yüce insan, sonuncu padişahımız, gemicik sahibi, ulu efendimiz r.t.e'nin milletin gözüne baka baka söylediği ve büyük alkış aldığı söz. insanların büyük bir çoğunluğu aç kalmamak için bu lanet şeyi kullanıyor. temel ihtiyaç mamullerini, evlatlarının okul masraflarını, elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet borçlarını kredi kartları ile ödüyorlar. işsizlik te boyumunuz aşmışken vatandaş şerefsizce, dürüst olmayan bir iş yapıyor da onları bu şekilde yaşamaya mahkum eden tayyip efendi mi doğru yapıyor?
ama bu millete müstehaktır. yaşlı bir adamın dilinden düşmeyen laflar kendini sürekli güncel tutuyor: 4 s kuralı.
ayarımız kaçalı çok olmuş. sadece bu açıklamayı alkışlayanlara değil sözüm. ötekiler de aynı aymazlıkta, utanmazlıkta.. merak etmeyin benim de, sizin de bu şakşakçılardan hiç farkımız yok. futbol taraftarlığından öteye gitmiyor bizim durumumuz, ama onu bile beceremiyoruz. takımın yenilir yalnız bırakmazsın, alnından öperim. takım tutar gibi siyasi parti destekleniyor bu ülkede falan denir ya; işte o durumda bile değiliz.
üstümüzden inmiyen adamların meydanları dolup taşıyor. gözümüzün içine baka baka masallar anlatılıyor, bizse onları futbol takımı destekler gibi bile destekleyemiyoruz.
son derece doğru bir cümle ama kimse anlamamış...
cümlede geçen 'dürüst gözüyle' öbeği; bakan kişinin dürüst olmasını gerektiriyor. yani kredi kartı kullananların dürüstlüğüyle alakalı bir durum yok...
adam dürüst olmayınca gözü nasıl dürüst olsun...
celallenmeyin olm, doğru bir şey söylemiş...
annelerine edilen küfürü sineye çeken bir halk, tabiki de askerinin başına çuval geçirildiğinde susacaktı. öyle ya devletten korkutularak, darbelerle terbiye edilerek büyüdük. salyaları aka aka bir boşbakan çıkacak, dürüstlük tahlili yapacak. hemde sırf kredi kartı ile borçlanılıyor diye. sanki kredi kartı olmadan taksit yapan bir kurum varmış gibi.
bize daha ne yapsalar azdır azizim. anamızada sövse, yerin dibinede soksa azdır...
dünyanın en tuhaf mahluku
akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
yiyecek ekmeği olmadığı için kredi kartına borç taktığını iddia eden insanların kazanmadıkları paranın harcamasını yaptıkları için süründüklerini bildiren söz.ayrıca türbanlının 4x4 jipi neden millete batıyor bunu da anlamak zor.
dürüst gözüyle bakılmayan ezilmis ve asagilanmislar, insancıklar kendi çözümlerini kendileri üretiyorlar. kendi hayatlarına kendileri son veriyorlar. muhtemelen batakta bulunan insanlar, son padişahın bu sözünden etkilenmişlerdir. işine gelince allaha sarılan bu kan emiciler yüzünden intihar eden insanları görünce; bir insanın vicdanı (eğer var ise) sızlar, azaptan kahrolur.
ama bu konu ile ilgili en etkileyici yazıyı yine bizden önc(d)ekiler yazmışlar: (bkz: kredi kartiyla borclananlara durust gozuyle bakmam/#4878399)
nereden baktiğinla alakali olan durumdur..
evine eşya alamayan, zaruri ihtiyaçlarini karşılayamayan, son caresi kart olan insanlara söylenirse son derece haksızlık edilmiş olur.
lakin hiçbir geliri olmayan, üstüne üstelik "ben lüxümden vazgeçmem arkadaş" tavri içerisinde olan * insan için bir nebzede olsa doğru kelamdir..
halk bilinçlenmeli artik atalarimizi dinlemenin vakti geldi "ayağını yorganina göre uzat" son çıkan bilinçlendirme reklamida bu yöndedir.. **
en az üç çocuk yapmayan vatan hainidir, akp ye oy vermeyen şerefsizdir diye devam etmesi gereken padişah incisi... kredi kartıyla borçlananın tiz kellesi vurula...
tüm kredi kartlarımı kestim attım bu vahiy üzerine. götümü siktirmeyi düşünüyorum namuslu borçsuz bir hayat yaşamak için...
Sayın başbakanımızın Eskişehir Girişimci Sanayiciler ve işadamları Derneği tarafından Anemon Otel'de düzenlenen 2. Beyaz Altın Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmada sarfettiği cümle.
Konuşmanın ayrıntıları şöyle :
"Kredi kartı borçlularına da değinen Başbakan Erdoğan, "(Kredi kartı mağdurları) ifadesini kullanıyorlar. En akıllısı bile kullanıyor. Kusura bakmasınlar kredi kartının mağduru olmaz. Kredi kartı sebebiyle borçlananlar olur. Kredi kartıyla borçlananları şöyle bir farklı yere koyuyorum, onlara da dürüst gözüyle bakmam. Kredi kartı kullanıyorsan fazlasını kullanma. Zaman zaman bunu yaptılar. Şimdi diyorlar ki (bunları bağışlayın, affedin, bunun üzerine çizgi çekin). Nasıl çekeceksin? Kart mağduru olmayıp da alın teriyle kazananın hakkı ne olacak? Kredi kartı mağduru diye bir kurum oluşturacaksınız, bunların bedelini de onlara ödeteceksiniz. Biz burada emanetçiyiz. Siz bize bir emanet veriyorsunuz, biz bu emaneti adil biçimde kullanmak, kullandırmak zorundayız" dedi."
Şimdi kardeşim, başbakan yerden göğe kadar haklıdır. Çünkü, bizim milletin ayranı yoktur içmeye atla gider çeşmeye. Her insanın bir gelir düzeyi vardır ve buna göre yaşamak mecburiyetindedir. Gelirinden fazlasını tüketen insan elbetteki sürekli borçlanarak bir süre sonra da kendini kilitleyecektir, tıkanacaktır.
Efenim, 600 tl asgari ücretle çalışan ve başka geliri olmayan bir insan, mesela cep telefonu kullanmamalıdır. Pahalı sigara içmemelidir. Lüks tüketim çılgınlığına kapılmamalıdır. Cep telefonu, bilgisayar, araba falan fıstık bunlar senin neyine kardeşim???
Bizim milletimiz lüksü, tüketmeyi, gösterişi sever.
Ne kazanıyorsan onu harcayacaksın. Bunun dışındaki davranış biçimi dingilliğe girer. Efenim süt parası dendi, okul masrafı dendi, o zaman daha çok çalış, kahvede zaman öldürme, ek iş yap di mi? Gerekiyorsa uyuma.
Sen zır zır kredi kartından çektirirsen, elindeki avucundakine bakmadan her gördüğünü almak istersen, ay sonunda gelecek ekstreye de katlanacaksın.
Diyeceksiniz ki, yoksulluk sınırı 2.240 tl. yani bu ülkede bir insanın kendisini ve ailesini minimum şartlarda yaşatabilmesi için aylık 2.240 tl kazanması gerekiyor. Asgari ücretle çalışan biri nasıl yaşayacak? Yaşamayın efenim? kim diyor size yaşayın diye? kafanıza silah dayayan mı var? hı?
kredi kartı kullanmaya gerek duymayan bu sebeple insanların düşebileceği durumu kestiremeyen bir organizmanın ağzından çıkması muhtemel cümle.
* çocuklar başkası tarafından okutulur, diplomaya "sponsored by ramsey" yazılmadığı kalır.
* ülker'in dağıtım işi alınır.
* hasan doğan'dan cüzi taksitlerle kayık alınır. -gemi demeyin lan- tabi aynı hasan doğan vasıtası ile futbolda etkin olunur.
* cihan kamer çocuklara "yardımcı" olur, ortak olur çocuklara.
* gittiği yerlere 3-5 açılış programı ekleyip gidiş geliş bedavaya getirilmekle kalınmadığı gibi üste harcirah adı altında para bile alınır.
* 7 yıldızlı otelde "çok sevildiği için" misafir edilerek tatil yaptırılır.
* gittiği yerlerde hesabı da ödemez kendisi, koskoca başbakan gelmiş "buyur dükkan senin" mantığı hakim olur.
baktığımızda adamın cebinden 5 kuruş çıkmıyor. ha bak, bayramlarda çocuklara para veriyor bak hakkını yemeyelim.
şimdi böye bir adam bilmez ki 700 lira maaş alan evi kira olan adamın içindeki durumu? eskiden komşudan borç istenirdi bir ihtiyaç için, adamın cebinde kart varsa komşusundan isterken utanmamak için, kendine göre küçük düşmemek için kart ile görüyor ihtiyacını. elektrik faturası, telefon faturası da, su faturası da kredi kartı ile ödenebiliyor. çocuğu hastalanıyor ilaç parası yok? çekiyor kredi kartından. 1000 lira için 2000 lira faiz ödüyor.
sen hiç düşmediğin bir durumu bilmezsin tabi "ben hep pazardayım" dersin ama pazarın durumunu bilmezsin. "halkın refahı iyi" dersin sadece kredi kartı borçlu sayısı 1,5 milyon olmuş. senet yüzünden, çek yüzünden mahkemelik olanlar dahil değil bu sayıya. gerçek işsizlik oranı %18,6 olmuş. otoparklar haczedilen otomobilleri almıyor, artık tarlalarda ürün yok, boş tarlalar bankaların otoparkı olmuş durumda. sen bilmezsin, saatte 170 km hızla gittiğin için o yollardan göremezsin etrafını, boş tarlaları. çiftçinin cebinde parası yok, gübre alacak çek kredi kartını, mazot alacak tarla sürecek çek kredi kartını, ilaç alacak ürünü ilaçlayacak çek kredi kartını. sen bilmezsin tabi bunları.
sen bilmezsin, kredi kartı borçlularının çocuklarını okutan yok, "küçük" taksitlerle kayık veren dostları yok, yardım edecek ortak olacak dostları yok, bedava tatil yaptıkları 7 yıldızlı otel yok, bedava uçağa binemiyorlar, bedavadan bırak mayback'e belediye otobüsüne binemiyorlar bayramlar haricinde.
ekmek elden, su gölden bir yaşam tarzında olan adam bilemez, dürüst de bakamaz bu insanlara.
peki ya parti mitinglerini bedavaya getirmek için açılış, vali ziyareti koyarak üstüne bir de harcirah alan sen dürüst adam mısın? adamsan -bak adam değilsin demiyorum- önce kendi durumunla, vatandaşın durumunu bir muhakeme eder, bir karşılaştırma yaparsın.
''sen ülkeyi hangi kafayla yönetiyorsun ona bak'' denir bu söze.
hadi daha insancıl yaklaşalım; sayın başbakan seçilmeden önce 'imf mi asla' imf'yi kovacağız demişti... demişti ama bugünün şartlarıyla elin hödösüne borçlanma düşüncesinde değil mi?
işte vatandaşın da farkı yok. krizden önce 'kredi kartı mı asla' diyen vatandaş bugün şartlarıyla ekmeği bile marketten kredi kartıyla almak durumundadır.
neden mi? cebinde nakit yok.
velhasıl kelam satacağımız gemiciğimiz yok sayın boşbakan, sen halk adamısın ya anlarsın!
elde avuçta tutunacak bir kredi kartı kalmışsa ülkemdeki issizlerin son 5 ayda sekiz yüz bini geçmesinin ardından bir hayli komik duruma düşecek bir yargı her şeyde hamd olsun diyen zihniyete göre çok doğal peki ya evine ekmek götüremeyen vatandaş için.
kime dürüst gözüyle bakıyor bakalım;
1,5 milyar dolara yakın halkın parasını iç eden ihlas holding'e
almanya'da ki katakulli deniz feneri'ne sabah gazetesini satın almak için 1 milyar dolar kredi çeken çalık grubuna,
ihalecilere,
mezarcılara,
hırsızlara,
ayet satıcılarına,
avrupa'da cami cami gezip para toplayan din simsarlarına.
dürüst gözüyle baktıklarını gördükten sonra tayyip'in gözünde dürüst olmamak evladır.
sözün sahibine degil de orada alkıslayanlara daha sinir oldum nedense, ulan bir babayigit diyememis 'biz arkadas burslarıyla degil asgari ücretle cocuk okutuyoruz, borclanmayalım da ne yapalım' diye. hay sizin kalıbınıza. alkısla belki sana da ekmek cıkar kemiksiz herif.
tanım: haşmetli padisahımız, birinci recep tayyip erdogan hazretleri' nin buyurdugu söz.
meydanlarda ve meclis kürsüsünde 2001 yılında şu kadar beyaz eşya satılmıştı 2008 yılında bizim dönemimizde şu kadar satıldı diye övünürken dürüst gözüyle bakıyordunuz ama neyle alındığını sormuyordunuz.
ama o da ne? aynı anda 1500 kişiyi işten atan bir bankanın* ex-personelinin kredi kartlarının taksitlerini bedenlerini satarak ödemesi gerekiyor ahlâklı/dürüst olabilmeleri için.
tuzu kuru vıcık vıcık ellerinden fışkıran paranın sesi olsa gerek bu pervasızlığın nedeni! iyi ki bunlar başbakan felan olmuyor.