En güvenilirinin abdülaziz bayındır'a ait oldugunu düşünüyorum. Anlam bütünlüğüne önem vermiş, çok anlamlı kelimelere önceki ve sonraki ayetlerle ilintili anlamını vermiş. Play store'da mevcut indirin okuyun. Süleymaniye vakfı meali olarak geçiyor. Evet.
arap da anlamıyor kur an'ı sen de çok kafa yorma. gerçek islam bu değil de, yürü yoluna işine gücüne bak. çok da merak edilecek mealler değil yane, öğrensen de olur öğrenmesen de. şu an ülkenin ve geleceğin türkiyesinde zaten anlayacaksın.
ilahiyatçı, hoca vs... dışında bir tercümanın, örneğin filoloji mezunu gibi dil bilimcilere ait bir kur'an çevirisi bilen var mı?
her şey bir yana , bu şu sıra en çok kafama takılan mevzu.
Kur'an mübin yani apaçık ise mealler arasında bu kadar farklılıklar olmamalı değil mi?
hiç düşündünüz mü, yüce Allah tüm insanlara Kur'anı anlama konusunda fırsat eşitliği vermiş midir? arapça bilen ile bilmeyen bir olur mu?
tam yapılamadığı iddia edildiği anda dini çökertir.
zira bu durumda iki seçenek vardır:
1) kişi sular seller gibi arapça bilmek zorundadır zira kuran dili arkaik arapçadan bile izler taşır.
2) kişi sular seller gibi arapça öğrenemeyeceği için "bir bilene" güvenerek hareket etmek durumundadır.
ilk şık söz konusu olduğunda insanlar arasında inanılmaz bir adaletsizlik başgöstermiş oluyor. zira insanlar bütün işlerini güçlerini bırakıp arapça öğrenmekle yükümlü oluyorlar. ama arablara bu dil otomatik olarak geliyor. zira internetle beraber kuran mesajı bir kere de olsa bütün insanlığa gitmiş oluyor. o vakitten sonra kişi bu işin üstüne gitmekle yükümlü. yoksa cehennemlik.
yani arapça öğreneceksin. yoksa kuran anlaşılmaz. 7 milyar insanın derdi gücü bu olmalı.
eğer ikinci şık geçerliyse tevhid dini vahdet olgusunu kaybedip aile şirketine dönüşür. allah + bilenler kooperatifi olur. çünkü o "bilen kişilerin" ne kadar bildiği konusunda hiçbir somut referansı olmayacak kişinin. somut referans olarak akıl ortaya konulamaz, zira bu durumda kuran mealden de anlaşılabilir. o zaman bu iddia temelden çürür.
yani bu ikinci şık kişiyi ezbere inanca sevk eder. çünkü arabca öğrenmeye vakti yoktur ama kurana göre inanıp inanmayarak dünya sonrası hayatını belirleyecektir.
ilk şık allahın adaletini yerle yeksan eder; ikinci şık kurandaki "aklı kullanma" kıstasını tamamen çöpe atar.
kuran'ın meali tam yapılamaz.. mealden din öğrenilmez..
bunu bir örnekle güçlendirelim.. shakespeare'in şiirlerinde ki edebi manaları, incelikleri anlamak için önce ingilizce öğrenmeniz, ingiliz edebiyatından haberdar olmanız gerekir.. shakespeare'in türkçeye tercüme edilmesi, şiirin gerçek kimliğini kaybettirecek.. tercümanın edebi yeteneğine göre başka bir kimlikle ortaya çıkacaktır.. ortaya çıkan faciada ise shakespeare'in hiç bir alakası yoktur..
ömrünü kura' a vermiş insanların, google den bakarak kuran' ı öğrenmiş insanlardan çok daha bilgili olduğu kesindir.
meale güvenmeyenler bir zahmet arapça öğrensin de hazıra konmasın kendisi çevirsin. hamdi yazır' ı okumanızı tavsiye ederim.
Kur'an-ı Kerim çevirilerinde, gerek mütercim için, gerekse okuyucu için çok önemli olan bir husus vardır.
Çeviri yapılırken ya da okunurken, "kelime kökünün anlamına göre çeviri" ya da "kelimenin güncel anlamına göre çeviri" tercihlerinden herhangi birini seçilmesi (-ki bu kısım mütercimi ilgilendirir) ya da seçilmiş olması (-ki bu kısım da okuyucuyu ilgilendirir) konusunda şu husuları göz önünde bulundurmalıyız:
Dil, yaşayan ve bazen körelen ve bazen de gelişen bir yapı gösterir. Bu yönüyle örneğin: "kâfir" kelimesi "kök anlam" olarak "çiftçi" anlamındayken, hiçbir Mekkeli "niye senin Kur'an'ın bize çiftçi diyor" eleştirisinde bulunmamıştır. Yani vahiyde, yaşayan dil ve işaret edilen anlam, kök anlamlılığa tercih edilmiştir.
Benzer bir durumu "millet" ve "takıyye" gibi kavramlarda da görüyoruz. Bunlarda ise Kur'an'da olumlu anlamda kullanım varken, günümüzde olumsuz yönde bir anlam kayması var. Günümüzde, "Millet" kavramını kullananlar, kök anlamıyla kullanmadıkları için, biz de onların kastının Kur'an'da geçen anlamıyla millet olmadığını biliyoruz.
Bu durum bizlere, yapılmış olan tercümeleri okurken sözcük bazında hataların olabileceğini bu durumda "ayetlerin, sözcüklerden; surelerin, ayetlerden oluştuğunun" farkında olarak ve her bir ayetin, kendinden önceki ve sonraki ayetle bağıntılı ya da bağlantılı olabileceğini akıldan çıkarmayarak; ayrıca altı bin küsür ayetin içinde, aynı konunun farklı yönlerini ele alan, benzer konulu ayetlerin var olduğunu ve bu ayetlerin bir araya getirilerek ancak hüküm çıkarılabileceğini unutmayarak tercümeler okunmalıdır.
Farklı mütercimlerin onlarca tercümesi okunabileceği gibi, işinin ehli mütercimlerden bir ikisi de tercih edilebilir. Hata yapılabilme riski noktasında, meal ve tefsirler hemen hemen aynı konumdadırlar. Ancak tefsirlerin, meallere göre daha açıklayıcı oldukları; özellikle gerekçeli meal-tefsirlerin* tercih edilmesinin, okuyucuya daha sağlıklı bilgiye yaklaştıracağını bilmeliyiz.