kuran da allahın yaptığı hesaplama hatası

entry14 galeri0
    1.
  1. yine gece gece kendimi kuran okumaya vermişken beni şoklara uğratan durum. gözlerime inanamadım resmen yaa!

    enfal suresi, 65 no lu ayete bakalım,

    ' ey peygamber, müminleri cihada teşvik eyle! eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa, iki yüz kişiye galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa, o küfredenlerden bin kişiye galip gelirler. çünkü anlayışsız toplumdurlar'

    bir sonraki yani 66. ayete bir göz atalım bakalım,

    ' şimdi allah sizden yükü hafifletti ve bildi ki sizde bir zaaf var. şimdi sizden sabredecek yüz kişi olursa, iki yüze galip gelir, sizden bin kişi olursa allah ın izniyle iki bine galip gelir allah sabredenlerdir'

    bir önceki ayette yirmi mümin in iki yüz kişiye, yüz mümin in bin kişiye yeteceğini söyleyen allah, sonraki ayette bunun mümkün olamayacağını söyleyerek yüz mümin, iki yüze kafire, bin mümin iki bin kafire yeter savaşmak için diyor. yani önceden bir hesaplama hatası yapmış sonra da editliyor.
    15 ...
  2. 2.
  3. sayılara takılmayınız efendim denilesi başlık. "ha allah evren gibi bir kompleks ve düzenli yapıyı yaratacak ve sonrasında böyle basit bir hataya düşecek kadar akılsız, sen de bunu farkedecek kadar akıllısın, bravo" dedirtendir ayrıca.

    not:bu entry can sıkıntısı sonucu öylesine ve takılma yazılmıştır. hiç bir amaca hizmet etmemektedir. bütün hakları soullessfreak e ait olup, izinsiz kullanılması ve satışa sunulması yasaktır.
    7 ...
  4. 3.
  5. miras konusundaki hesap hatası iddiasında ayarı yiyen zihniyetin yeni denemesi.
    2 ...
  6. 4.
  7. kuranda bircok bug tan sadece biridir. miras konusundaki ayetlere bakılırsa bircok matematik hatasına rastlanabillir.
    3 ...
  8. 5.
  9. aşağıdaki meali okuyacak kadar adam olmayan yazarların açtığı aynı başlıklardan bir tanesidir.

    dip not: konu ile pek alakası yok ama aklıma iki tür insan geldi. bir tanesi cahilliği gitmiş fakat eşşekliği baki kalmış. diğeri ise hem cahilliği üstünde hem de eşşekliği.

    --spoiler--
    65- Ey Nebi! Senin hasbin, yeterin Allah'dır, sana uyan müminlerle beraber. Bunda iki mânâ yüklüdür: Birisi; Allah sana da, onlara da yeter. ikincisi; sana Allah ve onlar yeter. Şu halde başka birşeyden endişeye kapılmadan Allah'a sığınarak vazifenize bakınız, demek olur. Bu âyetin Mekke'de otuzüç erkek ve altı kadından sonra kırkıncı olarak Hz. Ömer'in islâm'a girişi üzerine nâzil olduğu dahi söylenmiş ise de, çoğunluğun beyanına göre; Bedir'de savaş başlamadan önce "Beydâ" denilen yerde nazil olmuştur.

    Ey Nebi! Müminleri düşmanla savaşa "tahrid" et. iyice ta'lim edip, eğitip, hazırla ve teşvik eyle. Bu âyette, daha önce yukarıda geçen "zahf" ve "sebat" ile ilgili âyetlerdeki ıtlakın bir tahsisi ve takyidi vardır. Şöyle ki: Eğer sizden yirmi tane sabreden olursa ikiyüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler.

    Şu halde bu nisbete kadar düşman karşısında sabır ve sebat göstersinler. Bu ölçüde ve böyle bir azim ve iman ile sabra alışsınlar, ilâhî nusrete güvenip mücahede eylesinler. Daha fazlasından mükellef değiller. Sabır ve sebat ile ilgili emirler sınırsız da değildir. Bu nisbetin böyle iki bölüm şeklinde ve sayıyla ifadesi iki nükteye dayanmaktadır: Birincisi, fazlasıyla kendilerine güvenmek için bir moral takviyesidir. Yani bu nisbetin sadece yirmi ve ikiyüz gibi küçük gruplara mahsus olmayıp, çoğaldıkça da aynı oranın geçerliliğini anlatmaktır.

    ikincisi islâmiyet'in başlangıcında askeri birliklerin teşkilatlanmasındaki temel unsuru belirtmeye işarettir. Demek oluyor ki iman, bir mümini kâfire karşı on kattan daha fazla büyülten ve güçlü kılan bir kuvvettir. Ve bu kuvvet tek kişi olduğu zaman değil, en az yirmi kişilik bir grup oluşturdukları zaman kendini gösterir ve ortaya çıkar.

    Bu, yani bu galip gelme o kâfirlerin gerçekten anlayışsız bir kavim olmaları sebebiyledir. Çünkü onlar başlangıcı ve sonucu anlamazlar: Allah'a ve ahirete imandan uzaktırlar, savaşları, müminlerinki gibi, Allah rızası için, Allah'ın emrine uymak için ve îlâyı kelimetullah (Allah kelimesini yükseltmek) niyyetiyle değildir. Hamiyyet-i cahiliyye denilen kavmiyyet (ırkçılık) uğruna ve şeytanca maksatlarla düşmanlık ve yağma içindir. Onların gözünde dünya hayatı ve nimetleri herşeydir, ahiret hayatı ise bir hiçtir. Güçlü bir kalb ve gerçek bir azim ile cihada atılmazlar. Bundan dolayı hayatın ve harbin gerçek amacına ve özüne vakıf olan müminlerin bir tanesi, onların onuna karşı koymaya ve galip gelmeye adaydır. Bu iman ve bu azim ile sabır ve sebat gösterip bütün gayretlerini ortaya koymalıdırlar. Bundan anlaşılıyor ki, ilk müslümalar çok büyük bir kudsi kuvvete erişmiş ve çok ağır bir sabır göstermekle mükellef bulunuyorlardı. Böyle bir mazhariyete ermiş bulunan üçyüz küsur kişilik Bedir mücahitlerinin karşısında bin kişilik müşrik ordusu hakikaten ne kadar az bir sayı ne kadar küçük bir sayı eder. Çünkü kuvvet bakımından müslümanlara denk olabilmeleri için, bu ölçüye göre, en az üçbin kişi olmaları gerekirdi.

    66- Şimdi Allah sizden o yükü, o teklifi çok hafifletti, ve gerçekte sizde bir zayıflık olduğunu bildi. Yani savaş gücü bakımından içinizde bedenen veya sabır ve moral yönünden bir takım zaafları olanların varlığı sebebiyle öylesine sabır ve tahammül mükellefiyetinin bundan böyle umum için uygun olmadığı kendini gösterdi. Gerçi böyle olacağını Allah Teâlâ ezelden bilirdi. Fakat zamanı şimdi geldi, durum bütün yönleriyle olduğu gibi açığa çıktı ve bilindi. Müslümanlar çoğaldıkça içlerinde zayıf olanlar da bulunduğundan, daha önceki çile çekmiş sadakat sahibi müminlerde olduğu gibi, birin ona karşı koyması ve savaştan kaçmaması ve eğer bu durumda bile firar ederse "Allah'ın gazabına uğrayıp, cehenneme varacağı" (Enfâl, 8/16) hakkındaki ilâhî hüküm hafifletilmiştir. Şu halde bundan böyle sizden yüz adet sabırlı kimse olursa ikiyüz kişiye galip gelirler, ve sizden bin (sabırlı) kişi olursa ikibine karşı Allah'ın izniyle galip gelirler. Ve Allah sabredenlerle beraberdir.

    Allah'ın yardımına ermek için her halükârda sabır en büyük şarttır. Şu halde bundan böyle bire karşı iki nisbetinden daha fazlasına sabredemeyenler, sebat gösteremeyip savaşı terkedenler firarî sayılmazlar. Fakat silah ve mühimmatı bulunduğu halde bire karşı ikiden de yüz çevirip savaştan kaçanlar, "Allah'ın gazabına uğrayıp cehennemi boylayanlardan" olurlar. Yani bu âyetin hükmünü hak ederler. Bunda da en az yüz kişilik bir bölük olmak şartı geçerlidir. Bundan anlaşılır ki, bu tahfîf, birin ona karşı galip gelme ihtimalini ve imkânını ortadan kaldırmak için değildir, ikiden fazlaya karşı savaşı kabul etmenin ve direnmenin vacip olmadığını ve mendup olduğunu bildirmek içindir. Şu halde müslümanlar, iki kattan daha fazla bir düşmana karşı savaşı kabul etmemekten dolayı günahkâr duruma düşmezler. Genel anlamda savaşa güç yetirme meselesinde esas nisbet ikiye birdir. Bununla beraber daha sonradan da islâm Tarihi'nde Allah'ın izniyle birin on misli düşmana ve daha ziyadesine galip geldiği nice savaşlar vardır. Hasılı, Allah'ın yardımı savaşa hazırlık ve savaş sırasında gösterilen sabır ve sebata göre vaad olunmaktadır.
    --spoiler--
    4 ...
  10. 6.
  11. hesaplama hatasından ziyade müslümanlara verilen gazın işe yaramamasıdır.

    bu ayetlerin indiği söylenen zamanda müslümanlar mekkelilerle savaşmaktadır ve mekkelilerin sayısı çok fazladır. ayetlerden ilki müslümanların savaşı kazanmak için çok daha az sayıda olmalarının yeteceğini müjdelemiştir. lakin müslümanlar ilk karşılaşmada başarılı olamamıştır. ikinci ayet bunu savaşan müslümanlardaki iman eksikliğine yorar ve oranları değiştirir.

    bu özet islami bir radyodaki ilgili ayetlerle ilgili açıklamaya binaen çıkarılmıştır. konuyla ilgisi olan müminlerin savaşın hangi savaş olduğu konusunda bilgi vereceğini umuyorum.
    3 ...
  12. 7.
  13. Allah-u tealanın aklı şüphesiz senden daha üstündür. onuncu entryde açıklanan durumdur.
    3 ...
  14. 8.
  15. bizim müminlerden iş çıkmayınca iş başa düştü. bedir savaşı sırasında inmiş ayetteki hesaplama hatası ile ilgili olmayan durumdur. müjdeye rağmen müslümanların yenilmesi durumudur.

    Enfal Suresi ( ) Kur'an-ı Kerim'in sekizinci suresi.

    Medine döneminde hicretin ikinci yılında Bedir Savaşı'ndan sonra inmiştir. 75 ayettir. Sure, adını ilk ayetteki el-Enfal kelimesinden almıştır. Enfal savaş ganimeti demektir. Surede genellikle savaş (özellikle Bedir Savaşı) sonrası elde edilen ganimetler, bunların kimlere ve nasıl pay edileceği konu edilmektedir.

    edit: adetim değil ama buna "neden eksi verdiniz" notu düşeceğim. bu bilgi yanlışsa düzeltirsin umarım. kaynağı vikipedi. değilse neden eksi verdin? bir tutarsızlık mı sergilemişim?
    4 ...
  16. 9.
  17. meali yanlış yapılmıştır...
    1 ...
  18. 10.
  19. müslümanlığın kitabı kuran-ı kerim'i çözümlü matematik test kitabıyla karıştırmaktır.
    1 ...
  20. 11.
  21. elektrik neden görünmüyor diye sorgulayan insan tespiti. elektriği kendisini çarptığı zaman görür tabiiki.
    1 ...
  22. 12.
  23. Yanlış olan ve yanlış olduğu aşağıda ispat olunan iddia!

    Resmin bir kısmına bakarak tablo hakkında yorum yapmaya kalkışmanın sonu budur. Şöyle ki:

    Enfal Suresi 56-57-58-59-60 ve 61. Ayetlerde açıkca açıklandığı üzere Bedir savaşı kaçınılmaz olmuştu.

    Ancak savaşacak iki taraf arasında ciddi farklar vardı. Sayıca üstünlük gayri müslimlere aitti. Ayrıca savaş ve teknikleri konusunda deneyimli insanlar da gayri müslimlerdeydi. Bu durum da müslümanların psikolojik olarak hazırlanmasını gerektiriyordu.

    Herşeyden önce müslümanların lideri ve rehberi olan Peygamber Efendimizin savaşa ruhen hazır hale getirilmesi lazımdı. Enfal Suresinin 62-63 ve 64. Ayetleri tam da bu işi görüyorlar ve burada Allah Resulü'ne güven telkin ediliyordu.

    Ardından gelen -söz konusu- 65 ve 66. Ayetlerde ise müslümanların savaşa ruhen hazırlanmaları sağlanıyordu.

    Şöyle ki:

    Enfal Suresi 65. Ayetin ilk cümlesinde: <<Sen, Ey Peygamber! Savaşta ölüm korkusunu yenmeleri için inananları yüreklendir /teşvik et.>> denilmektedir!

    Ayettin bu kısmında geçen "Harrıd" kelimesidir. Bu kelime "teşvik et" anlamına gelmektedir. Bu sözcüğün kendisinden türediği "harrad", "maddi ya da manevi yok oluş, tükeniş, psikolojik çöküş, zihni direncin yok olması" anlamına gelmektedir. "Marradahu" sözcüğü nasıl ki: " onu hastalıktan arındırdı" anlamına geliyorsa, "harradahu" sözcüğü de "onu psikolojik ve zihinsel çöküşten kurtardı" anlamına gelmektedir.

    Ayetin devamında ise, Peygamberin bu teşviki gerçekleşirse olacak olay anlatılmaktadır:

    << Eğer sizden dirençli yirmi kişi olursa, bunlar iki yüz kişiyi alteder; yok eğer sizden yüz kişi olursa, inkarda direnenlerden bin kişiyi alt eder. Çünkü onlar derin bir kavrayıştan mahrum bir yığındırlar.>>

    Burada açıkca görülmektedir ki, Bakara suresi 249. Ayette de açıklanan olay hatırlatılarak ve bir önceki "Ey Peygamber teşvik et!" cümlesinde bahsedilen "teşvikin" gerçekleşmesi halinde, 1 müslümanın, 10 gayri müslim kadar güç, kuvvet ve cesaret sahibi olacağı bildirilmektedir. Bu olay, müslümanların isterlerse ulaşabilecekleri bir üst sınırdır. Ancak elbette -ki kendi nefsimize vurursak- buna ulaşmak hiç de kolay değildir! Kolay değildir ancak ulaşılabilir! insanın kendisiyle alakalı bir durumdur!

    66. Ayete bakınca hemen ilk cümlede, müslümanlar üzerinde teşvikin beklenen tesiri göstermediği anlaşılmış ve bu yeni durumda bilinmesi gerekenler söylenmiştir:

    << Enfal Suresi 66. Ayet: Mevcut şartlarda Allah yükünüzü hafifletmiştir; zira sizin güçsüz olduğunu iyi biliyor.>>

    Buradan anlaşılıyor ki, Peygamberimizin yaptığı teşvik ilk etapta istenilen düzeyde içselleştirilememiş. Kolay değil, islam tarihinin ilk ciddi savaşı ve gerek sayıca, gerekse deneyimce karşı tarafın ütünlüğü var! Kınamamalı! Tarihi olaylar, yaşanılan dönemin şartlarıyla ele alınıp değerlendirilmelidir!

    Bu durumda yani istenilen boyutta teşvik olunamayan müslümanlara; normal şartlarda zaten üstün oldukları (bkz: Âl-i imran 139) hatırlatılarak şöyle denilmiştir:

    << O halde, sizden dirençli yüz kişi çıkacak olursa, bunlar iki yüz kişiyi alt eder; ama eğer sizden bin kişi çıkarsa, Allah'ın izni sayesinde iki bin kişiyi alt eder. Zira Allah hakta direnenlerle beraberdir!>>

    Evet! Görüldüğü üzere ayetlerde ne bir hata vardır ne de çelişki. Sorun bazen; insanın olaylara şaşı bakmasında ve gözlerindeki kusuru kabul etmemesinden kaynaklanmatadır. Bazen de, Kuran'ı bir tarih kitabı, bir matematik kitabı gibi görmekten ileri gelmektedir.

    Allah, akıl fikir ve denge nasip etsin dileklerimle.*
    9 ...
  24. 13.
  25. hayatımda gördüğüm en boktan başlık bize mi kaldı Allah'ı sorgulamak tövbee yaa!
    1 ...
  26. 14.
  27. iyi bir eğitim almadığını gösterir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük