playliste sevilen şarkıları doldurup, kaliteli bir kulaklık ile dünyadan kopma eylemidir. kulaklığın kaliteli olması şu yönden önemlidir; kendi sesinizi duymamanız gerekmektedir. bazı kulaklıklar malum sesi ne kadar açarsanız açın boğuk bir ses verir ve arada sizin kendi sesinizi duymanıza sebep olur. şarkıyı bağıra bağıra o bet sesinize rağmen söylediğinizi duyduğunuzda hayattan negatif yönde kopar gidersiniz. ama duymayıp söylemeye devam ettiğiniz sürece sanki dünyanın en iyi şarkıcısı sizmişsiniz gibi gelir.
not: vallahi çok güzel bir duygu bu ya. şikayete gelseler bile duymamak...
massive attack dinlerken tribe sokabilir. ritmik adımlar, etrafa kuşkulu bakınmalar, gözleri birden bir yere kilitlemek, ani kafa hareketleri gibi. ama dikkat etmek gerekir, araç altında kalınabilir.
Bir gün gecenin dördünde tam olarak bu haldeyken yüzüncü yıldan Çankaya Üniversitesi'ne doğru yürüyordum. Bir anda karşıma * 6 tane köpek çıktı. O üç saniyelik zaman diliminde dizlerimde hiç enerji kalmamıştı ve tek yapabildiğim şey işaret parmağımı sallayaraktan cık cık cık demek oldu ve işin daha ilginç olan yanı köpekler durdular. Sonrasında arkama bakmadan döndüm gittim.
(bkz: bu da böyle bir anım)
iyi bir kulaklıkla mümkündür. kardeşimin metrobüs üst geçidinden aldığı, müziği çiğneyip yutup ardından kulağınıza kusan kulaklıkla olmuyor. ayrıca bilgisayardan aldığı elektriğin bi kısmını dızıtt dızıt diye üstüme yükledi bu. dokunsam çarparım hepinizi ha, dokunayım mı ?
genellikle "ara sıra bazı bazı gelsen bile gönlüm razı yeter ki duysun kulaklarım müziğin olmaz çoğu azı" diyerek bodoslama dalınan eylemdir ancak bu eylem dahilinde sesin ayarını düşürmeli biraz yoksa kazara serdar ortaçın bile iyi geldiği zannedilebilir, e yok yere üzülmeye de değmez haliyle.