hayatının önemli bir kısmını kuaförlerde geçirmiş, cüzdanını kasada bırakmıştır muhtemelen.
kuaförlük hala profesyonel anlamda algılanmıyor ülkemizde. ben nasıl lokantaya gidip iskender isteyince garson bana "köfte getirdim, köfte ye sen köfte" diyemiyorsa kuaför de kafasına göre saç boyuna ve rengine karar verme, kaş katletme, tırnak eti itlafı vs. yapma hakkını kendinde göremez, görmemeli. bunların bir de fön çekemeyen modelleri var, evlere şenlik. kıçıkırık bir föne 25 lira almayı bilirler ama onu bile hakkıyla yapamazlar. iğne vurmayı bilmeyen hemşire yok, fön çekmeyi bilmeyen kuaför nasıl var şaşılası.
bir arkadaşım vardı. kendisi hayatında bir kez saçına fön çektirmiş ve yıllarca anlatmıştı. saçlarına güveniyordu bi de harbi rocker bi tipti. biraz da fallosentrik.
benimdir o. her gittiğimde saçlarımı defalarca tarayan dolaşıklığı açıldığı halde bi sağdan bide soldan bir daha bir daha tarayan olmadı çekiştiren kuaförlerden nefret etme sebeplerimdir. makyaja gidersiniz suratınıza uk subuk renkler sürer palyaçoya dönersiniz, yada saçınızı yaptırmaya gidersiniz sonuç yüzde 85 hüsrandır. Bunu bile bile neden bir de para vereyim? kendi istediğim modeli evde kendim yaparım daha iyi. ayrıca hiçbir kuaför doğal modellerden yana değildir. fönleri bile saçı pırasa gibi yapana kadar çekerler.
haklı kadındır. önce içeri girersin, içerisi buram buram şampuan ve yanık saç kokar. miden bulanır. sonra koltuğa oturursun, gelir "nasıl olsun, ne yapalım?" diye sorar "uçlarından al, fön çekme." dersin. "tamam." der. sonra başlar ıslatmaya buz gibi bir suyla. uçlarından alma bahanesiyle saçlarınızı kısalttıkça kısaltır. zaten saçlarınız kıvırcıktır, kuruyunca iyice kısa görünür. sizin saçlarınız kesilirken yanınıza kuaförün ergen sapık çırağı gelir bir ton soru sorar asılır. iyice siniriniz bozulur. tam o sırada kuaförün müdavimi olan leoparlı kıyafet giymiş teyze gelir, gelin, görümce, kaynana, herif ne varsa anlatır kafanız allak bullak olur.
işte o benim. ayna karşısında süs biberi gibi, saksı gibi gibi oturup onu bunu çekiştiren insanlarla dolu mekanda afakanlar basar. "saçımı kestireceğim" dersin, "ay terk mi edildin?" diye sorarlar. "saçın rengini mi değiştirsek?" dersin yandan atlar biri "abla gel sarı yapalım" der. ulan her kadın sarışın olmak zorunda mı? hele ki kara kaş kara göz bir kadına sarı saç yapılır mı ya? basıcak oryal midir ne zımbırtıysa.
hem herkes fönlü, manikürlü gezmek zorunda mıdır? tamam düğün olurmuş, özel bir an olurmuş, ya da beyazları kapatmak istersin amenna. ama sabahın 6sında uyanıp kuaföre gidenleri biliyorum. ben gitmem. nefret ederim. ayrıca mide bulandırıcı. herkesin saçını taradığı tarakla sizinde saçlarınızı tararlar. kuaföre gitmeyi, kendini köle ilan etmekle özdeşleştirip kuaföre gitmekten hazzetmeyen bir nesil yetişsin istiyorum...
güzel olabilmek için kuaföre ihtiyaçın olmadığını azcık bir beceriyle kişinin kendi kişisel bakımını yapabileceğini kavramış kadındır.zira şanslıdır.çünkü kaşlarını muazzez ersoy kaşı gibi ince aldırmaktan,saçlarını ise b*k sarısına boyatıp ortalarda şebek gibi dolaşmaktan kurtulmuştur.geriye kaldı kıl tüy,ee onu da bu kadar şeyden sonra kendin hallet be bacım..!