eğer cidden gökten düştüğünü sanıyorsa harbi maldır. fakat kuran semavii bir kitaptır. eğer burdaki kasıt bildiğimiz gök değilde yüksek bir mertebe ise mal değildir. akıl sahibi müslümandır.
allah'a mekan biçen akılsız.
eğer birisi kitab'ın halinin gökten indiğini düşünüyorsa; bizzat kitab'ın kendisinin içeriğiyle çelişiyor demektir. birincisi, allah'ı göklerde bir yerlerde saltanatı olan ontolojik bir varlık olarak biliyor demektir ki bu o'nu olimpos'un tepesinde tasvir edilen zeus'tan ya da deistik tanrı inanışındaki yaratan ama takip etmeyen tanrı'dan farksız kılar. öyle midir? elbette ki hayır. allah'ı bilinenlerle ilişkilendirerek zihinlerde canlandırmak, o'nu anlayamama yolunda açılmış bir kapı olacaktır.
ikincisi, allah zaman ve mekandan münezzehtir. ona "gök" gibi insani bir yer/mekan biçmek buna aykırı bir düşünce tarzıdır. iki ayetle pekiştirelim:
"yerde ve göktekilerin hepsi allahındır. allah her şeyi kuşatır."(nisa/126)
"kullarım beni sana soracak olurlarsa bilsinler ki ben yakınım. beni çağırdığı vakit çağıranın çağrısına karşılık veririm. doğru yolu bulmaları için onlar da bana karşılık vermeli ve bana inanmalı."(bakara/186)
ayrıca şunu da eklemek gerek ki, "gök" çevirisine maruz kalan "sema" kelimesi; arapçada ilmi ve ontolojik bir üstünlüğü ifade eden simgesel bir kelimedir. hoş, arapça bilmeye de gerek yok ya, ayetler gayet ipucu veriyor bu konuda; mealler ne kadar "simgelerin anlaşılırlığını azaltarak" hazırlansa da.
bir de şöyle bir alıntıyla desteklenebilir nehc'ül belagadan:
"... dinin esası allah'ı bilmektir. o'nu bilmenin kemali onu tasdik etmektir. o'nu tasdik etmenin kemali, o2nu birlemektir. o'nu birlemenin kemali, her sıfatın mevsufun gayrı olduğuna ve her mevsufun sıfatın gayrı olduğuna şehadet ederek o'nun için sıfatları reddetmektir.
yüce allah'ı herhangi bir vasıfla niteleyen, onu nitelediği şeyle ilişkilendirmiş olur; o'nu bir şeyle ilişkilendiren ikilemiş olur; o'nu ikileyen ayırmış olur; cüzlere ayıran o'nu bilemez; o'nu bilemeyen, o'na sanki belli bir yönde imiş gibi işaret etmiş olur; işaret eden o'na sınır çizmiş olur; sınır çizen, o'nu sayılabilen şeyler gibi saymış olur. "nerede?" diyen, onu bir şeyin içine almış olur; "neyin üzerinde?" diyen, bir yeri o'ndan arındırmış olur.o, bir yaratılış olmaksızın vardır; bir yokluk olmaksızın mevcuttur. o, birleşme olmaksızın her şeyle beraberdir (58/7), ayrılık olmaksızın her şeyin gayrıdır. faildir, ancak hareketler ve alet anlamında değil... mahlukatından görülen yokken görür. o, tektir; alıştığı biri yoktur ki onu kaybettiğine üzülsün... o, bütün mahlukatı, düşünüp taşındığı bir fikir ve yararlandığı bir deneyim, ihdas ettiği bir hareket ve telaşlandığı bir neslin tereddüdü olmaksızın yarattı; onları ilk defa var etti. varlıkları vaktinde var etti; farklılıkları arasındaki çelişkiyi giderdi; her varlığın doğasını meydana getirdi ve onlara kendi özel kalıplarını bahşetti. onları var etmeden bunu biliyordu. o, varlıkların sınırlarını ve sonları kuşatandır; açığa çıkardıklarını ve gizlediklerini bilendir..."
zamanında yuri gagarin kendilerine gereken ayarı vermiştir.
(bkz: there is no god up here)
ayrıca bunlar tamamen işleerine gelince "yaaaeeeaaa kuran arapça ama arapça bilmen lazım" diye geveleyip zırvalayan cahillerin ürünü tiplerdir.
ancak kitab'taki "gök" kelimesini içeren ayetlerin arapça metinde "sema" kelimesini içerdiğini ve bunun "gök" olarak çevrilerek saçmalandığını bilmezler.
ipucu: sema, ilmi veya ontolojik bir üstünlüğü ifade eden bir kelime.
evet kesin açıklama getircek olursak. kuran gökten düşmedi kuran da geçen gök kelimesi allah katıdır. kuran allah katından hz muhammede vahiy yoluyla gelmiştir. gök kelimesinin kullanılması sebebi ise allah katının herşeyin üstünde oldugudur.
insanın düşüncesinin enginliğine göre mana bulan olgudur Tanrı gene o dimağın enginliğine bağlı mekan bulur insanın aklında. Kimilerine göre Allah göklerdedir, kimilerine göre Allah mekandan münezzehtir bunların hepsi fuzulidir bana göre " (bkz: En-el Hak)"
[35/Fâtır, 10] Yine şöyle buyurur: Gökten yere doğru işi O idare eder.
[67/Mülk, 16] Gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermeyeceğinden emin misiniz?
[20/Tâ-Hâ, 5] Yine şöyle buyurdu: Sizin rabbiniz o Allahtır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı sonra da Arş üzerine istivâ buyurdu.