herşey rassal olaylar neticesinde oluşmuş olsa bile boyutsuzluktan gelen birşeylerden günümüz insanının görebildiği boyutta maddenin, zekanın, ışığın, sesin bilimum varlığın oluşumu insan zekasının algılamasına göre tek bir noktadan boyutsuzluktan oluşmuştur. yani birşeyi birşeylerin tetiklemesi sonucu evren oluşmuş. yani bu 1 bit'lik bir bilgisayar hafızasının zamanla 1 tb'lık bir büyüklüğe ulaşması gibi birşey. 1 bit nasıl oluştu bunu ne evrimciler ne quantumcular ne kuyumcular bilebiliyor günümüzde. sonsuzluk içerisinde çok küçük bir sürecin gelişimi üzerinde hangi inanca sahip olursa olsun ve de isterse haklı olsun günümüz bilimcileri yetersiz kalmaktadırlar.
ben her zaman merak etmişimdir, bu fethullah tayfası neden allah'ın varlığını fizik ile kimya ile allah diyerek kükreyen aslan ile ispat etmek için çaba göstermiştir. kendileri allah'ın varlığına inanmak için bunları mı gerekli görüyorlar acaba? psikoljide yansıtma diye bir kavram vardır. fethullah'ı neredeyse allah'a şirk koşanlar, dindar görünümü altında her türlü üç kağıtçılığı yapanlar, acaba içten içe kendi inançlarından mı şüphe ediyorlar?
bu başlık aslında türkiye'nin temel görünümünü nasıl da güzel sergiliyor. ben kuantum fiziğinden zerre kadar anlamam hatta kuarkmış elektronmuş protonmuş liseden sonra adını duymuş adam değilim. bu tarz şeyler benim için çok da önemli değil açıkcası ben sadece bildiğim ve inandığım şeylere bakarım bu gibi durumlarda ama başlığı görünce bir yazarın yorumumu yoksa bir bilim dergisinin bir makalesi mi diye okumaya merak sardım. buradaki her yorumu tek tek ve yavaş yavaş okudum yorumların çok da az bir kısmı fizikle ve hatta kuantum fiziğiyle alakalı yazarlar tarafından yazılmış. doğrudur yada yanlıştır sözlüğün tamda mantığına uygun bir şekilde her yazar kendi yorumunu yapmış. onun dışındaki yorumları biraz biraz gülümseyerek okudum. zira o yorumları yapan bir çok kişi çok bariz bi şekilde fizik ve kuantum hakkında zerre kadar bilgisi olmayan arkadaşlar. işte dedim tam bu da türkiye gerçeği. biz millet olarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya o denli bırakmışız ki kendimizi; her konu hakkında illa üç beş cümle söyler bulmuşuz kendimizi. burada klavyeyi eline alıp allahında buna çok ihitiyacı vardı yazmak nasılda bir yorum ihityacıdır. sadece o arkadaş değil "tabi yahu gavur biliyor zaten allahın olduğunuda işine gelmiyor söylemiyo bize amerika" tadındaki yorumlarada söylüyorum aslında bunu. neden kimse ulan ben bu konuda bişey bilmiyorum bilenler bir taştışsada konuyu öğrensem diye aklına gelmez.*
çok kısa bir dönem önce tartışılan aşı konusu akıllara geliyor. hemen hemen herkes bişeyler söyledi kimse de uzmanlar çıksada buna bi yorum getirse demedi. aslında nasıl desin ülkenin başbakanı bile üç kuruşluk fikriyle aynı ülkenin sağlık bakanı olan birinin karşısında durmaya kalkıyor. yahu akıl fikir var bunu söyleyen kişi bir doktor üstelikde bir profosör çocuk sağlığı hakkında yüzlerce makale yayınlamış biri tabipler birliğindende ödüller almış bir tıpçı. bunlar bir kenara bu adam artık sağlık bakanı yani bir ülkenin sağlığı hakkında karar veren en üst mertebedeki kişi... bu adam diyor ki arkadaş bu bi hastalık ve aşıyla önlenebiliyor ve aşı olmanız sizin için faydalı, ve hatta dahada ileri gidip ekranlar karşısında aşı oluyor. yine aynı ülkenin başbakanı yani kitlelerin inandığı kişi ben bakanla aynı fikirde değilim aşı falan yaptırmıyorum diyor. bu ne gaflettir bu ne cahilliktir. durup düşündükçe insanın sinirleri alt üst oluyor. neyse efenim vel hasıl ı kelam her boka bilip bilmeden atlamayın bırakında bü ülkede artık bilen birileri iş yapsın "konuşa" bilen değil.
önemli not: bu entry kesinlikle üstteki yazarlara cevap değildir. onların yaptığı ironi sonucunda gerçekten böyle düşünenlere gelmiştir...
elbette ki inanılan varlığın buna ihtiyacı yoktur. onun hiçbir şeye ihtiyacı olmaması yüzünden zaten din diye bir şey yoktur. o sadece vardır. zarları atmıştır ve izliyordur. ben ona değer verip, onun sahip olduğu şeyleri sevip koruduğum sürece eminim ki aramızda bir problem olmayacaktır.
"allah'ın da buna ihtiyacı vardı". o kadar kolay ki bunu söylemek. fonetik falan yani, hani dile oturuyor.. hişşşt ilgi dağılmasın bitiriyorum, o kadar kolay ki bunu söylemek, karşısından gelecek cevap "senin önünde eğilip anlamını bilmeyip ezberlediğin şeyleri ruhsuz ruhsuz saymana mı ihtiyacı var?" olunca derin düşüncelerle saldırganlık başlar...
kuantum fiziği için olasılıkların olması yeterlidir. bu nedenle bilimsellikten uzak ve basitçe dini anlatmaya çalışmış bazı kitaplarda yazan "düşünsenize sadece bir aminoasit dizilimini, bunun bile gerçekleşmesi bile sıfıra yakın bir ihtimalken, bunun gibi sonsuz sayıda şeyin tam yerine oturarak şu anki sistemimizin yaratıldığını iddaa eder bazı komik bilim adamları..." gibi saçma sapan sözlerin fizikle çakışır bir yanı yoktur. canlıların ilk oluştuğu an meydana gelen sistemin olma ihtimali sıfıra istediği kadar yakın olsun sonuçta bir ihtimal varmış demektir. bu düşük ihtimal de şu an yaşadığımız evrenin meydana gelmesi için yeterlidir. bunun dışında sonsuz sayıda olasılığı kapsayan paralel evren teorileri veya sadece belirli bir an için geçerli olan olsılıklara dayalı multievren teorileri vardır ki bu son saydıklarım sadece teori aşamasında bile olsalar en azından "olması çok zor, o zaman allah yaratmıştır" savına karşı daha mantıklı ve geçerli bir çok açıklama sunabilirler.
ayrıca, inanan birisi olarak bu kadar saçma, basit ve düşünmekten uzak şekilde bilimi kötülemek adına dinimize inanan kişilerin adını "cahil, yobaz, düşünmekten uzak, akılsız" a çıkaran herkesi de müslümanlığın gerketirdiği şekilde okuyup araştırmaya ve düşünmeye davet ediyorum.
allah'ın varlığının kanıtlanması, beyhude bir uğraştır. zira islam inancında dünyaya gelişimizle başlayan imtihanın temeli, kanıtlanamayan, gözle görülemeyen, bilimlerle kesin olarak ispatlanamayan bir güce inanmaktır.
kuvantum fiziği de dahil tüm bilimlerde yapılan çıkarımlar ve tespitler ise, allah'ın varlığının tasvirleridir. temelde yatan heisenberg belirsizlik ilkesi de dahil olmak üzere kuvantumdaki kurallar, belirli postülatlara, yani öngörülere dayalıdır. baştan kabullenilmiş yargıların olduğu bir bilimdeki sonuçları ise -en azından dini açıklamalar için- istediğiniz gibi şekillendirebilirsiniz. kuvantum fiziğinde elde edilen ve edilemeyen bulguları bir kişi allah'ın varlığının ispatına yorarken, diğeri orucun bünyeye faydalarına, bir başkası ise koşuyoluna atılan diyagonal pasların gerekliliğine yorabilir.
öte yandan, kuran'da da geçtiği üzere, allah istese tüm insanları yalnızca hakk'a ibadet eden tek bir topluluk halinde yaratabilirdi. herkesin gerçeği açık seçik görmesi sağlanabilirdi. ancak bu tercih edilmemiştir. o nedenle de başta dediğim gibi, böyle bir ispat uğraşı, ister kuvantum fiziğini ister yarın öbür gün popüler olacak başka bir bilim dalını kullanarak yapılsın, boşadır, sadece tribünlere oynamaktır.
günümüz gerçeğidir. bilindiği üzere kuantum fiziği günümüzde kullandığımız tüm bilgisayar teknolojilerinin temelini oluşturacak kadar geçerli bir teoridir.
ve bu teori diyor ki, 5 üzeri 1 üstü ihtimaller imkansızdır, olasılıksızdır. ama bakıyoruz, bir protonun doğada kendi kendine oluşma ihtimali 5 üzeri 2. yani protonu belli bir irade yarattı yani bu iradenin adı allah.