nebi, "kitabın yazarı benim!" deseydi yüzyıllar sonra da olsa nobel edebiyat ödülünü ve para ödülünü alacaktı. ohh ya!.. sen o kadar dağa çık yaz dur sonra kitabı allah sahiplensin. adaletsiz dünya n'olacak.
müslüman bir kimsenin yapmayacağı davranış.
Yazılanları okuyorum da şöyle ifadeler var 'ben olsaydım..', 'şahsi kanaatimce...' ulan sizin sıfatınız ne ki fikir beyan edebiliyor sunuz?Tüm saçma sorularınızın cevapları gerekli kitaplarda mevcuttur.araştırın okuyun.
Kolay mı ya pat diye olur olmaz şeyler söylemek he?
(bkz: ot gelip ot gitmek)
"1400 yıldır bu dünya üzerinde hüküm sürdüğüne ve milyarlarca insanı peşinden sürüklediğine göre vardır bir hikmeti" şeklinde basit, yalın, akla yatkın bir biçimde düşünmek suretiyle alt edilecek bir düşünce, bir inançsızlıktır. kuran'ı allah'ın gönderdiğine inanmamak daha saçma, daha akla uzak bence! arabistandan biri çıkacak, bir kitap yazacak ve bu kitap 1400 yıl hüküm sürecek, milyarları peşinden götürecek! yok ya!!! allah'ın kitabı olmasa, bir yalandan ibaret olsa 1400 yıldan bugüne gelemez bi noktada erir giderdi.
not: yaradanı takdir etmek bana mı düşmüş diyerek ve yine de kendimi tutamayarak nacizane allah'ın esprili oluşuna hayranım demek isterim.( koyu müslümanlar kızacak ama ne denir başka bilmiyorum ).hey allah'ım salmışsın insanoğlunu dünya yüzüne yarattığın günden beri en önemlisinden en basitine kadar tüm insanları kendi üretimleri komplo teorileri ile helak ediyorsun inceden inceye, hatta gülüyorsundur da hallerimize. hatta bazıları o kadar şaşırıyor ki fenerbahçeliliği bile şu konu altına sokabiliyor. bravo keneleri de helikopterle atıyormuş amerika üzerimize diyorlar :)
insanların fikir beyan etmek için herhangi bir sıfata ihtiyaç duymayacağı konudur.
biz buna kendi aramızda "düşünce özgürlüğü" diyoruz. insanların şahsı üzerinden, "sıfatınız nedir" gibi bir seviyede bu özgürlüğe saldırmaya çalışana da gerekli cevap verilir. asıl ot olansa, avrupanın bundan 500 yıl önce bulduğu bir kavramı* hala idrak edememiş dimağlar değilse, nedir merak ediyorum.
orijinal metinden günümüze 1 cm2 lik bir kısmın bile ulaşamamış olması, inananların peygamberden sonra savaşa tutuşmuş olmaları (işe yaramamış), adına çok kan dökülmüş olması, ve sözkonusu kutsal kitabın hz. muhammed'in ölümünden çok sonra ve başkası tarafından yazdırılmış olduğunu bilen insanın mantıklı çıkarımı sonucu oluşan düşüncesidir. haa din mantık değil inanma işidir diyenlere saygımız sonsuz, netekim fenerbahçe'yi bile tutanlar var.*
edit: peygamberin hırkası sakalı kaldı da kuranın orijinal metni neden kalmadı acaba? ''kitabı yazdıran orijinalleri yaktırdı, demek kafasına göre ekledi çıkardı'' diyorlar, bilemem.
inanmak istemiyenin inanmak zorunda olmadığı, fekat bu inanmamanın gerçeği değiştiremeyeceği ve kuran ın allah tarafından gönderilen hak kitap olduğuna inanmamaktır.
hz. osman ın (ki kendisi kuran ı çoğaltan kişidir) şehit edildiğinde kuran okuduğu bilinir. işte bu kuran ın orjinali topkapı sarayındadır örneğin. o yüzden yok hırkası varda orjinali yok falan hikaye bunlar. inanmak istemeyebilirsiniz ama lütfen öyle diyorlar diyerekten saçma şeyler yazmayalım buraya.
kuran hak kitaptır ve öyle de kalacaktır. inanmıyorsanız bu da sizin bileceğiniz iştir.
benim de inanmadığım saçma durum. hatta bununla ilgili kuran denen el yazması olan kitap kendi içinde çelişmektedir. fakat bağnaz olmak böyle bir şey ki dinci entelektüellerimiz bunu görmezler.
not: sadece kuran değil, tüm kitapların tanrı tarafından gönderildiğine inanmamaktayım.
insanlar istedikleri şeye inanıp inanmamakta serbesttirler. lakin bir insanın, inanmadığı bir dinin hükümleri hakkında konuşması kadar abes bir şey yoktur. bir şeye inanmazsan o şeyi yok kabul ediyorsun demektir, ama kalkıp da "dinciler yobzlar" laga lugasına girersen olmaz. bırak bitti o iş kardeşim. sen baştan inanmamayı tercih etmişsin, bırak inananlar kendi aralarında segmentlere ayrılsın, dinci, dindar, ılımlı vs..seni neden ırgalıyor? ayrıyeten santimetre kare hesabı yapanlar nasıl bu kadar emin oluyor?
kuran hiç bir şekilde kendi içerisinde çelişmemektedir. ayetlerin geldiği tarihler esas alınarak olaya bakmak gerekir. asıl çelişen kuran da çelişki var diyenlerdir. neymiş göstersinler bakalım çelişkileri de görelim. o allah tarafından gönderilen hak kitaptır. ona sarılan doğru yolu bulur, ondan ayrılan yanlış yolu bulur. seçenek elimizdedir.
doğru bir önermedir.. kuranı tanrı veya rab yollamamıştır.. 22 senede parça parça cebrail a.s ile allah tarafından peygamber muhammed (s.a.v.) aracılığıyla insanlara dağıtılmıştır..
temel din eğitimi almamış, her boku sorgulayan insan zekasının yapacağı iştir. kendi suçu değildir. iman ile doyurulmayan zihin kendini doyurmak için farklı tatlar arayacaktır...
islam dini hoşgörü dinidir. eğer bu dine mensup kişilerin inandığı doğrulara inanmıyorsa, hatta dogmaların tümünü reddediyorsa tamamen kendisi ile alakalıdır. zaten bir dine mensup olmanın olayı 0 ve 1 gibidir. ya açıktır ya kapalıdır. bedeninin bir gün öleceğine inanmak için ölmek gerekiyorsa eğer, bir dinin, yaratıcının, onun gönderdiği somut varlıklara inanmak için de onlarla yüzleşmekten korkmamak gerekir. yadırganmaması gereken davranıştır.
dostoyevski* dostumdan ki yokluğunu ispatlayıp inançlı olduğu halde çok severim bu rus ötesi keratayı; muhammed bin abdullah*'ın kendisi gibi sara* hastası olduğunu ve mirac*'ın da bir sara nöbeti olduğu iddiasını duymuştum. (hastalık hakaret değildir hassas kardeşler) tabi ki cebrail*le görüşmelerin olası kaynağı da sonrasında biz cehennem kütüklerinin aklına gelenlerden.
sonra, okuma yazması bile yok denilen muhammed bin abdullah'ın karısı hatice bint huveylit*'in amcasının oğlu varaka* bin nevfel'in tevrat*ı ve incil*i arapça*ya çeviren bir hristiyan* olduğunun, mekkenin vaizi* olduğunun ve ölene kadar, 15 yıl muhammed bin abdullah'ın yanında bulunup islam kaynakları*na göre peygamberliğini bir nevi müjdeleyen o ismi yaygın olarak bilinmeyen meşhur hristiyan din adamı olduğunun öğrenilmesinden sonra, tevrat ve incille kuran* arasındaki benzerlikler ve turan dursun*'dan, ibn warraq*'dan önceleri de dikkati çeken özellikle tevrattan yanlış çevrilmekten kaynaklı hataların anlaşılmasıyla, şeytanın da 47 wattan çok güçlü ampulleri yakması normaldir.
3674 yılına ve sonrasına bile hitab edebilme iddiasındaki tüm kutsal olduğunu iddia eden diğer kitaplar gibi; bugünkü akli insana bile yetmediğini, günümüzün gudik ama umut veren bilimsel ve sosyal elişmelerin bile yeterince zor durumda bırakabildiğini*****, dogma*larca tecavüz edilmemiş bir çocuk aklı bile görebilir. ama hep diyorum; kamet*ten başlayarak, insan evladının o tertemiz beynine doldurulanlar içselleşip vazgeçilmez komutlara dönüştükten sonra, bunca göz önündeki gerçekler bile anlaşılamıyor veya anlaşılmaktan korkuluyor. böylesi akli saldırılar için dinlerin savunması da zekicedir: aman ha, vesvese*dir, şeytanın ibneliğidir, 2 dua oku geçer vs.
dindara göre dinsiz kibirlidir. allahı, o yüce yaratıcıyı inkar ederek kendini bir bok sanmaktadır.
tam oğlu tam tersine, bir çok çeşidiyle dinsiz; ''evrende zerre bile değilim ve benim için cennetler, cehennemler yaratılmasına değmeyecek kadar zavallıyım''ın farklında olabilen, maymunla kuzen olma ihtimaline bile kanıtlar dahilinde eyvallah diyebilen ve masalları çocuklara bırakıp elindeki tek somut gerçeklik olan hayatını acı gerçeklerle yaşamayı seçen küffar* ordusundan bir neferdir.
insanlar, annelerini seçemezler ama bir süre sonra, kafalarında odun da kırsa, o saf kadını ingiltere kraliçesine ve onun servetine değişmezler. işte din de, seçeneksiz ve mecbur bırakılmaktan dolayı içselleştikten sonra böyle görüldüğünden; onsuz ne yapacağını ve alternatifi olup olmadığını bilemeyen bünyeler sanki analarına sövülmüş gibi savunuyor.. oysa küfür yok kanka. sadece ''o senin annen değil yavrum, onsuz da ve hatta daha iyi yaşarsın/yaşarız'' diyen münafık aşçılar var. bu yemek için gerekenler de; bir tutam donanım ve en önemlisi bir fincan acı gerçeklerle yüzleşme cesareti.
arz ederim.
üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina edip süsledik... (kaf suresi, 50/6)
"şüphesiz o (kur'an), değerli, güçlü ve arş'ın sahibi (allah'ın) katında itibarlı bir elçinin (cebrâil'in) getirdiği sözdür." (tekvîr, 81/19-20.)
"görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, hiç şüphesiz o (kur'an), çok şerefli bir elçinin (peygamber'in) sözüdür. ve o, bir şâir sözü değildir." (hâkka, 69/38-48)