uçları kırık saçlara haddinden fazla ilgi gösteriyorlar. hiçbir şekilde kestirmek istemediğiniz halde, ruh halinizi değil, yalnızca alacakları parayı hesaba katarak kırpıyorlar vicdansızca. etmiyorum lan hakkımı helal! (devrik kurunca daha kalender oldu sanki)
kendini mahallenin muhtarı olduğunu zanneden, yedi ceddine kadar bilgileri sorup almaya çalışan, bütün müşterileriyle sohbet etmek zorunda olduğunu sanan meslek erbabı.
kapıdan içeriye girdiğimde, beni "oo ne güzel olmuşsunuz siz böyle" diyerek karşıladılar. oysa ben kendimi o kadar yorgun ve kötü hissediyordum ki, aynaya bakmak bile istemiyordum. ama bu söz üzerine şöyle bir süzdüm kendimi aynada, elbiseme baktım ve en azından kıyafetimin güzel olduğunu düşündüm. sonra ojelerim sürüldü ve bu arada gene aynaya kaçamak bakışlar attım. sonra saçıma fön çekilmeye başlandı. her tutam şekil aldığında biraz daha güzel hissetttim kendimi. birinci kat fön bitip de makyaja geçildiğinde kotuğa yaslandım ve biraz dinlenmeye çalıştım, çünkü aslında evden çıkacak halim yoktu ve sadece insan içine çıkmak ve kendimi ruhen iyi hissetmek istemiştim. makyaj ve ikinci kat fön tamamlandığında ise ben artık sahneye çıkmaya hazır bir star olarak görüyordum kendimi....
Çoğu kadın ve erkek kuaförün hastasıdır ama iki şekilde; kadınlar, hastadır çünkü kocalarından sonra onları en iyi motive eden şeydir.erkekler hastasıdır, çünkü sevgili karısı bu ayda aldığı maaşın tümünü ya da büyük bir kısmını buraya harcamıştır.
boşa zaman harcanan mekanlardır. fakat maalesef en azından ayda bir kere uğranır. ve boşa zaman harcanır.
kimse bıyıklı, kaşları büdü kıvamına gelmiş hanım kızlardan hoşlanmıyacağına göre... kızlar ve erkekler katlanır bu mekanlara...
benim gördüğüm kadarıyla genelde iyi işleyen bir kuaföre sahip olan kadınlar 30 yaşlarını geçmiş ve maalesef evlenememiştirler. saç keserken, kaş alırken surekli birilerine mesaj atmaktadırlar ki bu buyuk ihtimalle mahallenin "zibidi" ya da "kro" olarak tarif edebileceğimiz tipleridir.kısa sureli ilişkiden sonra bir diğer kroya geçer kuaför ablalarımız.
ayrıca her gittigimde arabesk muziğinin derinliklerinde kaybolur,zaten alınan kıllar yuzunden çektiğim acıları anlatam sarkılarda kendimi bulurum sonra kaybederim asırı doz arabeskten uzun sure kendime gelemem.
berber olmayan. toplum içinde mazallah kuaför yerine berber derseniz dalga geçiyor sizi ezip ezip utandırıyorlar efendim. berber erkeklerin gittiğiymiş öyle dediler. kuaför bayanların gittiğine deniyormuş. hani şu ağdadan makyaja herşeyin yapıldığı yer. gerçi artık erkeklerin gittiği "beautiy saloon"larda da ağdadan makyaja her şey yapılıyor ama ben söyleyenlerin yalancısıyım.
sıkıntya bir sıkıntı daha katan mekan. çalan yüksek ses müzik yok müzik değil zımbırtı, efendim sonra kendini bulamamış erkek çalışanlar, köpeklerine mama yediren sarışın hanfendiler, nereye baksan kendini görmeni sağlayan dev aynalar, başına üşüşen kadınlar. sonuç: yılda iki kez meburiyetten uğranılan ve içiniz giderek para verdiğiniz yer haline gelir.
kızıl saçla çıkmayı planladığınız halde siyah saça razı olarak ayrılabileceğiniz dükkandır.
Çoğunlukla tam olarak ne istediğinizi hiç anlatamayacksınızdır ve sonunda en iğrenç model ve renge bile "Size Çok yakıştı!" diyen biriyle kavga edeceksinizdir.
bazı insanların, hiç denecek kadar az uğradığı kişi. içeride yemek yedikten sonra yağlı ellerle çektikleri fön, on dakika sonra evde yıkanması sonucu bozulmaya mahkumdur.
mutsuz ve depresyonda hanım kızımız kuaföre gider ve olarlar gelişir:
kuaför: ne yapalım güzelim sacına?
kız: biraz uclarından kısaltalım
kuaföre adlı essek boku: ayy ama bak ıstersen iyice kısaltalım berna lacin gibi, sana kısa sac cok yakısır, hem gözlerın ortaya cıkar
kızcağız adlı madure: amaaan kes kes hepsını gitsin zaten ahmet de benı sevmıyo böhühehaaaa
sonuc: yıllarca doğru duzgun uzayamayan kısacık saclar, ve tam uzatma arıfesınde saclar ınanılmaz cirkinken cekılmıs kusmuk bır fotoğraf ve ve ve bu fotografın ehlıyete konması sonucu salaklığın tescıllenmesı.
pekı kızımız uslanır mı? hayır.
görelim:
aradan gecen yıllar, zorla uzayan ve tam da bı boka benzemeye baslayan saclar, kızın eli para görür, bunu sezen kuaför adlı .bne operasyona baslar:
kuaför adındakı dallama: ayyy ne guzel uzadı sacların kız, artık unıversıtelı de olsun, su saclarını bır ton acalım * sonra da paket atalım, ne havalı olur valla
enayiliğine doyulamayan kız: olurrrrrr
aradan gecen iki yıl, kızın sacları mısır püskülü gibi olur bu sefer dallama kuaför de koyu yapalım sacını hem doğal olur hem de yüzün acılır der.
sacın sahibinin değil de kendisinin "hmm dün rüyamda bi sac görmüstüm bu gün onu kimin kafasında denesem acaba" zihniyetiyle hareket eden ve asla nedeni belli olmayan bi sekilde sacını senin istediğin sekilde kesmeyen kisidir canlıdır insandır [yoksa değil midir]! percem istersin kahkül keser mesela, ağzı kulaklarında "beğendnin mi?" diye sorduktan sonra "hayır!" cevabını aldığında sasırır, hayır istediğim gibi kesmediysen neden beğenilmemesine sasırıyosun... defalarca söylerim "bak ucları mucları kırılmıstır bırak kırık kalsın boyuna sakın dokunma ben kırıklarımla mutluyum sen sadece bi kac tane daha kat at" ama hayır bi kac kat atar ve sonra aniden cevap vermen istenmeyen daha doğrusu cevap beklenmeyen bi soruyla "aha uclarıda kırılmıs alayım mı onlarıda" diye sacın uclarına doğru yönelir ve "hayırrrrr!" diye haykırmak icin cok gec kalmıssındır...