günümüze kadar ulaşan her türlü dini ve mistik bilgi içeren kitap ve notlarda asla yalın bir dil kullanılmamıştır . bunun sebebi her insanın bunları idrak edip kabullenemeyecek olmasıdır . kan pıhtısı , su , çamur biyolojik olarak insanla alakasız maddeler gibi görünsede atom ve molekül yapısına bakıldığında birebir olarak insanın içinde gezindiğini ve insanın farklı katmanlarının bunlarla aynı molekül yapısında olduğu görülebilir . insanda hücreler var diyeceksiniz , fakat hücrelerin en ufak bir organelinin molekül dizimi , burda alay konusu yapıp çelişkili bulduğunuz kan , su , toprak üçlüsüyle aynı şekli taşımaktadır . bu ; bizim toprak veya su olduğumuzu değil , allah'ın isterse tek bir şeyden farklı farklı milyonlarca nesne , canlı ve madde yaratabileceğini , gücünün sınırsızlığını gösterir . şimdi böyle düşünüpte işin içinden çıkamayacaksın , çünkü hayatında bu yaşa kadar hiçbir zaman böyle bir ikileme düşmüş bulunmamaktasın . belki bu bir ilk . araştırıp düşünmedikçe * hiçbir zaman varlığın cevabını alamayacaksın .
üzerinde derin incelemeler yapılmadan atlanılmış mevzunun dillendirilmiş hali.
++++++++++++
alak/2 : allah insanı bir kan pıhtısından yarattı!
"kainatı genel olarak zikrettikten sonra insanın ne gibi hakir bir başlangıç ile yaratıldığı belirtilmiştir. "alak", "alaka"nın çoğuludur. manası, "pıhtılaşmış kan"dır. bu durum hamileliğin ilk birkaç günü içinde meydana gelir. daha sonra et şeklini alır. ve tedricen insan şekillenmeye başlar."
+++++++++++
hicr/26 : andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık
"kuran'da, insanın balçıktan (tîn) yahut topraktan (turâb) yaratıldığına dair pek çok referans bulunmaktadır; her iki terim de, hem insanın biyolojik menşeindeki basitliği, hem de insan bedeninin ya da organizmasının -başka terkipler ya da başka elementer biçimlenmeler içinde olsa da- toprakta ya da toprağın üstünde var olan organik ve inorganik muhtelif unsurlardan kompoze edilmiş olduğu gerçeğini işaret etmektedir. üç kere bu surede, bir kere de 55:14'de geçen salsâl tabiri, toprak ya da balçık kavramına bir boyut daha eklemektedir. pek çok filoloji otoritesine göre, bu tabir, vurulduğu zaman ses çıkaran kuru balçık anlamına gelmekte ve kuran'da münhasıran insanın yaratılışıyla ilgili olarak kullanıldığı gözönünde bulundurulursa, hem insanı öteki hayvan türlerinden ayıran konuşma ya da dil üretme yeteneğine, hem de insan varlığının kolay kırılabilir ve zayıf yaratılışına işaret etmektedir (karş. 55:14'de geçen çömlek gibi yahut pişirilmiş balçık gibi ifadesi). cümlenin kuruluş tarzının da gösterdiği gibi, salsâl'in hameden inkişaf ettiği ifade edilmektedir (râzî). hame, bazı otoritelere göre, kokuşmuş kara çamur ya da kara balçık anlamına gelen hameeh'nin çoğuludur. hame ismini nitelendiren mesnûn sıfatı ise, râzî'nin belirttiği gibi, hem terkip (bileşim) olarak değiştirilmiş, tahvîl edilmiş, hem de biçim verilmiş yahut biçimlendirilmiş anlamına geliyor: bizim, çeviride kullandığımız biçim verilebilir özlü ... ifadesi de mesnûn sıfatının bu iki boyutlu anlamına işaret etmek çabasını yansıtmaktadır. kanaatimizce burada, insanın, ses veren balçık sözüyle tanımlanan fiziksel varlığının biçim ve öz (kalıp ve terkip) olarak, içinde allah'ın yaratılış planına göre inkişaf edip ya da evrimleşip geliştiği ilkel biyolojik çevre ve koşulların bir tasviriyle karşı karşıyayız." (muhammed esed)
+++++++++++++++++
enam/108: allah'tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek allah'a söverler. böylece biz her ümmete kendi işlerini cazip gösterdik. sonunda dönüşleri rablerinedir. artık o ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir.
"başka insanların kutsal saydığı herhangi bir şeye -bu, allah'ın birliği prensibini ihlal ediyor olsa bile- sövmenin yasaklanması çoğul olarak ifade edilmiştir ve bu nedenle bütün müminlere hitab etmektedir. böylece müslümanların, başkalarının yanlış inançlarına karşı çıkmaları istendiği halde, bu inançların temel unsurlarını tezyif etmelerine ve böylece hata yapan insanların duygularını incitmelerine izin verilmemiştir. lafzen, böylece ... güzel yaptık. bu, kendisine çocukluğundan itibaren benimsetilen ve yetişkinliğinde sosyal çevresiyle paylaştığı inançları tek mümkün ve doğru inançlar olarak görmenin insanın tabiatından doğduğuna işarettir -sonuçta, bu inançlara yönelik bir eleştiri, çoğu zaman düşmanca bir psikolojik tepki doğurur."
+++++++++++++++++
bakara/171 : kafirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. bu sebeple düşünmezler.
"bu, lafzen, şu şekilde ifade edilebilecek olan vecîz (elliptic) cümlenin biraz serbest bir çevirisidir: hakikati inkara şartlanmış olanların hali, çığlık ve bağırışdan başka birşey duymayan çığırtkanın haline benzer. naka fiili, çoğunlukla, çobanın sürüsünü güderken çıkardığı belli bir anlamı olmayan bağırtıları tasvir etmek için kullanılır."
nisa suresinde geçen miras hesabıda tam çıkmıyomuş.
ama en babası yine nisa suresinde geçen ; evli kadınlarda size haram kılındı savaşta esir aldıklarınız hariç.. diye devam eden savasta esir aldıgımız evli kadın helal mi oluyo.
bu çelişkilerden ziyade bir de kuranda bazı ayetler allah tarafından değil bizzat peygamber tarafından söylenmiş ve kuranın içine konulmuştur. buna ispat olarak 2-3 ayet gösterilebilir.
Hud suresi 2 ayet : şöyle ki, Allah tan başkasına kul olmayın! Ben size o nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim!
Zariyat 50-51. ayetler :
50. o halde hemen Allaha kaçın; haberiniz olsun ki, ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.
51. Allah la beraber başka bir tanrı uydurmayın; haberiniz olsun ki ben size ondan gelen açık bir uyarıcıyım.
google da biraz araştırma yaparak çok daha fazlasını görebilirsiniz.
yazarın boşluktan ve hınzırlıktan malum bi tarafından yaptığı uydurmadır. e kardeşim üşenmemiş araştırmış belki googleyi kullanmışsın peki hiç mi duymadın yorum farklılığı diye bişey bu ayetler arapça inmedi mi bunlar çeviren insan evladı değil mi yine saptıran istediği gibi anlayan o değil mi? şimdi yine üşenme araştır doğru şekilde yorumla o zaman. Allahtan şu sözlükte dişe dokunur yazar var da adamlar patır patır açıklama yapmış helal olsun demeli.
bakmak ile görmeyi aynı sanan bünyenin yapabileceği bir açıklamadır.
bir örnekle konuya genişlik kazandıralım; geçmiş zamanda yaşamış bir şahıs tuvalette uyuya kalmış. (bu uyku insanın hayattan gafil olduğu andır) uyukladığı sırada uykununda verdiği sersemlikle kıçını silerken elini kaşınan gözünede sürmüş. yüzünün gözünün bok içinde kaldığını fark edemiyen bu şahıs tuvaletten çıktıktan sonra dünya hakikaten boktan ibaretmiş diye kendisini avutmaya başlamış. insanlar böyledir. kedi'nin uzanamayacağı ciğere mındar demesi gibi, kendisini aşan konulara hep bir bok atma hevesi taşır. bilmezki, bok onun gözündedir.
(bkz: nasıl bakarsan öyle görürsün)
"Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin.Zira ben size onun tarafinda (gelmis)acik bir uyariciyim.."
-burada Muhammed konuşuyor.
Zariyat 50: O halde Allah'a koşun. Şüphesizben, size O'nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
- Burada da yeniden Muhammed konuşuyor.