dün gece özlemin vurdu yüreemee. ne yapsam geçmedi. ve kapımda bi tıkırtı.. evet gelen ilhami idi. kağıdı kalemi koydu önüme, "yaz" dedi. "ne içinden geçiyorsa yaz"...
sarıldım kaleme ve kucuk hesap adamına özgün bir dörtlük ithaf ettim. bana aşkitilopum yazmış, karşılıksız bırakmak olmaz didim. ahan da:
iki dudağına bir ömür vereyim
Her adımına yüreğimi sereyim
E nazını da yap ama gözünü seveyim
insaf benimki de can bebeğim.
araba yıkayan çocuğa vereceği 1 liralık bahşişi kendi çalıştığı şirkete fatura etme yollarını araştırıp, bulamayınca keşke yıkamasaydın deyip bahşiş vermeyen kişidir.
ışıklarda cam silen çocukları, kalan saniyeye bakarak çağırır. çocuk camı silince yanına çağırır, önü açılmış olur. aynı zamanda ışık da yeşile döner ve topuklar.
ev arkadaşı, sevgili gibi uzaklaşamayacağınız birisiyse geçmiş olsun. küçük hesap adamı en ufak meseleri dert yapar. çok konuşur pişman eder yaptığınız her neyse. ufak bir hediye alırsınız niye masraf yaptın ne gerek vardı der. dolmuşta 5 kuruşu vermez kaptan o parayı zorla istetir. ev arkadaşı benim buzdolabında çikolatam vardı niye yedin der saatlerce konuşur. her gün yaşanır bu durumlar.
evleneceği zaman, nikah tarihini müstakbel eşinin doğum gününe göre alacak. "ayrı hediyeler, ayrı masraf demek" mottosuyla hareket ediyo adam. yıldönümü ayrı doğum günü ayrı hesabı olmasın. ayıptır!