1814. Abdullah ibni Amr ibni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ümmetimin hayatta bulunduğu bir zamanda deccâl çıkar ve kırk, bu kadar zaman kalır. (Râvi, Hz. Peygamber’in kırk gün mü, kırk ay mı, yoksa kırk yıl mı buyurduğunu bilemediğini söylemektedir.) Bunun üzerine Allah Teâlâ Îsâ ibni Meryem’i yeryüzüne gönderir; o da deccâli bularak ortadan kaldırır. Sonra insanlar, aralarında hiçbir düşmanlık bulunmadan yedi yıl yaşarlar. Sonra Allah Teâlâ Şam taraflarından soğuk bir rüzgâr gönderir ve bu rüzgâr kalbinde zerre kadar hayır -veya iman- bulunan yeryüzündeki bütün insanların ruhunu kabzeder. Şayet biriniz dağın içine bile girse, bu rüzgâr onu mutlaka bulup canını alır. işte o zaman yeryüzünde kötülüklere bir kuş hafifliğiyle dalan, yırtıcı hayvan atılganlığıyla şuursuzca saldıran kimseler kalır. Bunlar ne bir iyilik tanırlar ne de bir kötülüğü yadırgarlar. Şeytan bir insan kılığına girerek onlara görünür ve:
- Dediğimi yapmayacak mısınız? diye sorar. Onlar da:
- Ne yapmamızı emredersin? derler.
Şeytan da onlara putlara tapmalarını emreder. Onlar her türlü ahlâksızlığı yapıp putlara taparken rızıkları bollaşır, hayat tarzları iyileşir. Daha sonra sûra üflenir. Onun sesini duyan herkes dehşet ve şaşkınlık içinde yıkılır kalır. Sûrun sesini ilk duyup can veren adam, devesinin havuzunu tamir eden bir kimsedir. Onunla birlikte yanındakiler de kendilerini yere atıp can verirler. Sonra Allah Teâlâ çiğ gibi -veya gölge gibi- bir yağmur yağdırır. insanların çürüyüp gitmiş cesetleri bununla yeniden hayat bulur. Ardından sûra bir kere daha üflenir; herkes yerinden fırlayıp kendilerine verilecek emri beklemeye başlar. Daha sonra:
- Haydi, Rabbinize gelin! denir. Meleklere de:
- Onları alıkoyun; çünkü onlar sorguya çekilecektir, denir. Daha sonra yine meleklere:
- Cehennemlikleri ayırın! buyurulur. Onlar da:
- Kaçta kaçını ayıralım? diye sorarlar.
- 1000 kişiden 999;unu, denir. işte o gün, dehşeti yüzünden çocukların ihtiyarladığı bir gün olacaktır. O gün her şeyin ortaya çıktığı korkunç bir gündür.
Müslim, Fiten 116
bazı zihinsizler anlamasada kuran allah kelamıdır .
hicr suresi 9. ayet
innâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne).
Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim'i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.
Kur'an'ın müellifi hz. Muhammed olsaydı eğer: hz meryemle alakalı sure bile var ama kendi anne babasıyla alakalı tek bir ayet dahi yok.. imaen bi tane var gibi orada da olumsuz formda.
bu husustaki kanaatim ta çocukluğumdan beri bellidir.
tanrı kelamı değil, ilhamlarını tanrılarından aldıklarına inanan kimselerin eseridir bütün kutsal metinler.
tanrı ile veya tanrısal güçlerle aramızda bir iletişim olabileceğine inanmak hayalperestliktir.
vahye inanmayınız sevgili dostlarım, mucizlere inanmayınız sevgili dostlarım. gözlerinizle gördüğünüz, kulaklarınızla duyduğunuz gerçeklerle yetininiz.
bilimle kalın, akıl ile kalın, bizi sınırlarıyla ören dünyanın hakikatiyle kalın. bilim sayesinde başka gezegenlere gidebiliyoruz. gittiğimiz yerlerde de bilimsel gerçekliklere ulaşacağız, mucizeyi yaratacak olan bizleriz. kendi mucizelerimizi yaratalım. tanrıların yarattığı mucizelerle uyuduk, uyutulduk yeterince...
velhasılı dostlarım. avunmak için sanatla kalın, aşkla, şiirle kalın...
yaşayalım ama sadece yaşamak için değil.
öldüğümüzde bile ölmeyecek fikirlerimiz için yaşayalım. öğrenelim, öğrenmekten vazgeçmeyelim.
yaşantımızın en anlamlı hali budur.
bu dünyada iz bırakmak.
bizlere ulaşmak isteyenler bizleri mezarlarımızda değil bıraktıklarımızda bulsunlar.
bu hayat başka bir dünya için değil, bu dünya için yaşanmalıdır.
bu hayatın anlamı yalnızca bu dünya ve insanlık içindir!