anadoludaki köy ağaları rusyada da varmış bir zamanlar, fakat ruslar ağa yerine kulak demeyi tercih etmişler.kulak rusçada yumruk anlamına geliyor bu arada.sovyet hükümeti köylülere bir hayli destek çıkınca kulakların itibari bir hayli sarsılmış.
Eskiden yani çarlık rusyası döneminde bizlerdeki toprak ağalarına karşılık gelen fakat konjorktürün değişmesiyle beraber Stalin döneminde Sovyet iktidarına muhalif olarak görülen maddi imkanları yerinde olan köylü sınıfına verilen genel isim.
anne karnında ilk işlev kazanan organdır. vücudun denge merkezidir. tıkanması halinde dengenizi yitirip zırt pırt düşerseniz vay efendim neden böyle oldum demeyin.
Dış, orta ve iç kulak olmak üzere 3 bölüme ayrılan, kafatasının her iki yanında bulunan, doğadaki sesleri algılamaya yarayan bir organdır. Dış kulaktaki deri, dışa doğru göç ederek kendini yeniler. insan vücudunda böyle bir yenileme tek dış kulağa mahsustur.
Türk edebiyatının en üretken isimlerinden Enis Batur'un kitabının adı. Kitapta dört sıradışı metinde Roland BArthes'in bir yazısı, Italo Calvino'nun bir öyküsü, Luciano Berio'Nun bir operası ve Umberto Eco söyleşisi üzerinden, soru ve cevaplarla ilerliyor. Enis Batur okurla beraber, "Ne işittiğimizin farkında mıyız?" ve "Dinlemeyi öğrenebilir miyiz?" gibi soruları irdeliyor. Kitap sel yayıncılık'tan çıktı.
türkçe bir sözcüktür, "ku" ya da "kuğ" kökünden türemiştir. eski türkçede ses, seda gibi anlamlara gelen ku, zamanında müzik sözcüğüne karşılık olarak da önerilmiştir, ama tutmamıştır.
bir ateistin dediğine göre doğanın bir yerlerinde serserice gezip yoldaki küçük mıcırlara tekme atan kulak kepçesinin, nereden geldiği belli olmayan, tesadüfen ortaya çıkmış kulak memesiyle çok ciddi kanka olmasıyla başlayan bir serüven sonunda diğer kafadarların da tesadüfen ortaya çıkmasıyla oluşmuş işitme ve denge organımızdır.