Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah'a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki (hımar) kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer 'hımar' kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi 'hımarürres'; gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece 'res' kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan 'hımar' ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı 'res' ile vurgulanır.
Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen 'cuub' kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa'nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) 'Hımar' kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran'maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak 'felyedribne' fiilini 'salsınlar' diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde 'darabe' kökünden türeyen 'felyedribne' fiili 'salsınlar' manasına gelmez. Bu fiille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran'da salsınlar, indirsinler manasında 'felyüdnine' kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi 'felyedribne' fiili yerine 'felyüdnine' fiilini kullanabilirdi. Bu örnek bize gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna gereğinde Kuran'daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir.
Ayette diğer dikkat etmemiz gereken nokta 'süsler' kelimesi ile neyin kastedildiğidir. Bizim kanaatimize göre 'süsler' kelimesi ile özellikle 'göğüsler' kastedilmektedir. Çünkü ayetteki tüm noktalarla mantıklı bir şekilde göğüs bölgesinin uyum sağladığı kanaatindeyiz. Birincisi, ayette yaka açıklarının kapatılması geçiyor, yaka açıklarından ise göğüsler gözükür. ikincisi, ayette gizlenen süslerin belli edilmesi için ayakların yere vurulmaması geçiyor. Ayaklar yere vurulduğunda vücutta belli olacak yer özellikle göğüslerdir. (sütyenin o dönemde icad edilmediğini düşünürsek bu daha da iyi anlaşılır.) Üçüncüsü, ayetten kendiliğinden görünenler hariç süslerin kapanması söylenmektedir. Ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın özellikle iri göğüsler, çeşitli fiziksel hareketlerde, hatta rüzgarın esmesiyle elbise yapışınca bile kendini belli edebilir. Ayetten bunun doğal olduğu anlaşılır. Dördüncüsü, ayette süslerin kimlerin yanında açılabileceği söylenir. Kuran'daki diğer ayetlerden kadınların bir kısmının iki yıl gibi uzun bir süre çocuklarını emzirdiğini görüyoruz. Kadının, babası gibi yakınlarının yanında, çocuğu acıktığında ve ağladığında onu emzirmesi gerekebilir. Ayetteki bu açıklamanın özellikle bu konuda kadınlara büyük kolaylık sağlayacağı kanaatindeyiz. Tüm bu izahlara göğüs gibi uyan başka bir bölge bulunmadığı için süslerle özellikle göğüslerin kastedildiği sonucuna varabiliriz. Süsler kelimesinden ziynet, takı gibi maddelerin anlaşılamayacağı ayetin bütünsel olarak ele alınmasıyla açığa çıkar. Çünkü ayette kadınların süslerini kendi kadınları yanında açabileceği geçiyor. Takı gibi maddeler tahrik unsurundan daha çok hava atma unsuru olabilir. Eğer bu hava atma olayı engellenilmeye çalışılsaydı, buna ilk karşı cins erkekler yerine, aynı cinsten olan kadınlar dahil edilirdi. Ayrıca ayakları yere vurunca hangi ziynet, takı eşyası belli olur? Kendiliğinden gözüken ziynet, takı ne olabilir? Araf suresin'de ziynet eşyalarının mescid yanında giyilebileceğinin söylenmesi, takıların cami yanı gibi en kalabalık yerlerde de teşhir edilebildiğini, yani saklanmasına gerek olmadığını gösterir. Görüldüğü gibi mantıksal bir elemeyle gidildiğinde ayetin özellikle göğüs bölgesinin kapanmasını vurguladığı anlaşılır.
Kadınlar kafasındaki örtü ile göğüslerini kapatsınlar (çatal gözükmesin) yazıyor.
Yok efendim orada başınızı örtün yazıyor felan sanan var. Bir dön bak Araplara hepsinin başında örtü var bre kafir!
Yani sıcaktan korunmak için kullandığınız örtüyü kullanın yazıyor kadınlar için ve o dönem sıcaktan etkilenmemek için erkeklerde takıyordu ki hala takıyorlar.
basortusu butun dinlerde olan bir adetti. adet diyorum cunku her din semavi dinlerden degil... semavi olan dinlerde ise allahin bir emridir. (bkz: rahibeler)
(bkz: meryem ana heykelleri ve resimleri) ve yahudi kadinlar da evlenmis olanlari ya peruk takar ya da basortusu takar...
bunun gibi arap geleneklerinde de kadinlarin basortusu kullanmalari vardi. ama onlar, boyunlarini acik birakacak sekilde sadece ortu atarlardi baslarina.
kuran da o donemde ve araplarin iclerinde gonderildigi icin ayette boyunlarini\yakalarini\goguslerini ortsunler buyurur.
ayrica kadin erkekle ayni yaratilista olmadigi icin kadinin tum vucudu avrettir. kendilinden gorunen yuz el ve ayaklar haric. bir de ayak ihtilaflidir onu da avretten sayan alimler var.
tefsir ilmini bilenler oncesinde ogrenilmesi sart olan tefsir usulu ilmini ve boylelikle tefsir yaparken nelerin esas alinacagini da bilirler...
peygamber sav hadisleriyle zaten tefsir yapmistir. cunku allah cc
"peygamber size neyi getirdiyse onu alin"
O'nda sizin icin guzel ornekler vardir" * buyurur.
sahabelere, yasayan kuran oldugu icin ve onlarin yakininda oldugu icin soyledikleriyle ve yaptiklariyla en guzel tefsir olmustur.
ayrica tefsirleri kucumsemek, allah onladan razi olsun gecesini gunduzune katip bu dertle dertlenen ve bizlere en guzel mirasi birakan ibn kesir'e, imam kurtubi'ye... ve bir cok hadis ve tefsir alimine hakarettir. onlar kendilerini doga ustu gormemis, allahin kitabini dert edinmisler ve arkalarinda sadaka i cariye birakmislardir.
musluman olarak bunu soylemek de cok buyuk cesaret ister.
tefsir deyince;
tefsirler iki kisimdir. 1-rivayet tefsiri bu tamamen peygamber sav in hadislerinden olusur. israiliyatlar da israiliyat olarak, kaleme alan alim tarafindan belirtilir. 2-dirayet tefsiri bu da hadisler isiginda ilim sahibi ve allahin dinini dert edinen * alimlerin biraz gunumuze uyarlayarak izah etme cabalariyla olusan tefsirlerdir.
kur-an da baş örtüsü ile ilgili ahkam kesebilecek kadar bilgiye sahip olmadığımı düşünmekle beraber, bazı konularda Allah ın bizlere verdiği beyin ve düşünme yeteneğini de kullanmak gerektiğine inanmaktayım.
mezhepler de mi kur an da yazıyor? alevi, sünni, şii ayrımları, her konuda birbirine zıt düşünen cemaatler, her cemaatin namaz kılışı, abdest alışı farklı...vs
işte tüm bu karışıklıklara, islamın yozlaştırılmasına, bölünmeye ve hep birlikte tek bir ümmet olamamamıza sebep olarak bazı uyduruk hadisler ve uyduruk din adamlarını gösterebiliriz. direk olarak kur-an okunsa, kuran dan başka kaynaklara güvenilmese bugün mezheplerin olmadığı tek din islamiyet olurdu. böyle olması gerekirdi, 4 tane incil var ama bir tane kur-an var. nasıl oldu da mezheplere bölündük? yalan yanlış, cahil tefsirciler ve bazı lider ruhlu din adamlarına kur-an dan daha çok güvendiğimiz için.
ben okumadım, bilmiyorum ama kur-an da açık açık ''kadınlar başlarınızı örtün'' yazmıyorsa, bu devirde hiç bir kadın böyle bir uygulamadan sorumlu tutulamaz. ben yazıyor diye biliyorum. kapanan kadınalara da saygı duyuyorum ama yazmıyorsa ilginç gerçekten.
21. yüzyılda hala kadınların başlarını örtmeleri şart mı? yoksa saçma mı? şeklinde tartışmalar yapılması çok saçma. kur- an da yazıyorsa takılıyordur, yazmıyorsa şart değildir bu kadar basittir ve her insan kur-an ı açıp, okuyup anlayabilmelidir. ne demek herkes anlayamaz. bu haksızlık olurdu. islam hak dinidir. falanca okuyup anlıyor ama ben anlayamıyorsam benim günahım ne? falanca kadar zeki yaratılmamışsam benim suçum ne?
kur'an; hacıdan, hocadan veya bilumum şarlatandan dinlenmeden, direkt olarak türkçe okunduğunda, çok rahat anlaşılacaktırki çevremizde gördüğümüz islam'a mal edilen çoğu hareket tamamen uydurma ve eski gelenekçiliktendir. güzelim ve kolay olan islam dini'ni bu şekilde yozlaştıranlar da keşke açıp türkçe okuyup anlayabilseler.
müslüman türklerin üzerinde en çok kafa yorduğu ve itilafa düştüğü mevzudur...
diyanet çevirisi : nur suresi 31. ayet.
mü min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zinet (yer)lerini göstermesinler. başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!
kur'an tek başına okunduğunda, kendi içerisinde ayetlerde de söylediği gibi apaçıktır ve başka hiç bir söze(hadis) ihtiyaç duyulmaz. fakat ne yazıkki bazı kendini doğa üstü gören insanlar, aşırıya kaçarak tefsir yapma ihtiyacı hissetmişlerdir. yani koca peygamber tefsir yapma ihtiyacı hissetmiyor da bir kaç tane bilmem ne efendi veya bilmem ne hoca tefsir yapıyor bizler anlayalım diye. sen, kalbin ve zihnin açık olarak kur'an'ı okuduğunda; amacını, gayeni ve gerekli olan her türlü bilgiyi su gibi duru bir şekilde alırsın. zaten olması gereken bu değil mi yani ekstradan tefsir gerekiyor olsaydı, diğer değiştirilmiş dinlerden ne farkın kalırdı diye sorarlar adama.
tanimda gecen cumlelerin tumu, ilimsizce yapilan dirayet tefsirini ornektir. gecerli midir?
hayir. cunku guvenilir bir alim tarafindan hadisler isiginda yapilmasi gerekir.
kendini doga ustu hic kimse goremez.