"ikinci el" olma durumudur. Kaportada boya, değişen yoksa, kilometresi ile de oynanmamışsa yine de birine çakılabilir. Ama sıfır kilometre ile asla mücadele edemez. Ardından ikinci sahibi, üçüncü sahibi, dördüncü sahibi diye gider. ta ki hurdaya çıkana kadar. Ondan sonra sen, sen olmaktan çıkarsın. Eğer insansan değerin ağırlığınca ettir. bu nedenle önemlidir düzgün sahip bulmak. Sana binecek ve asla inmeyecek.
bir prezervatif düşünün. içine attırılmış, kullanma kılavuzuna uygun bir şekilde arkasından düğüm atılmış, duyarlılığın verdiği itinayla bir peçeteye sarılmış ve çöpe atılmış. içinde sahibinin dahi dokunmak, koklamak ve görmek istemeyeceği artık. öyle bir artık ki karşı taraftan dahi sakınılmış korkutucu sonuçlara ulaşmasın diye... dışında bir zevkin kalıntıları. öyle bir zevk ki her iki tarafı da bulutlara taşımış ancak izini taşıyan nesneye gösterilen muamele ortada. oysa ne kadar mutluydunuz sikinizdeyken, güvende ve hatta kayganlaştırıcı etkisiyle bin bir zevkte.
sonra bir tuvalet kağıdı düşünün. nasıl silerseniz silin kıçınızı, mutlaka kullanmanız gereken... ister ıslatıp alın boku, ister parmağınızla sildikten sonra kurulamak maksadıyla temizleyin kıçınızın deliğini. anlık ve sadece sıçtıktan sonra lazım olan bir nesne, pislik içinde ve sonu klozetin içi ya da çöp tenekesi her seferinde. oysa yumuşa dokusuyla tahriş etmeyen teninizi, çift katlı oluşuyla ıslaklığı hemen emen.
bir selpak ya da... sadece hasta olduğunuzda sümüğünüzü sildiğiniz, hapşırdığınızda çıkan balgamı aldığınız. başka zamanlar aklınıza dahi gelmeyen, sonu yine çöpte biten.
insan... en fenası... ya bir yere ulaşmak için basılır üstüne ya da geçiş dönemi diye adlandırılan o kahpe ve en karaktersiz dönemde tutunulur ona. üst kata veya kıyıya ulaşıldığında ise dönüp ardına bakılmaz bile.
sen bir bencilliğe daha kurban gitmenin tenhasında anlarsın prezervatifin, tuvalet kağıdının, selpağın halinden. ortak olursun hüzünlerine. oysa onlar bile bir seremoniyle çöpe atılırken, sen orta yerde kalkık kaşlarının altında şaşkınlığının gölgesinde kalırsın bir başına. sana çöp bile layık görülmez. bencil insan yalnızca kendini düşünmez aslında. çöpe atmaz ki seni, kendisinden sonra gelecek diğerleri de bulsun rahatça. aynı soyun dölü kollar birbirini hesapsızca.
arıyorsan sen de eğer sahibinden az kullanılmış insan, hiç gelme bana. hep kaybeden mi bu diye de bakma nolur yüzüme, kim bilir benimdir belki de bu hüznü yaşatan insana.
adından da belli olduğu gibi sadece hissetmek de olabilir. lakin sizi kullanmışsa birgün cezasını bulacağını bilmelisiniz ve ogün sizi kullandığı günler çok da önemli olmayacaktır sizin için.
hiç halinizi hatrınızı sormayan insanların işi düşünce size yaklaşmasıdır. eğer iyi bir insansanız, yardım edersiniz ama bu size kesinlikle kullanılmış olduğunuzu hissetmek olarak geri dönecektir.
bu durumun üst üste yaşanması sonucunda, enayi gibi hissedersiniz kendinizi.
iyilik yap denize at demişler de sen karşındaki için kendini paralarken, gün gelip seni hiç iplememesi koyuyor insana.
"işine gelirse" en yakın dost oluyorsun ama keyfi gıcır her şey yolundaysa seni görmezden geliyor.
riyakar, karaktersiz ve bencil insan davranışı.
şu aralar hissettiğim. tarifi yok. sadece artık kendini beğenmeyen, kendini suçlu bulan, enayi, saf, ezik, herşeye kanan, kötü hisseden ruhsuz biri var artık.
her gun sonunda, musterilerimden cikip eve giderken hissettigimdir. tekstil fabrikalari olan musterilerimde ilgilendigim en az 10'ar kisi var ortalama. her ziyaretimde sorunlarini cozup, sistemi iyilestirme adina calisma yaptiktan sonra; artik kullanilmis, isleri bitirilmis, bugun de somurulmus hissediyorum. bilgimi, vaktimi degil; beni satin almis gibi davraninca hizmet verdiklerim.
işi bittikten sonra aramayan arkadaşların arkasından çok düşünülendir.
artık işi düşmeden arayan hal hatır soran insanlar kaldı mı, neredeyse nesli tükenecek. herkes bir menfaat peşinde.
varsa sağlam bir iki dostluğunuz, ne mutlu size.
içinde bulunduğum durumdur. liseden bir arkadaşım hatta arkadaştan öte dost dediğim biri vardı. ve tabii ki okul bitti. arkadaşlığı da bitmiş. kendisi 1 ay yazmaz 1 ay sonunda yazınca kendisi aklanır suçlu ben olurum. halini hatrını sorarız görüp de takmaz bizi. insan kötü hissediyor ister istemez. ama sonunda da herkes hakettiği kadar diyor. benden bu kadar sözde dostum.
O kadar kafam karışık ki ve o kadar yalnız hissediyorum ki kendimi, çareyi size danışmakta buldum. Ben yaklaşık 1 buçuk yıldır evliyim. 31 yaşımdayım ve eşimle birbirimizi çok severek evlendik. Evlenirken eşimin ve ailesinin maddi yönden yetersiz olması sebebiyle ailem karşımda dursa da sonradan benim mutluluğum için ve kararlılığımdan dolayı razı olup kabullendiler.
Ben iyi bir mesleği ve iyi bir işi olan, üniversite mezunu, kendi ayakları üzerinde duran bir kadınım. Bunun da vermiş olduğu rahatlıkla aşk evliliği yaptım. Eşim de üniversite mezunu, meslek sahibi ancak mesleği ne yazık ki ülkemizde iş bulup aile geçindirecek geçerliliğe sahip değil. Bu yüzden mezun olduktan sonra benimle tanışana kadar hayatını müzisyenlik yaparak kazanmış. Hiç sigortalı, maaşlı bir işte çalışmamış. Ama artık düzenli bir hayatım olmalı dediğinde, memurluk hayalleri kuran iki insan olarak tanıştık. Memur olamadık ama özel sektörde güzel işler bulduk. Nişanlıyken bir anda eşim işten ayrıldı. Evlenmek için paraya ihtiyacımız olduğundan dolayı kredi çekecekti ama işsiz olduğu için onun yerine ben kredi çektim. Bu krediyle eşyalardı, gelinlikti vs evlendik. Tabi eşim evlenmemize yakın bir dönemde başka bir iş bulmuştu ve çalışıyordu.
Herşey güzel olacak hayalleri kurarken evliliğimizin 1.ayında o işten de ayrıldı. Asgari ücretle o iş yapılmazmış. Başka bir iş buldu. Orada da deneme süresi biterken işten çıkarıldı. Sonra başka bir iş buldu… Ve bu iş değişiklikleri 1 buçuk yılda tam 5 kez tekrarlandı. Bu süreç içerisinde ben sabit bir şekilde sabırla çalışarak evimizi geçindirdim. Çünkü eşim hiç eve tam bir aylık maaş bile sokamadan ya işten atılıyordu ya da kendisi ayrılıyordu.
Son işini çok istemişti, dualarla hayallerle girdiği 3 mülakattan da başarıyla çıktı. işi aldı. Mutluluktan havalara uçtuk. Kazancı iyiydi, istekliydi, o işte yükselme hayalleri vardı. Deliler gibi çalışmaya başladı. Gece-gündüz, cumartesi-Pazar hep çalıştı. Akşamları evde sabaha kadar beraber rapor hazırlamak için uykusuz kaldık. Ama ne yazık ki deneme süresi bitiminde patronu sebepsizce işine son verdi. Yıkıldık. Sinir krizi geçirdim ben de, günlerce kendime gelemedim. Hayallerimiz bu sefer çok ağır yıkılmıştı.
Eşim yaklaşık son 2 aydır işsiz. Sürekli evde oturuyor. Buna alışığım tabi ki ama bu sefer iş de aramıyor. Ailemle karşılaşmamak için onlardan kaçıyor. Ne yüzle bakacağım onların yüzüne diyor. Bu sefer kendi işini kuracakmış. Bunu denemek zorundaymış. Hangi parayla kuracak derseniz, tabi ki ben kredi çekeceğim yine. Bu sefer yapabileceğine, kendi işini kurarak bizi rahata çıkarabileceğine inanıyor ama işin kötü yanı benim inancım kırıldı artık. Onun başarılı olacağına inanmıyorum. Bu işi de batırırsa daha beter borca gireceğiz ve zaten bütün evin, kredilerin, kredi kartlarının, faturaların borçları altında ezilmiş olan ben, altında kalacağım herşeyin. iş aramasını istiyorum, düzenli bir işi olsun, az da olsa kazancı olsun istiyorum. Çocuk istiyorum. Ama tabi bu durumda mümkün değil.
Bir türlü aklını çelemiyorum. Bir yandan onu desteklemem gerektiğini düşünüyorum, çünkü belki de bu sefer başarılı olur, kazanır, rahata çıkarır bizi. Ama artık hem evin geçimini sağlayan hem de evi çekip çeviren olarak tek başıma çok yorulduğumu ve pes etmek üzere olduğumu hissediyorum.
Ailem boşanabileceğimi, bana sonuna kadar destek vereceklerini söylüyor. Ben eşimi seviyorum ve ona bir kez daha inanmakla boşanmak arasında gidip geliyorum. Kafam çok karışık. Nolur yardım edin
alıntıdır.
yardım hadi yardım edelim gençler şu hatuna.
kaynak: kadinlarkulübü.com
tanım: kullanımına göre değişen his. ben genelde kullanır çöpe atarım insanları.*
Adamın hamurunda yok belli, iş kurarsa da gümleyecek kesin, piyasada iş kurmak, tutunmak, kara geçmek en kolay değil en zor iştir.
ortalama, basit, kariyeri bile olmayan bir işte asgari ücreti bari temin etmesi sağlanmalı, az ama düzenli bir maaş ile iş düzeni rutine bağlanmalı.