meal edilir:
(67/MULK-3: O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir "kahvaltı" görebiliyor musun?)
Bu nedir? işte bu, sözü edilen değişimdir. Allah'ın sözleri sabit durmakta ancak insanların yüklediği manalar değişmektedir. dolayısıyla aslında kitapların hiç birisi değişmemesine rağmen aynı anda tümü birden sürekli değişmektedir. anlamadıysan eksileyip adamın asabını bozma, sessizce çekil kenara, anlayan gelsin.
incil ve tevratın değişmesi durumu kuran'da geçtiği için inanırım. Ama incil ve tevrat bizdeki gibi allah kelamı değil, Allah'tan ilham alan peygamberlerin sözüdür. Tabi bu geleneksel inançları adamların. Çok temel bi kopuş söz konusu. Bizdeki hadisin aynısıdır. Zaten ben o yüzden karşıyım hadis tapıcılarına. Yahudiler tevrat yazıcılarından bile bahseder. Sadece musaya inan tamah tanrıdan gelir.
1) Allah'in Kuran'daki kelaminin yazi olarak degistirilemeyip anlam olarak tahrif edilebilecegi dogru bir onermedir. Ancak maalesef tevrat ve incil metin olarak da degistirilmistir, bunun en buyuk delili ayetlerin tefsirlerle ic ice olmasi ve birden fazla nushalarinin olmasidir.
2) Maalesef baslik Arapça tespit hataları olan bir önermedir. Zira Arapca'da diğer diller gibi aynı anlama gelen sayısız kelime bulabilirsin. Burada mesele, çevirinin Arapça uzmanı tarafından yapılmasıdır.
Ornek olarak futur kelimesini vermişsin, komik olmuş. Zira futur, çatlaklar demektir ve kırık çoğuldur. Mufredi Futr kelimesidir.
Fakat kahvaltı olan futur ise mufredi müzekker bir kelimedir.
Aynı şekilde futur ve terafutin kelimesinin kok benzerligi ayetin siyak sibakina zarar vermez, aksine aynı kökte olup benzer kullanıma sahip olan ancak farklı kelimeyle telaffuz edilen kelimelerin olması sasirilacak bir şey değildir.
kuranda değişmediği yazıp değişmediğine kanıtsa o halde değişik bir kafayla bunlar da değişmemiş oluyor. ayrıca kuran muhammeden sonra yazılmıştır. onun da hikayesi uzun.
tevratta da, incilde de bu sözlerin tanrı sözü olduğu ve değişmeyeceği geçer.
yeşaya / 40-8: ot kurur, çiçek solar ama tanrımızın sözü sonsuza dek durur.
matta / 5-18: size doğrusunu söyleyeyim: yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden kutsal yasa`dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak!
markos / 13-31: yer ve gök ortadan kalkacak ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.
artık hangisinin değişmediğine inanacağı kişinin kendine kalmış.
ancak tanrının bir din gönderip bozulacağını bilmesi, bozulacağını bile bile din göndermesi oluyor.
yani madem dinin bozulacaktı neden gönderdin?
ayrıca üçünün kutsal kitabında da kollayacağını, tanrı sözünün değiştirilemeyeceğini söylüyor.
1) Allah dininin tahrif olmasini engellemez. Zira bu da bir imtihandir. Ornek olarak bir kitabin yazi ile tahrif edilmesi ile, anlam yonunden tahrif edilmesi arasinda pek bir fark yoktur. Fakat Allah, Kuran'i yazi olarak korumus, yine anlam tahrifini korumamistir. Onemli olan kisinin hakki aramasi, kafasina gore yorumlar yapmamasidir. Sonuc bugunki gibi olur.
Nitekim insanların çoğu, Allahin varlığını inkar etmekten değil, kelimelerini tahrif etmekten kâfir olurlar. Tevilin sınırı ile ayeti inkar etmek arasında pek bir fark yoktur.
Yani Allah'in dine tarifi goruslerin sokulmasını engellemesi, mantık olarak din hakkında konuşan herkesin "sapma ve yoldan çıkma" iradesini almış olması olurdu ki bu da adaletsizlik ve ozgur iradenin iptali haline gelirdi.
2) Diger kitaplarin degismesinin delili onlardan birden fazla nusha olmasidir. Kuranın degismemis oluşunun delili de buna dair herhangi somut bir delil olmayışıdır. Bir kitabın sonra kaleme alınması onun değiştiğine direk bir delil sayılamaz.