mutsuz ve depresyonda hanım kızımız kuaföre gider ve olarlar gelişir:
kuaför: ne yapalım güzelim sacına?
kız: biraz uclarından kısaltalım
kuaföre adlı essek boku: ayy ama bak ıstersen iyice kısaltalım berna lacin gibi, sana kısa sac cok yakısır, hem gözlerın ortaya cıkar
kızcağız adlı madure: amaaan kes kes hepsını gitsin zaten ahmet de benı sevmıyo böhühehaaaa
sonuc: yıllarca doğru duzgun uzayamayan kısacık saclar, ve tam uzatma arıfesınde saclar ınanılmaz cirkinken cekılmıs kusmuk bır fotoğraf ve ve ve bu fotografın ehlıyete konması sonucu salaklığın tescıllenmesı.
pekı kızımız uslanır mı? hayır.
görelim:
aradan gecen yıllar, zorla uzayan ve tam da bı boka benzemeye baslayan saclar, kızın eli para görür, bunu sezen kuaför adlı .bne operasyona baslar:
kuaför adındakı dallama: ayyy ne guzel uzadı sacların kız, artık unıversıtelı de olsun, su saclarını bır ton acalım * sonra da paket atalım, ne havalı olur valla
enayiliğine doyulamayan kız: olurrrrrr
aradan gecen iki yıl, kızın sacları mısır püskülü gibi olur bu sefer dallama kuaför de koyu yapalım sacını hem doğal olur hem de yüzün acılır der.
sabah gittiğim yerdir. bende acı bir şekilde anısı vardır. sonuçta her kuaför birbirine benzemez...
--
şimdi gittim, oturdum koltuğa etrafı süzüyorum hmm, güzell... gibisinden. zaten şu 'kadın sıkıldımı saçını, başını değiştirir' sözü çok doğru azizim, orda olma sebebim o.
neyse geldi benim minnoş kuaförüm, selam tatlımm ne yapıyoruz bakalım dedi kırıtarak.
dedim kestircekti--m kii orda saçını kestirmiş kadının hesabı ödeyişini duydum 50 lira verdi ki bu fönsüz.
sıkıntya bir sıkıntı daha katan mekan. çalan yüksek ses müzik yok müzik değil zımbırtı, efendim sonra kendini bulamamış erkek çalışanlar, köpeklerine mama yediren sarışın hanfendiler, nereye baksan kendini görmeni sağlayan dev aynalar, başına üşüşen kadınlar. sonuç: yılda iki kez meburiyetten uğranılan ve içiniz giderek para verdiğiniz yer haline gelir.