--spoiler--
Ey arkadaş, gel! Şimdi bu cüz’iyâtı bırakıp, saray şeklindeki bu acîb âlemin eczâlarının birbirine karşı olan vaziyetlerine dikkat edeceğiz.
işte, bak: Bu âlemde o derece intizam ile küllî işler yapılıyor ve umumi inkılâblar oluyor ki, âdetâ bütün bu saraydaki mevcud taşlar, topraklar, ağaçlar, herbir şey, birer fâil-i muhtar gibi bütün bu âlemin nizâmât-ı külliyesini gözetip ona göre tevfîk-ı hareket ediyor. Birbirinden en uzak şeyler birbirinin imdadına koşuyor.
işte, bak: Gàibden acîb bir kafile Hâşiye 10 çıkıp geliyor. Merkepleri ağaçlara, nebatlara, dağlara benzerler. Başlarında birer tabla-i erzak taşıyorlar. işte, bak, bu tarafta bekleyen muhtelif hayvanâtın erzaklarını getiriyorlar. Hem de bak, bu kubbede o azîm elektrik lâmbası, Hâşiye 11 onlara ışık verdiği gibi, bütün taamlarını öyle güzel pişiriyor! Yalnız, pişirilecek taamlar, bir dest-i gaybî tarafından birer ipe takılıp Hâşiye 12 ona karşı tutuluyor. Bu tarafa da bak: Bu bîçare zayıf, nahif, kuvvetsiz hayvancıklar-nasıl onların başı önünde, latîf gıdâ ile dolu iki tulumbacık Hâşiye 13 takılmış. iki çeşme gibi, yalnız o kuvvetsiz mahlûk, onu ağzına yapıştırması kâfidir.
Elhasıl: Bütün bu âlemin bütün eşyası, birbirine bakar gibi birbirine yardım eder, birbirini görür gibi birbirine elele verir; birbirinin işini tekmil için birbirine omuz
Hâşiye 10 Umum hayvanâtın erzakını taşıyan nebâtât ve eşcar kafileleridir.
Hâşiye 11 O azîm elektrik lâmbası Güneşe işarettir.
Hâşiye 12 ip ve ipe takılan taam ise, ağacın ince dalları ve leziz meyveleridir.
Hâşiye 13 iki tulumbacık ise, vâlidelerin memelerine işarettir.
--spoiler--