japonya seferiyle ilgili olarak şöyle bişey duymuştum:
kubilay han kendisine haraç vermeyi nasıl olsa okyanusun ortasında adadayız diye kabul etmeyen japonlar üzerine sefer yapmaya karar verir ve bunun için çinli ustalara dünyanın o zamanki en büyük donanmasını hazırlatır. japonlar tırım tırım tırsmışlar tapınaklarına sığınıp son dualarını etmeye başlamışlar ki donanmanın büyük bir kısmı japon kıyılarına yakın bir noktada suya batar. bu felaketten yalnızca kubilay han yanındaki az sayıda insan kurtulur. daha sonra da kubilay fazla yaşamaz, ölür.
meğer çinliler kendilerini maraba yapan kubilaydan intikam almak için gemilerin bazı bölgelerini su almaya müsait sakat falan yapmışlar. bu durum da civarda yapılan kazı çalışmaları sonucu bulunan gemiler üzerinde yapılan incelemeyle ortaya çıkmış.
Marco polo’nun anlattığına göre yüksek tavanı altın ve gümüşlerle süslü, salonunda 6.000 kişinin yemek yiyebileceği, her grupta 3.000 asker olan 4 grup askerin 3 günlük vardiyalar halinde sırayla koruduğu muhteşem bir sarayı varmış.
Bu sarayın izlerine Çin’de yasak şehirde ming hanedanının bugünkü sarayının temelinde rastlanmış.
yönetimde ve sosyal hayatta her kültürden ve her inançtan insana yer veren saygı gösteren bir yöneticiydi. emrinde danışman, yönetici, asker olarak bir sürü müslüman, zerdüşt, hirıstıyan, budist vs. çalışmıştır; döneminin (göreceli) seküler kişiliğiydi.