bir ateistin dediğine göre doğanın bir yerlerinde serserice gezip yoldaki küçük mıcırlara tekme atan kulak kepçesinin, nereden geldiği belli olmayan, tesadüfen ortaya çıkmış kulak memesiyle çok ciddi kanka olmasıyla başlayan bir serüven sonunda diğer kafadarların da tesadüfen ortaya çıkmasıyla oluşmuş işitme ve denge organımızdır.
türkçe bir sözcüktür, "ku" ya da "kuğ" kökünden türemiştir. eski türkçede ses, seda gibi anlamlara gelen ku, zamanında müzik sözcüğüne karşılık olarak da önerilmiştir, ama tutmamıştır.
Türk edebiyatının en üretken isimlerinden Enis Batur'un kitabının adı. Kitapta dört sıradışı metinde Roland BArthes'in bir yazısı, Italo Calvino'nun bir öyküsü, Luciano Berio'Nun bir operası ve Umberto Eco söyleşisi üzerinden, soru ve cevaplarla ilerliyor. Enis Batur okurla beraber, "Ne işittiğimizin farkında mıyız?" ve "Dinlemeyi öğrenebilir miyiz?" gibi soruları irdeliyor. Kitap sel yayıncılık'tan çıktı.
Dış, orta ve iç kulak olmak üzere 3 bölüme ayrılan, kafatasının her iki yanında bulunan, doğadaki sesleri algılamaya yarayan bir organdır. Dış kulaktaki deri, dışa doğru göç ederek kendini yeniler. insan vücudunda böyle bir yenileme tek dış kulağa mahsustur.
anne karnında ilk işlev kazanan organdır. vücudun denge merkezidir. tıkanması halinde dengenizi yitirip zırt pırt düşerseniz vay efendim neden böyle oldum demeyin.
Eskiden yani çarlık rusyası döneminde bizlerdeki toprak ağalarına karşılık gelen fakat konjorktürün değişmesiyle beraber Stalin döneminde Sovyet iktidarına muhalif olarak görülen maddi imkanları yerinde olan köylü sınıfına verilen genel isim.