Bütün gece sabaha kadar, on iki - on üç yaşında çocuklar afacan afacan gözlerini kırptılar, el ele tutuşup rüzgarlara karışarak koştular etrafımda...
21 Kasım 1941 gününü yaşıyorum.
Kragujevaç kentinin kırlıklarındaki vadilerde Alman mangaları mitralyöz kuruyorlar. Karşılarında iki yüzer kişilik, üç yüzer kişilik kurşuna dizilecek Sırplar...
***
Hitler emir verdi:
- Direnen bu şehri, derhal cezalandırın.
işçiler toplanıyor fabrikalardan; çocuklar toplanıyor okullardan... Kollarının altında okul çantaları birbirlerine sokulmuşlar, Alman SS'lerinin yanında kentin vadilerine doğru götürülüyor çocuklar. Boyları SS'lerin çizmelerinden biraz daha kabaca...
***
Onların kurşuna dizildikleri yerleri gördüm bugün. Ortak mezarları, vuruldukları yerlerde, beton bir çerçevenin bahçesinde öbek öbek uzuyor...
Yedi bin kişiyi, elli metre, yüz metre aralarla grup grup dizmişler kurşuna...
Yukarı doğru kaçamasınlar diye, yumuşak bayırlı vadilerin alt yamaçlarına, kısım kısım dikiyorlarmış hepsini. Bir grup şurada, bir grup burada, bir grup ötede... Ve tarıyorlarmış mitralyözlerle. Usulleri böyleymiş...
***
Sabahtan akşama sürmüş mitralyöz sesleri.
Şehrin evlerinde oturanlar, duyuyorlarmış mitralyöz seslerini. Ve biliyorlarmış o sırada babalarının, kardeşlerinin, kocalarının, çocuklarının, kurşuna dizildiğini.
Hepsinin şehrin müzesindeki matem duvarında gördüm resimlerini... Kravatlısı, kravatsızı, tıraşlısı tıraşsızı ile yüzlerce fotoğraf sıralanıyordu ve aralarında kasketli okul çocukları hala gülümsüyorlardı resimlerin içinden.
Çocukların karnelerini, defterlerini, kitaplarını, müzenin ortasındaki masa biçimindeki cam vitrinin içine koymuşlar. El yazıları minicik minicik hala duruyor orada.
Bunları, kurşuna dizildikleri yerlerde, kanlı vücutlarının üstünden sonradan toplamışlar...
***
Bir yüksekçe yamaçta, anası babası savaşta olduğu için, hayatını ayakkabı boyacılığıyla kazanan çocukların mezarı vardı.
Onları da, şehrin içinden toparlayıp bu yamaçta kurşuna dizmiş Almanlar... Boya sandıkları şehrin sokaklarında kimsesiz kalakalmış.
Bir kısmını öğretmenleriyle beraber taramışlar. Öğretmen kollarını açarak sarılmış çocuklara, son söz olarak:
- Yavrularım son ders burada bitti, demiş.
***
Bütün gece sabaha kadar on iki - on üç yaşında çocuklar, afacan afacan gözlerini kırptılar, el ele tutuşup rüzgarlara karışarak koştular etrafımda.
Boya sandıkları bir tarafta, defterleri, kitapçıkları bir tarafta kalan çocuklar...