babamın "kumar, kaybetmektir" şeklinde tanımladığı ve benim de bu tanımı, beyin kanallarımın derinliklerine yerleştirmem sonucu benimsediğim kavramdır. aslında alan razı satan razı şeklinde bir tabir, kumar için geçerlidir ama oynamamak her bakımdan daha iyi olacaktır kanımca... *
esas kumarbazlarin kazanmak yahut kaybetmek icin oynamadigi esasta kendi kaderlerine karsi vermis meydan okumaya olanak veren aliskanlıktır. hakiki kumarbaz oyunu oynamak icin oynar. galibiyet yahut maglubiyet önemli degildir. hatta söyle diyebiliriz ki profosyonel kumarbazlarla amator kumarbazlarin arasinda bir tek fark vardir: sahici kumarbaz gözden cikardigi meblaga uzerine bahis oynar. ve kaybettigi vakit masadan basi dik ayrilir.
kumar oynama bireyin ve yakınlarının yaşamlarını olumsuz etkileyen, kronik ve zamanla ilerleyen bir durumdur. Kumar oynamanın, büyük miktarda para kaybına bağlı maddi sorunlar oluşturabilceği gibi bireyin ve ailesinin de manevi olarak sağlık sorunlarına yol açabilir.
girdiğin bir kumarhanede ilk önce kazanırsın sevinirsin yanına güzel bir bayan oturur ve al sana oyun, ilk önce kazandın parayı geri verirsin sonra da herşeyini. geçmiş olsun.
kumar borcu eksik borç niteliğindedir. yani ödenirse geçerlidir ve sonradan geri istenemez ama ödenmemişse kumar borçlusu kişi bu borcunu ödemeye hukuki yollardan zorlanamaz. (zaten bu borcun alacaklılarının başvurduğu daha etkili pek çok yol vardır netekim)
her zamanki berberime gitmiştim. evli, çoluk çocuk sahibi işleri iyi giden bi abimizdi. bi baktım kepenkler kapalı. çırak oturuyo önünde. n'oldu olm dedim? niye kapalı? abi dükkanı zarda kaybetti dedi. zar ne olm ne diyon dedim? zar atıyolarmış karşılıklı. bizim berberde dükkanına oynamış, kaybetmiş. kumar böyle birşleymiş işte.
" Sarap ve kumar , buyuk bir gunah ve bir takim faydalari vardi. Ancak her ikisinin de gunahi faydasindan buyuktur. Kumarda kazansan da kaybedenin kaybi senin karindan buyuktur."
iki kişi ya da taraftan her biri "sen kazanırsan, sana şunu vereceğim, ben kazanırsam sen bana şunu vereceksin" gibi dediği hallerde kumar olur. yani iki tarafın da mal vermesi şart edilirse, kumardır.
iki taraftan sadece biri "sen kazanırsan sana şunu vereceğim, ben kazanırsam, sen birşey vermeyeceksin" derse, bu kumar olmaz.
iki ya da daha çok kişi aralarında para toplayıp, bir yerde (mesela milli piyango idaresi) toplasalar, daha sonra aralarında piyango çekip kazanana, yatırdığı paradan daha fazla verseler kumar olur. geri kalan kısmını yardım kuruluşlarına, hayır kurumlarına verseler de kumar olmaktan çıkmaz.
her türlü yarışta, tahmini yanlış çıkanlar, tahimini doğru çıkanlara para ya da mal veriyorsa, o kumardır (mesela at yarışlarında kazanan ata ve jokeye ödül vermek kumar olmaz. "şu at birinci gelecek" diye tahminde bulunmak ve para yatırmak ve yarışmayı kazanan başka bir ata oynayan kişinin bu parayı alması kumar olur).
gazetelerin, okuyucularına çekilişle hediye vermeleri kumar olmaz, çünki okuyucu gazetenin kendisine para vermekte ekstra bir para vermemektedir (zaten paranın karşılığını almış olmaktadır), gazete de kazancının bir kısmından bu hediyeleri vermektedir.
william saroyan bütün parasını at yarışlarında kaybetti. john fante pokerde,
dostoyevski rulette. ve son meteliğinle oynamıyorsan para değildir asıl mesele.*
Korkarak birbirlerini yitirmekten
nerdeyse bitmemiş günün kokusunda
sözleştiler gecenin boşluğundan sonra
buluşmaya, yeniden görüşmek için
istekli, tehlikeyle yatışmış.
Bir güneşti benim için o vedalaşma,
ben ki aşk için bağışlayamam hayatımı
büsbütün vazgeçmeden yaşamaktan,
fırından çıkmış sıcak ekmekti o söz.
Mutlluluk gün gibi aydınlattıı geceyi.