mustafa kemal döneminde yaşamış ve cumhuriyet yıllarında büyük hizmet vermekteyken, bugünkü başbakan yardımcısı beşir atalay'ın dedesi olan adam tarafından kestirilmiştir.
gerici bir isyanı önlemeye çalışırken saldırıya uğrayıp, vahşice öldürülen bir subayın öyküsünü konu alan, 1952 yapımı siyah beyaz türk filmi. yönetmen muharrem gürses, senaryo melih başar, oyuncu kadrosu hüseyin peyda, vedat karaokçu, nebile teker, nevin aypar, mualla fırat, cahit irgat, osman alyanak, özen tutucu, muharrem gürses, faik coşkun, sadri karan, muazzez arçay, rauf ulukut bulunaktadır.
belgesel nitelikte yapılmış film ancak biraz marifetsiz ellere emanet edilmiş..
halide edip in 200 bin kişilik mitingini 20 25 kişi ile göstermiş olması iğreti durmakla birlikte kubilay ın şehit edilişi daha güzel anlatılabilirdi..
sinema filminden ziyade ne yalan söyleyeyim bir gösteri gibiydi.. bir tiyatro izliyormuş hissiyatı uyandırıyor insanda..
2010'da sessiz sedasız vizyona giren, faik ahmet akıncı'nın yönettiği, başrollerini arda kural, yalçın mıhçı gibi oyuncuların paylaştığı, basında da yer alan özellikle maddi yetersizlikler ve imkansızlıklar içerisinde ortaya iyi birşeyler koymak adına yola çıkan, ne var ki sadece konusu nedeniyle dahi izlemek isteyen bünyeleri dahi tutamayacak derecedeki kötü oyunculuklar ve senaryo nedeniyle ne yazık ki olmamışın somut örneği bir film.
kubilay'ın şehit edilişi sahnesinde etkilemiyor diyemem, ağlatıyor resmen, hem de mahfediyor ama bu sahnenin etkileyiciliği beyazperdeye aktarılmasındaki başarıdan değil, bizatihi olayın kendi vahametinden kaynaklanıyor.
kubilay diyenler çok azdır bu kişilere. genelde kubi diye hitap edilir. veya kişinin yakınlık derecesine göre kubik, laylaylom alternatif adlar olabilir. bir ara sürekli kubim diyordum alışmıştım mesela. adını "kubim" olarak kabullenmiştim resmen. bir de tek diyen ben olduğum için hoşuna giderdi ****.
Akit gazetesi'nin Menemen'deki anma törenine ilişkin dün yayımladığı haberde katılımcıları hedef gösterdiği haberin kahramınıdır. Kahramanmaraş olaylarının yıldönümü kapsamında yaşanan provakosyonun benzerinin Menemen'de gerçekleştirilmek üzere olduğunu öne sürmüş Akit. Yazık... Bu kadar olmaz derler ama oluyor.
Kubilay 1906 doğumludur. Asıl adı Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. Onu katleden, başını gövdesinden ayıran kişi ise Giritli derviş mehmedi adlı biridir. Kubilay hemşehrisi tarafından korkunç bir şekilde katledilmiştir.
Mustafa Kemal, Kubilay olayı olduğu sırada Edirne'de yurt gezintisindeydi. Belediye meclis salonunda etrafındakiler ile sıcak ve esprili bir sohbetin ortasındayken bir subay içeri girmiş ve telgrafı ona uzatmıştır. Atatürk'ün okuduğu telgraftan sonra beti benzi atar ve elini oturduğu masaya vurarak ayağa kalkar:
"Arkadaşlar! Menemen'de mürteci Nakşibendiler, benim Kubilay adlı subayımı katletmişler. Şehit etmişler. Başını, gövdesinden ayırmışlar." der.
Neşesi kaçan Atatürk "Suçlular hemen bulunsun" diye masadan kalkar. Ama orada bulunan Dr. ibrahim Sakaroğlu ve Edirne Belediye Başkanı Ekrem Demiray'ın duyduklarına bakılırsa Atatürk emrini yinelerken "Menemen'i haritadan silin" de demiştir. Şükrü Kaya onu sakinleştirmek için çabalasa da başaramaz. "Menemen'i yakın ve ortasına da siyah bir taş dikin" der.
Mustafa Kemal öfkeyle verdiği bu emirde haklı sayılmazdı. Çünkü bu korkunç olay her ne kadar Menemen'de gerçekleşmişse de olayı gerçekleştiren caniler Manisa'dan gelmişlerdi. Manisanın lalapaşa, karakuyu, hacıyahya gibi mahallelerinden ve horos ve paşa gibi köylerindendirler. Berrani tarikatı üyesidirler. Bugün de nakşibendi tarikatının merkez kollarından biri hala Manisa'dadır. izmir ile aralarında sadece 26 kilometre olmasına rağmen zihniyet açısından çok daha büyük mesafeler vardır. (Manisalılar alınmasın, illiyetçilik yapmıyorum)
Bu insanların başında Giritli Derviş Mehmet diye biri vardı ki etrafında toplanan insanlar kendisine mehdi diyordu. Kendilerine Menenen'in Bozalan mevkiinde bir baraka yapmışlar ve burada kimi zamanlar esrar içip zikr yaparlardı. Derviş Mehmed vatan hainliğinden, Manisa'yı yunanlılara satmaktan dolayı 9 Eylül 1922 günü Yunanistan'a kaçan Manisa Valisi Hüsnü Efendi'nin de kuzenidir. (Daha sonra Hüsnüyadis ismini almıştır)
Derviş mehmet etrafında toplanan cahil insanları çabucak etkisi altına almış, kendisinin peygamber olduğuna, hilafeti ve şeriatı getireceğine, hükümetin kendisine karışmayacağına inandırmıştı. 23 Aralık günü yola çıktılar, Menemen dolaylarında esrarlı sigara içip Menemen'e girerler. Çarşı içindeki camiye geldiklerinde içlerinde Nalıncı Hasan, caminin içinden bir sancak alır. Sancakla zikrede ede bir kaç mahalle dolaşırlar. Yanlarına ilk önce bir jandarma eri gelir. Ne istediklerini sorar. Derviş Mehmed "ben Mehdiyim" deyince er "olamaz" diye gider ve bir süre sonra bir jandarma yüzbaşısı çekine çekine oraya gelir. Durumun kötülüğünü algılayamazlar ve konuşarak durumu düzelebileceğini umarak Derviş Mehmed'e "Ne oluyor ağalar" diye sorar. Derviş Mehmed "bugün hükümet açılmayacak, dükkanlar açılmayacak, camiye gidip dualar edeceğiz. Herşey düzelecek, her şey yoluna girecek der." Bu konuşmanın kar etmeyeceğini anlayan yüzbaşı "pekala" der ve gider. Bunu takiben de genç bir subay olan Kubilay gelir. 43. piyade alayı'ndan bir piyade asteğmendir Mustafa Fehmi kubilay...Kubilay emrindekilerle birlikte gruba uyarı ateşi açar ama yanlarında bulunan sadece manevra mermisidir. Etkisizdir. Derviş mehmed de bu durumu "Gördünüz mü, bana kurşun işlemiyor" diyerek kullanır. Büyük ihtimalle kendisi de o an için buna inanıyordu. Kubilay askerlerine süngü taktırır. Az sayıdaki askeri ile giderek büyüyen kalabalığı abluka altına almaya çalışır. Sözde Mehdinin yanına giderek yakasından tutup sarsar. Ama Derviş Mehmed onun bu hamlesini savuşturduğu gibi elindeki silahla da onu omzundan vurarak yaralar. Yere düşen Kubilay yarasına rağmen ayağa kalkar ve olay esnasında el çırparak alkışlayan kalabalığın arasından uzaklaşmaya çalışır. Aradan onbeş dakika kadar bir zaman geçtikten sonra isyan edenlerden biri belki de sahte mehdinin gözüne girebilmek için yaralı subayın hükümet binasının hemen yanındaki KAzez camii'nin avlusunda yatmakta olduğunu söyler. Kubilay hükümet binasına girmek istemiş ama kapılar kapalı olduğu için bunu başaramamıştır. Derviş Mehmed eline geçirdiği bir bağ testeresi ile cami avlusuna gider. Kubilay'ın "Bana zarar vermeyin" ya da "beni kesmeyin" şeklindeki yalvarmalarına aldırmaksızın gözü dönmüş bir şekilde "Anlaşıldı, sen daha çocuksun, kesilmekten korkuyorsun." diyerek onu yüzüstü çevirir ve "seni yüzükoyun çevireyim de görme bari" der. Bunu yaptıktan sonra bir ayağını Kubilay'ın yaralı omzuna koyarak bir eliyle de saçlarından tutarak Kubilay'ı katletti. Sonra da elindeki başı caminin önündeki büyükçe bir taşın üzerine koyarak "Gördünüz mü? Kafirlerin akibeti işte budur" der. Yanındakilerden istediği iple Kubilay'ın başını getirdikleri sancağa bağlayarak dolaşmaya başlarlar.
Ama bu arada yetişen makinalı tüfek takımı ve iki bekçi ile asiler arasında bir çatışma başlar. Giritli Derviş Mehmed, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet vurulup ölürler. Nalıncı Hasan ile Ali oğlu Hasan adlı isyancılar ise halkın arasına karışıp kaçmaya çalışsalar da Manisa'da yakalanırlar. Olaya müdehale etmeye çalışan iki bekçi Şevki ve Hasan da isyancılar tarafından öldürülür. Emrullah oğlu Mehmet Emin adlı kişi vurulan asilerin içindedir. Bu kişi günlerden beri yuttuğu afyonun etkisinden güçlükle çıkartılır. Sonrasında anlattıkları ile irtica şebekesinin ortaya çıkmasında en önemli etken olmuştur. Aralarında önceden Şeyh Sükuti'nin Menemen belediye başkanlığı yaptığı sırada yönetimde birlikte olduğu bilinen Hayımoğlu Yahudi Jozef, Erbilli Şeyh Esad'ın oğlu Mehmet Ali ve 37 kişinin idamına karar verildi. Nakşibendi Şeyhi Esad Efendi ise ilerlemiş yaşından dolayı 24 yıla hapis oldu. Fakat tutuklu bulunduğu sırada hastalığından dolayı öldü. Şeyh Esat ve tarikatının amacı Cumhuriyet kayıtlarına, "Hükümeti yıkmak, ATATÜRK ilke ve inkılaplarına aykırı olarak saltanat ve şeriatı getirmek, tekke ve zaviyeleri açmak, şapkayı yasaklayıp yeniden fesin kullanılmasını" sağlamak olarak geçti. Menemen olayının hazırlayıcılarından olan Nakşibendi tarikatı lideri Şeyh Esat'ın yurt dışı bağlantısı ile ilgili olarak Askeri Mahkeme Başkanı General Mustafa MUĞLALI, verdiği beyanatta (Cumhuriyet Gazetesi; 01 Şubat 1931 Tarihli nüshası), "Şeyh Esat, hilafet komitesiyle alakasına dair bir itirafname hazırlıyordu. Bu münasebetle ingiliz casusu Lavrens ile münasebette bulunduğunu da doğrulamaktaydı. Fakat, hastalığı bunu yazıp bitirmesine mani"olduğunu belirmiştir.
Nedim Çakmak'ın 6.000 sayfalık araştırmasına dayanarak yazdığı "işgal dönemi işbirlikçileri - Hüsnüyadis Hortladı" adlı 5 baskı yapan kitabında Menemen isyancısı Derviş Mehmet'in (Menemen-Sümbüller Köyü) ikinci eşinden torunu, babadan Girit Rum'u, anadan Mısırlı Arap olan Bülent ARINÇ'ın dedesi olduğu ifade edilir.
devrim şehididir.evet bülent arınç ı sevmem evet hakkında söylenecekler bir değil bin tane ama bunlar arasında dedesinin yaptığı yok.insanın kendisine bakılmalıdır her zaman.tamam kendinin de nasıl olduğu ortada ama dedesiyle bağlantıya gerek yok.
(bkz: 15 ağustos 2010) başlığından sonra sol framede bu başlığı da görünce biri benimle dalga mı geçiyor diye düşünmeme sebep olan başlık. (bkz: air20)