bilenler bilir simit diye bir oyun vardı zımbadan modifiye. ebenin sesi kesilince tekme tokat girişilirdi. pandiklisi, tekmelisi olurdu güzelde olurdu.
"bir kii üç türküm!" denilen oyun simiit denilen oyunla aynı konsepte sahip.
kale baskın, üç ta$, be$ ta$.
biraz efemine erkeklerin de oynadıgı bir oyun vardı ismi?...
-kızlar kar$ılıklı ellerini havada birle$tirirdi bir tekerleme soylerlerdi, acıklı bir tekerleme tam hatırlayamıyorum, onun altından geçilirdi format geregi sanırım saçma bir oyunmu$!
kö$e kapmaca "mahalleye parkeden kamyon kasalarının içinde oynanırdı, ne guzel gunlerdi.
gostrik, gazoz kapaklarıyla oynanırdı, of yaaa hatırladım, hatta venus birasının kapagı cok degerliydi. kaldırımın kenarındaki ta$larda, uç vuru$ hakkıyla ilerlemeli bir oyundu.
herkesin elektrikçiden kestirdigi borularla sava$ yapılırdı, hatta en guzel kulahlar yaglı kagıtlardan olurdu, renkli bant ve kibrit kutularıyla suslenirdi o borular, igneli kulah yapardık kedilere atardık, "ne kotuymus" bazen kulah borunun içinde $i$erdi "pofh" diye yanaklarına dolardı tum ufledigin hava, sonra boruyu yere yayçizecek $ekilde sallayıp çıkartmaya çalı$ırdın kulahı.
eskiden, biz çocukken her$ey nekadar guzelmi$, nekadar samimiymi$...
hadi çocuk kalmaca oynayalım...
bu döneme ait danse davet diye bir oyun vardır ki; kız-erkek ilişkilerinin evriminde ilk safhadır bu oyun. kızlar ve erkekler karşılıklı dizilirler erkekler sırayla seçtikleri bir kıza eş olmaya davet ederler. kız kabul ederse elele tutuşup bir hol oluştururlar ve eş bulamayan sapları bu holden geçirip sırtlarını yumruklarlar. elbette bu oyunun en önemli yanı teklif edilen kızın kabul etmesi, dahası en güzel kızı kimin kapacağıdır. bu oyunla ne mutluluklar ve hayal kırıklıkları yaşadım derseniz orası ayrı bir konudur.
ilkokul zamanları...ben bir oyun bulmuştum* okulun bahçesinin yerleri betondu yani kaymaya elverişliydi. zil çalınca bahçeye çıkar, kendime bir grup kurban seçerdim. bayağı da istekliler vardı. beraber el ele tutuşup bir çember oluştururduk ve olabildiğince hızlı dönmeye çalışırdık. yeterince hızlanınca da ben "birakın!" diye bağırırdım. herkes ellerini birakırdı. artık biri on metre öteye, biri okulun kapısına,birisi tellere falan.... biliyorum saçma bir oyun olduğunu ama hoşlarına da gitmişti. birkaç ay sonra bahçeye çıktığımda benden habersiz kurulan pek çok çember görür olmuştum artık...
yağlı kayış... biraz vahşet içeren bir oyundur ebe kişi kayışı bir yere saklar sakladığı kayışı arkadaslarının bulması için sıcak daha sıcak kaynıyo sistemi uygulanır, kayışı ilk bulan zat daha önce
çizilen dairenin içine girmeye çalışan arkadaslarına kayısla girişir allah ne verdiyse... bir sakatlık cıkana kadar oyun böyle sürüp gider...
çelik çomak, gazoz kapağı(yere tebeşirle kalın iki çizgi şeklinde yılan çizilir. gazoz kapağı içinde baş parmağın yardımıyla orta parmağın itelenmesiyle en tepeye kadar sürüklenir), misket, dokuz taş. evde daha masumca beş taş. hey gidi günlerrr