hırvatların bulduğu, fransızların ''kravat'' olarak kullandığı, ülkemize ise medeniyet yuları olarak girmiş bir tür takı. iç anadolu yöresinde gravat söylemiyle de karşımıza çıkar.
takılar hariç üzerimizdeki her giysinin bir fonksiyonu vardır. peki kravatın boğazı sıkmaktan başka fonksiyonu nedir? her iki yakayı bir araya getirmekse düğme o işi görüyor. düğmeleri örtüp giysimizi güzel ve renkli kılmaksa kadınlar niye takmıyor? pek de kravat sever bir millet olmadığımız açıktır ama ister inanın, ister inanmayın kravatın ortaya çıkışında türklerin de rolü var.
1660'da osmanlılar avusturya ordusuna yenilince o zamanlar avusturya-macaristan imparatorluğu sınırları içinde olan hırvatistan'dan (croatia) bir alay asker zaferin kahramanları olarak paris'e götürüldüler ve kralın huzuruna çıkarıldılar. bu askerler boğazlarına renkli mendiller takmışlardı. bu mendiller romalılar devrinde hatiplerin, ses tellerini sıcak tutmak için boğazlarına sardıkları mendillere benziyordu. kral çok beğendi ve kendisi de krallık kravatları takan bir alay kurdu. kravat kelimesi de hırvat anlamındaki 'croat'tan türedi.
çok geçmeden bu moda ingiltere'ye sıçradı. hiçbir centilmen boğazına bir şey sarmadan kendini iyi giyinmiş hissetmiyordu. kravat o zamanlar o kadar yüksek bağlanırdı ki, insanlar vücudunu döndürmeden etrafa bakamıyorlardı, ama hiç olmazsa bir faydası vardı. kılıç darbelerine karşı boyunu koruyordu.
kravat çeşitli şekillerde yüzyıllarca yerini korudu, yüzden fazla değişik bağlama şekli geliştirildi. bağlama şekilleri üzerine kitaplar yazıldı. 1960 gençliğinin düzene baş kaldırması sırasında biraz gözden düştü ama 1970'li yıllardan başlayarak popülaritesi yine arttı. tabii ki patronlar kravat takınca çalışanlara da başka seçenek kalmıyordu.
kravatlar erkeklerin elbise dolaplarının en kolay yıpranabilir aksesuarlarıdır. genellikle erkekler kravatı düğümünün bir tarafından, ince ucunu çekerek çıkarırlar. halbuki doğru yol kravatı bağlarken hangi hareketleri yaptıysanız, sökerken de ters sıra ile aynısını yapmanızdır.
kravatı çıkardıktan sonra her iki ucunu birleştirip iki kat yapmanız, parmağınızın üzerine bir kemer gibi sarmanız, parmağınızı içinden çektikten sonra bütün gece o şekilde muhafaza etmeniz uzmanlar tarafından tavsiye ediliyor. eğer söz konusu olan bir ipek kravat ise sabahleyin de hemen askıya asmanız gerekiyor, bu şekilde içindeki fiberler orijinal şekillerine gelecektir. son bir uyarı: üzerinde leke olsa bile ipek kravatları kuru temizlemeye göndermeyin, deforme olabilirler, mümkün olduğunca kendiniz temizlemeye çalışın bu da bir sonuç vermezse dikişlerini söküp mendil olarak kullanabilirsiniz.
son bir iki senedir, öğrencilerin üçgen kısımlarını boyunları yerine göğüs bölgesinde taşıdıkları ve artık süs eşyası kıvamına gelmiş cisim.
benim bildiğim kravat, önce kendine saygıyı temsil eder. ama herhalde artık insanların kendilerine saygıları yok. o kravatı tıpkı diğer arkadaşları gibi gevşek bırakacaklar, daha hoş olacak. aynaya baktıklarında daha krizma(!) hissedecekler. sokaklarda 'bu milletin geleceğiyim' diye dolaşacaklar.
eh, eğitim sistemi yerlerde sürünür hale gelince, öğretmenler dahi kendi aç karınlarının derdine düşünce, öğrencilerin tavırlarıyla kim ilgilenir ki...
hırvatların icadı, fransızların süsü, ingilizlerin vazgeçilmez aksesuarıdır. belli bir dönemden sonra batı hayranlığı yanlış şekilde işleyen osmanlıya ise ancak 19. yüzyılda giriş yapabilmesi gayet şaşırtıcıdır. zihnine şekilci anlayışın tohumları ekilmiş kimseler ise nefret eder, takım elbiselerine dolamazlar. bahaneleri de gâvur icadı olmasıdır. sormak lâzım, giydikleri takım elbiseyi müslümanlar mı icat etmiştir?
yaygın 4 bağlayış türü olan yular. kimi günlük kullanım için, kimi daha resmî falan. genel ağdaki türkçe kaynak yetersizliğinden ingilizce adlarıyla yazıyorum:
lisedeyken annem bakmış kravat pis, demiş şunu yıkayayım.. sen git gece gece kravat yıka, ütü de bozuk yatağın altına ser düzlensin diye, canım yaa ana yüreği işte. neyse sabah kalktım zaten geç kalmışım can havliyle kravat arıyorum, bi bakttım kardeşimin yatağının altında çıktı, vay anasını sayın seyirciler gel gör ki kravat çözülmüş, hamal kayışı gibi upuzun duruyor, sabahın 7si ve ben mahallede kravat bağlamayı bilen bilge birisini arıyorum, sokağın o saatte öyle sessiz olabileceğini hiç düşünmezdim, korku filmlerindeki ıssız şehirler gibi..
Ne mi oldu, bizde rajondur haci kravatsız gideceğine ayakkabısız git, gitmedim okula tabii, günahı da annemin boynuna. orta 1de bağladığım kravatın düğümünü hiç çözmeden orta 3te okul bitince haleflerime devrettim.
KRAVATIN HiKAYESi : A LA CROATE - CRAVATE - KRAVAT
1635"de, 30 Yıl Savaşları sürerken Fransız Kralı XIII. Louis için savaşan yaklaşık 160 bin lejyoner ve şövalye arasında bir grup asker vardı ki kıyafetlerindeki bir ayrıntı nedeniyle diğer askerlerden rahatlıkla ayrılabiliyordu. Hırvat askerleri farklı kılan, boyunlarına bağladıkları atkılardı.
Savaşa giden Hırvat askerlerini uğurlayan eşleri, sevgilileri, anneleri başlarından çıkarttıkları atkıları, sevdikleri adamların boyunlarına bağlamış ve birer düğüm atmışlardı. Bir yandan evlerinden uzakta oldukları sürece bu atkıları her gördüklerinde kendilerini ve evlerini anımsamalarını istiyor bir yandan da attıkları özel düğümlerin erkeklerini kötülüklerden koruyacağına inanıyorlardı. Savaş sürerken, Hırvat askerlerin boyunlarındaki bağlar dikkatlerden kaçmadı.
Değişik bilgiler olmakla birlikte boyun bağlarının 30 Yıl Savaşları"nda popüler olduğu kabul ediliyor. O güne kadar "ruff" denilen bir tür yaka kullanan Fransızlar, Hırvatlar"ın kullandığı, ütüleme, kolalama gibi sorunları olmayan yeni boyun bağlarını kabullenmekte hiç mi hiç zorlanmadılar.
Fransızlar, kendilerine özgü revizyonlarla geliştirdikleri aksesuara "A la Croate - Hırvat Usulü" adını takmıştı. A la Croate"ın, Cravate"ye, yani bugünkü kullanıldığı "kravat" ; haline dönüşmesi sırasında şekli, kullanımı, yüklendiği sembolik anlamlar da tarihin aksıyla birlikte büyük değişiklikler gösterdi.
Takım elbiselerin vazgeçilmez aksesuarı, ancak yakın dönemde kot pantolon üzerine beyaz gömleğe de takılan ciddilik göstergesi obje. Severim kendilerini.
her sabah bağlamak için büyük bir mücadele verdigim. takim elbisenin olmazsa olmazi, fakat biz erkeklerin genel olarak nefret ettiği, boyun baği. kimileri buna medeniyet yulari da derler. o da kesninlikle çok doğru bir ifadedir kanımca.
hayatımda gördüğüm en saçma şey. yani kravat kadar gereksiz bir kıyafet olamaz. yani bütün dünyada resmiyetin simgesi olması da ayrıca bir saçma. birazcık kafası çalışan memleket yok mudur yani ?