tabe ben bir türk olarak; daha doğrusu adalet sistemi aksayan, denetim mekanizmaları işlemeyen bir 3. dünya ülkesi vatandaşı olarak, isyan etmekten, örgütlenip hakkımı aramaktan ziyade olayı geyiğe bağlayarak ya da bu noktada "ben nerde hata yaptım?" diyerek yaklaşıcam olaya.
gerçekten de, 26 yıllık hayatıma baktığımda ben hep yanlış adamlarla arkadaşlık kurdum.
lisede, okul bahçelerinde içki içtik, istanbula gidip tarihi hiçbir mekanı görmeden istiklalde, galatada, hiç olmadı bir bodrum katında alkol tükettik. üniversiteye başladım, "finalde veririz amünüm, gel bi iki hatun kovalıyalım" diyen yancıları buldum. yurtdışı bursu kazandık "yiğenim sen gidersen dönmezsin, bence gerek yok" diyen amcalarım, dayılarım vardı benim. evlililik desen, babam "şu tipinle evlat olsan sevilmezsin ama ben peygamber gibi adamım" derken, karşı cinsin cümle aleme beni "eşi" olarak tanıtması zaten mümkün olmadı. bu nedenlerle, adamlar benden farklı olarak, eşini dostunu düzgün seçmiş olabilir bence. bu olayı bu kadar da abartmamalıyız.
bi de bu var arkadaş! adamlar, gece gündüz oturmuşlardır, birlikte çalışmışlardır. birinin "abi son bi hafta kaldı, artık çalışılmaz, bak kafamız karışır" dediği yerde diğeri, "olmaz muarrem, bak uzmanlar, en çok son hafta çalışılan konuların akılda kaldığını söylüyor" deyu ikna etmiş olamaz mı?
birlikte çalışmanın diğer avantajı ise, yanlışları görebilmek. söz gelimi, iki ev arkadaşı aynı testi çözüp yanlışlarını birbirlerine anlattıklarında o konuda gelecek soruyu yanlış yapma ihtimali çok az. hatta bence 3 falan gibi bi şey.
ya abi hepsini geçtim, burası türkiye. sen sınav sorularını bi şekilde alacaksın da sadece 1-2 kişiye söyleyeceksin, mümkün değil be haceliz. benim elime sınav soruları geçecek, yemin ediyorum mahalle bakkalını ikna ederim de sınava sokarım.
"ulan bizim bi arkadaş vardı, sayesinde iş güç sahabısı olduk" dedirtmek için bile soruları tüm çevresine verecek 1 milyon kişi bulabilirim size. ayrıca bunlar allahını seven kişiler de olacak bak, o derece iddialıyım.
ösym, tüm bu iddialara "sorular kolaydı be aga!" deyu yanıt getirdi. ne yani olamaz mı? devletin kurumlarına nedir yani bu kinimiz? eğitim-sen, akademisyenlerden oluşan bi komisyon kurup araştırmış, buldukları sonuç: "sorular kolay değil, aksine çeldirici".
yani bu kadar sığlık olabilir diyorum. arkadaşım sana zor gelen bana kolaydır ya. senin için çeldiricidir ama benim kafamda her şey çok nettir. bunlar, yılların geyiği, akadmisyen olmuşsun ama daha bunlardan haberin yok. cık cık cık!
bi kaç kişi de çıkmış diyo ki "efendim kpss 2010 da full yapan adam, geçen iki kpss'de 65 almış". eee ne güzel işte! adam hatasını görmüş, oturmuş çalışmış hepsini cevaplamış. "ilk iki vizeden 13 alıp son sınavda 98 alırsam geçerim" diyen bi adamım ben mesela. severim yani mücadeleci adamı. bu gençler benim gibi lafta bırakmamış, icraata dökmüşler işi. neden bu ülkede beyin göçü oluyor? işte bu yüzden aga. ne gerek var, hevesini kırıyosun milletin?
özetle, beyler hatamızdan dönmeliyiz. yukarıda kafa sikerek anlattım durumu. dedim ki "agalar olay buyken bu!". artık bundan da ikna olamıyosanız size diyecek hiçbir şeyim yok.
hepsi bi yana, amına koyim elin akrabası, eşi, dostu soruları çalıyo paylaşıyo, yancısını meslek sahabısı yapıyo; bi de benimkilere bak.
aha gene zil çaldı, "hadi gel iki dal cuğara içelim diyo aşağıdaki ayı". ben gidiyom haceli, seneye çalışır girerim.