10 kasım arefesine girdiğimiz şu günde türkiye'nin bu en varlıklı sermaye grubunun televizyonda sık sık reklamlar döndürerek yaptıkları şey. bir de şöyle yazıyor "anma reklamı"nda: "olmasaydın, olmazdık".
ansınlar. derdim bu değil.
derdim, mustafa kemal'in öncülüğünü ettiği 29 ekim 1923 ve sonrasındaki devrimlerin sınıfsal karakterinin bu vesileyle anlaşılması. koç grubu örneğinde de görüldüğü ve 1923'te yapılan izmir iktisat kongresindeki kararlardan bildiğimiz üzere mustafa kemal, tüm diğer askeri ve siyasi niteliklerinin yanında, türkiye'de kapitalist sınıfın yaratılmasına öncülük eden kadronun da öncüsüdür, teşvikçisidir. o bir "burjuva devrimcisi"dir. o bir "jakoben"dir.
hayır, "burjuva" ve "jakoben" derken bunu bir hakaret veya övgü anlamında değil, tespit yapmak için söylüyoruz. tarihsel değerleri yerli yerine oturtuyoruz.
anlayacağınız üzere bu değerlendirme, sınıf pusulası olan bir yazarın değerlendirmesi.
feodalizme karşı kapitalizmi,
saltanata karşı cumhuriyeti,
şeriata karşı, laikliği (temelsiz de olsa) getiren ve böylelikle kendisi istemese de bu topraklarda sosyalizmin sesinin daha fazla çıkmasına olanak sunan bir liderin ardından sövmezler.
demem o ki türkiyeli komünistler, mustafa kemal'e "aşkla" bağlanmazlar, ama tarihsel anlamda oturduğu yerin tespitini yaparlar. 28 ekim 1923'le 29 ekim 1923 arasındaki "tarihsel ilerleme"nin ayırdını bilirler.
ancak...
zenginleri kollayan ve halkı yoksullaştıran politikalarla, darbelerle, sol düşmanlığıyla zayıf düşen ve şimdi akp eliyle sonlandırılan, gericiliğin, cehaletin, herşeyi alıp satan tüccar zihniyetinin ve amerikan işbirlikçiliğinin zaferini kutladığı bir cumhuriyet, komünistler için bugün artık yalnızca isim olarak vardır.
