kuran da hiç bilimsel verinin olmaması

entry30 galeri3
    5.
  1. ayet kırparak kendi dinine yamamaya çalışanları görmüş olduk.
    zariyat suresi den alıntıdır.
    47. Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.

    48. Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!

    49. Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.

    ayetin devamında çift çift yarattık diyor, ama bakteriler bir varlıktır ve çift falan değildir.

    şimdi sahtekarlıklar gelecek, yok orada öyle dememiş yok aslında tefsir okuman lazım, yok türkçeye çevrilince bozuluyor. ama kendileri sadece bir ayetin bir kısmını verince sorun olmuyor, hiç arapça bilmeye gerek yok, tefsire de gerek yok. türkçeye çevrilince de bozulmuyor.

    bakın çift çift yarattık diyor ama alakası yoktur.

    deistlerden bir çalışma gelsin o zaman.

    http://dinsizdeist.blogsp.../04/hersey-2-cift-mi.html
    5 ...
  2. 4.
  3. "Yeri bir beşik, dağları da birer kazık yapmadık mı?" (Amme, 6-7) ve
    "Yeryüzünü ise yaydık; oraya sâbit dağlar yerleştirdik..." (Hicr, 19)
    "Onları sarsar diye yeryüzünde (buna mâni‘ olacak) sâbit dağlar yaptık ve orada genişce yollar açtık. Tâ ki doğru gidebilsinler!" (Enbiya, 31)

    Ve benzeri dağ ayetleri, dağların sabitliğinden, dağların kazık gibi yere çakılı olduğundan bahseden ayetler.

    Tabi bu gözle görülen, gayet de gözle tayin edilen bir durumdur. Ne var ki bunda,

    Sonra bir bakarsın bunca "sabitlik" vurgusunun tam zıddı bir ayet gelir;

    27/NEML-88: Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanırsın. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler.

    Bunlar birbirine zıt olduğu gibi kimi nakıs dimağlara ve cühelaya göre çelişkidir.

    Ancak sonradan çok çok sonradan öğrenecektik ki evet dağlar sabitti ancak adeta suyun üzerinde yüzen bir tahta parçası gibi levhalar halinde yüzmekteydik de,

    Bunu çıplak göz göremez, tahmin de edemezdi kimse değil 1400 yıl önce. 100sene önce bile.

    Sadece bu atıflı ayetler bile iman tazelemeye kafidir arkadaşlar.

    Elhamdulillahi rabbüs semavati vel ard.
    20 ...
  4. 3.
  5. Yazmamasi iyi olmustur. Mesela E=mc² formulunu yazsaydi einstein i hic tanimamis olurduk. O zaman da "vekil 10 yasinda arkadaslari ona einstein diyor" kalibini kullanamazdik.
    3 ...
  6. 2.
  7. 1. "Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti." (Ra'd, 13/2) ayeti göklerin dağlar sayesinde ayakta duruyor hurafesini ortadan kaldırmıştır.

    2. Kur'an-ı Kerim'de evrenin yaratılışı şöyle açıklanır: " O gökleri ve yeri yoktan var edendir." (En'am, 6/101) bu ayet şimdiki ilim dünyasının ulaştığı son nokta olan -tüm evrenin zaman ve mekan boyutlarıyla bir sıfırdan, büyük bir patlamayla ortaya çıktığı- gerçeğini 1400 sene evvel haber vermiştir.

    3. Kainatın daima genişlediği artık ilim ve bilim dünyasının kabul ettiği bir ilmi buluştur. Buna Kur'an şu ayetiyle işaret etmektedir. "Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik. Ve şüphesiz biz onu genişleticiyiz." (Zariyat, 51/47)

    4. 20. asrın bir buluşu da her yıldız ve gök cisimlerin bir yörüngede durduğu gerçeğidir. Bu duruma Kur'an "Geceyi, gündüzü, Güneşi ve Ay'ı yaratan O'dur. Her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor." (Enbiya, 21/33)

    5. Güneşin sabit olarak durduğu zannedilirdi. Oysa Kur'an güneşin sabit değil, aksine daima hareket eden ve belirli bir hızla ilerleyen bir gök cismi olduğunu söylüyordu. Ve asırlar sonra da ilim onu tasdik edecekti. Şöyleki "Güneş de kendisi için tespit edilen bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan bilenin takdiridir." (Yasin, 36/38)

    Kur'an'daki Jeolojik Mucizeler

    Karaların Azalması

    Yüce Allah on dört asır önce indirdiği Kur'an-ı Kerim'de kendi yaratışıyla ilgili bazı sırları haber vermektedir. Bu sırlar hem Kur'an'ın Allah sözü olduğunu kanıtlamakta hem de doğa bilimlerindeki gelişmenin önünü açmaktadır.
    "Onlar görmüyorlar mi ki, gerçekten Biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz..."
    (Rad, 41)

    "... Fakat simdi, Bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mi?..." (Enbiya, 21/44)

    Küresel ısınmayla birlikte kutuplardaki buz tabakaları erimekte ve okyanuslardaki deniz suyu seviyesi yükselmektedir. Artan su miktarı da daha fazla karayı kaplamaktadır. Deniz kıyıları sular altında kaldıkça, yeryüzünün toplam yüz ölçümü veya kara miktarı da azalmaktadır. (Dr. Mazhar U. Kazi, 130 Evident Miracles in the Qur'an, Crescent Publishing House, New York, USA, 1998, s. 115)

    Ayetlerde geçen "onu çevresinden eksiltiyoruz", "etrafından eksiltmekte olduğumuz" ifadelerinin de, deniz kıyılarının sularla kaplanmasına işaret ediyor olması muhtemeldir.

    New York Times gazetesinde bu konu ile ilgili yer alan bir haber şöyledir:
    "Geçen yüzyıl boyunca, yeryüzünün ortalama yüzey ısısı bir Fahrenheit kadar yükseldi, ısınma oranı da son çeyrek yüzyılda artış gösterdi. Bilim adamları, 1950 ve 1960'larin denizaltı verilerini 1990'larin gözlemleri ile karsılaştırdılar ve Kuzey Kutbu havzasındaki buz tabakasının % 45 oranında inceldiğini ispatladılar. Uydu görüntüleri, bölgeyi kaplayan buzların boyutlarının geçtigimiz yıllarda önemli ölçüde azaldığını göstermektedir." (http://www.planetwaves.net/polar_NYT.html ; New York Times, August 19, 2000)

    20. yüzyıl sonlarında elde edilen bulgular, Enbiya Suresi'nin 44. ve Rad Suresi'nin 41. ayetlerindeki hikmetleri anlamamıza yardımcı olmuştur.

    Kıtaların Sürüklenmesi

    Yer kabuğu kendisinden daha yoğun olan manto tabakası zeminde adeta yüzer gibi hareket etmektedir. Ilk olarak 20. yüzyılın başlarında Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların dünyanın ilk dönemlerinde bir arada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını keşfetmiştir.

    Yeryüzündeki kara parçaları yaklaşık beş yüz milyon yıl önce birbirlerine bağlılardı ve Pangaea ismi verilen bu büyük kara parçası Güney Kutbu'nda bulunuyordu.Yaklaşık yüz seksen milyon yıl önce Pangaea ikiye ayrıldı. Farklı yönlere sürüklenen bu iki dev kıtanın birincisinden Afrika, Avustralya, Antarktika ve Hindistan; ikincisinden ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya'nın Hindistan dışındaki kısımları oluştu.

    Kıtasal hareketin yılda 1 ile 5 cm civarında olduğu hesaplanmıştır. Tabakalar bu şekilde hareket ettikçe Dünya coğrafyasında değişiklikler meydana gelir. Örneğin, Atlantik Okyanusu her sene biraz daha genişlemektedir. (Carolyn Sheets, Robert Gardner,Samuel F. Howe, General Science, Allyn and Bacon Inc.Newton, Massachusetts, 1985, s. 305)

    Allah, dağların hareketini ayette "sürüklenme" olarak bildirmiştir. Bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları ingilizce terim de "continental drift" yani "kıtasal sürüklenme"dir.
    "Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler..." (Neml Suresi, 88)

    Yerin Yedi Katmandan Oluşması

    Allah'ın Kur'an'da yeryüzü ile ilgili bilgilerden biri, yeryüzünün, yedi kat olan gökyüzüne benzerliğidir:
    "Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı?." (Talak, 65/12)

    Rabbimiz asırlar önce yerin ve göğün yedişer kat olduğunu bildirmiştir. Asırlar sonra uzun jeolojik araştırmalar sonucunda varılan netice de aynı olmuştur. Bilim adamlarının sıraladığı bu katmanlar şöyledir: Hidrosfer, Litosfer, Astenosfer, Üst manto, Alt Manto.

    Dış Çekirdek ve Iç Çekirdek.

    Hidrosfer, okyanus ve denizlerin en üst kısmı ile bunlardan etkilenen karaların kıyılarıdır. Litosfer, Dünya'nın en üst katmanını oluşturan katı kaya tabakadır. Diğer katmanlarla kıyaslandığında oldukça ince, daha soğuk ve daha katıdır; bu bakımdan yeryüzünde kabuk görevi görür.

    Litosferin altında Astenosfer katmanı bulunur. Bu katman yüksek ısı ve basınca maruz kaldığında yumuşayıp eriyebilen, sıcak, yarı katı maddelerden oluşmuştur. Katı Litosfer tabakasının, yavaşça hareket eden Astenosfer tabakası üzerinde yüzdüğü ya da hareket ettiği düşünülmektedir. Bu katmanın altında yüksek sıcaklıkta, yarı katı kayalardan oluşan yaklaşık 2.900 km kalınlığında manto denilen bir tabaka vardır. Kabuktan daha fazla demir, magnezyum ve kalsiyum içeren manto daha sıcak ve yoğundur; çünkü Dünya'nın içindeki ısı ve basınç derinlikle birlikte artar.

    Dünya'nın merkezinde de neredeyse mantonun iki katı yoğunlukta olan çekirdek yer alır. Bu yoğunluğun sebebi içeriğinde kayalardan çok metaller (demir-nikelalasimi) bulunmasıdır. Dünya'nın çekirdeği ise iki ayrı parçadan oluşur: Biri 2.200 km kalınlığında olan sıvı dış çekirdek, diğeri de 1.250 km kalınlığındaki katı bir iç çekirdek. Dünya döndükçe sıvı dış çekirdek Dünya'nın manyetik alanını oluşturur.

    Her şeyden önemlisi, 20. yüzyıldaki teknoloji ile tespit edilebilen bu bilimsel gerçeklerin Kur'an'da yerelması Kur'an'ın çok sayıdaki mucizesinden sadece birkaçıdır.

    Yarılan Yeryüzü
    "Dönüşlü olan göğe and olsun. Yarılan yere de." (Tarık, 86/11-12)

    Yukarıdaki ayette geçen Arapça "sada" kelimesi Türkçede "çatlama, yarılma, ayrılma" anlamlarına gelmektedir. Allah'ın yerin yarılması üzerine yemin etmesi, başka bir Kur'an mucizesidir.

    1945-1946 yıllarında, bilim adamları mineral kaynaklarını araştırmak için ilk kez deniz ve okyanusların diplerine indiler. Araştırmaların da dikkati çeken en önemli noktalardan biri Dünya'nın kırıklı yapısı oldu. Dünya'nın dış yüzeyindeki kayalık tabaka; kuzey-güney ve doğu-batı doğrultulu olup, on binlerce kilometre uzunluğunda çok sayıda geniş çatlak (fay) ile yarılmıştı. Yeryüzünün bu kırıklı yapısı sayesinde, önemli miktarda ısı dışarı atılır ve erimiş kayaların büyük bir kısmı okyanuslardaki tepeleri oluşturur. Eğer yeryüzünün, kabuğundan yüksek miktarda ısının dışarı çıkmasına olanak veren bu yapısı olmasaydı Dünya üzerinde hayat imkansız olurdu. Çünkü bu durumda yer kabuğunun altından çıkış noktası bulamayan ısı, çok büyük miktarlarda olumsuz nükleer etki meydana getirecekti.
    29 ...
  8. 1.
  9. müslümanların kutsal kitabı kuranı kerimde hiç bir bilimsel verinin olmaması hepimizin dikkatini çekmiştir herhalde. ayetlerin tamamı öğüt ve aklımızın ve mantığımızın alamayacağı uhrevi olgular ve tehditlerle dolu. aksini iddia eden varsa buyursun.

    kendisine inanmayanlar olacağından bu kadar emin olan ve kutsal kitabında tehditler savuran bir tanrı neden bütün insanların ve dünyanın kaderini bilmesine rağmen en ufak bir bilimsel bilgi vermemiş ya da verememiştir sizce?

    yani 6666 ayeti olan kuranı kerimin sadece bir ayetinde bakın abartmıyorum sadece bir ayetinde dünya yuvarlaktır ibaresi açık ve tartışmaya mahal vermeyecek bir şekilde ifade edilseydi şu anda gerçek müslümanların sayısı %300 daha fazla olurdu.

    edit: beyler yazdıklarınız güzel şeyler de onların hepsi meal. bakın ne demişim açık ve tartışmaya mahal vermeyecek şekilde. o yazdıklarınızın tamamı tefsir gözümde hiç bir değeri yok. arapça öğrenin arapça okuyup anlayın kuranı.
    11 ...
© 2025 uludağ sözlük