Kurtuluş Savaşı'nı müteakip cumhuriyetin kurulması ile birlikte ortaya çıkan toplumsal çelişkinin son olarak Kozan'da vuku bulmasıdır.
Burası bir çelişkiler ülkesidir. Her kafadan bir sesin çıktığı insanların ülkesidir. Temel kriterler konusunda dahi fikir birliğine varabilmiş bir toplum değiliz. Biz zaten toplum da değiliz. Sürüyüz biz, kim nereye güderse oraya gideriz.
Eğer kadınların başını örtmesi islamın temel prensiplerinden birisi ise ve islam dininin bir kısmını uygulayıp işimize gelmeyeni kenarda bırakıyorsak bu dine mensup olduğumuzu iddia edemeyiz.
Kimine göre başörtüsü islamın gereğidir, kimine göre ise islamda başörtüsü mecburi değildir.
Kimileri ise sırf katı kurallarından dolayı müslüman görünüp aslında bu dini reddetmektedirler.
Kimileri Türkiye'nin müslüman bir devlet olduğunu iddia edip kendi adına bu toprakları sahiplenmektedir ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını müslümanlıkla eşdeğer görmektedir, kimileri de inanç özgürlüğü gereği, inancı ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu için bu topraklar üzerinde hak iddia eder.
Bu noktada öncelikle bunları çözmek durumundayız. Türk olmanın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın gereği müslüman olmak mıdır? Ya da Türk olmanın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın gereği inancı ne olursa olsun kılık ve kıyafet konusunda özgür olmamak mıdır?
işte biz bu ayrımı yapamıyoruz. Yapmak istemiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'ni bir islam devleti haline getirip şeriatı uygulamak isteyenler ne derece gerizekalı ise, sırf bundan korktukları için, insanların inançlarının bir gereği olan başörtüsüne karşı çıkanlar da o derece gerizekalıdır. Art niyetlidir.
Şimdi bazı denyolar çıkıp "kardeşim türban başka başörtüsü başka" diyebilirler.
Ulan eşek sıpası çocuk mu kandırıyorsun? Maksat başını örtmek ise hepsi aynı işte. ister başörtüsü takarım, ister türban takarım, istersem peştemal dolarım kafama...
Birilerinin bizi bölmek, güçsüz düşürmek için ekstra çaba sarfetmesine gerek yoktur. Bizler zaten kendi içimizde seksen parça olduğumuzdan bunu kolaylıkla başarabiliriz.
Biz hiçbir zaman bir bütün olmadık ki, parçalanmamıza gerek olsun.
--spoiler--
Eğer şimdi koskoca adamlar, koca koca yöneticiler, valiler kaymakamlar, bir çocuğu ağlatacak kadar çaresizsek,
Biz bu devrimin neresini başardık?
--spoiler--
--spoiler--
- Hocam, yaptığınız çok büyük haksızlık
diyen çocuğa verilen cevap ne?
- tamam, geç yerine
Bir sonraki seçimde de halk size demesin
- tamam geçin yerinize
- nereye?
- Meclis dışına
- neden ama
- öyle uygun görüldü, oldu mu?
--spoiler--
eyvah yobazlara kaptırdık ülkemizi... bak bir de başarı kazanmışlar... ne olacak ne yapacağız biz diye vahlanan zihniyetin kendini birşekilde tatmin etme çabasıdır.
linkten anlasıldığı kadarıyla imam hatipte okumasını ''babası'' istemiştir. muhtemelen örtünmesini de.kıyafet özgürlüğünden dem vuran arkadaşlar önce ''kendi geleceği ve inancıyla ilgili karar verebilme özgürlüğüne'' bir el atsalar daha süper olacak.
erdal'i, deniz'i, menderes'i ve daha onlarcasini daragacina cikaran, cikaramadiklarini gozaltilarda, iskencehanelerde kaybeden fasist-kemalist zihniyetin son igrencligi. adamsan, o cocugun annesinden-babasindan vergi almayacaksin, abisini daga gondermeyeceksin.
(bkz: sabahin bir sahibi var)
bugün çıkan leman ve uykusuz dergilerine kapak olarak aldığı, acı fakat gerçek statüsüne giren, bu gericiliğin şekilciliğin yobazlığın artık bitmesini bir kez daha ümit ettiren üzücü olay.
gerceklestirimis olmasi dogru bir eylemdir. objektif bir aciyla yanasilirsa; buradaki amac belirli kural ve saygi sinirlarinda hareket etmektir, zira kiz kursuye baldir-gobek disarda ciksaydi da indirilirdi. kimsenin basarisina engel olunmamistir, basariya engel olunsaydi o kompozisyon yarismaya sokulmazdi.
subjektif olarak bakarsak, turbanini cikarmadigi surece o kisinin yazisini degil yarismaya sokmaya, yazmasina bile izin vermezdim, yazip da ne olacak? * edebiyatci olursa yobazlari savunacak, turbanliyim ama aydinim diye gecinecek; yok eger doktor olursa da gunah diyecek bir sey yapmayacak.
leman dergisinin sığ bir bakış açısı ile kapak karikatürü yaptığı olardır. oysaki aynı olayda ilçe kaymakamı da kızın sahneden indirilmesini söylemiştir. fakat karikatürde bu konu nedense işlenmemiştir. neden? çünkü kaymakam asker değildir. bu aralar ab nin de etkisiyle anti-militarist tavırlar sergilemek ve asker düşmanlığı yapmak moda olduğu için fazla yüklenmiyoruz leman dergisine.geçer... bu günler de geçer.
kızın indirilmesine gelince. çıkmayacaktı kardeşim... yok kıza yazık oldu... ödülünü bari alsaydı.. daha sonra yetkililer konusup halledebilirdi... lan eşşek kadar lise öğrencisinden bahsediyoruz. anaokul öğrencisi değil ilkokul öğrencisi değil. düşünemiyor mu türbanı orda takmaması gerektiğini??? evin mi orası istediğin gibi çıkacaksın. senin orda taktığın türban kılık kıyafetin serbest olduğu üniversitelerde bile yasak. git devletin izin verdiği imam hatip lisende istediğin gibi tak. protokol var düzen var. onu ordan indirenler başlarım senin dini inancından da ibadetinden de diyerek mi indirmişler. hayır. kıyafet yönetmeliğine aykırı olduğu için indirmişler. kanunların uygulanmamasına kızanlar kanunlar uygulandığında pek bir oyunbozan olmaya başladılar nedense???
yabancı ülkelerde sokaklarda çıplak dolaşan insanları gördükleri zaman ''dünyanın çivisi çıkmış'' diye dövünenlerin sözkonusu türban olduğunda kıyafet özgürlüğünden bahsetmeleri de çok ironik. türkiye ye yazıkmış...neden??? masum insanlar dinlerinin gereklerinin istedikleri gibi yerine getiremiyorlarmış. hadi canım sende!!! çıkardığınız yaygarayı duyan camiler kapatılıyor sanır. avrupa insan hakları sözleşmesi bugün çağdaş hukukun ve insan haklarının alt sınırlarını belirlemişse ve avrupa insan hakları mahkemesi türban yasağını insan haklarına aykırı bulmadıysa hukuki anlamda da siyasi anlamda da hiçkimsenin insan hakları zırvalarını dinlemeye lüzum yoktur.
not:din düşmanı değilim.türbanlılarla kişisel bir sorunum yok.mazlum edebiyatından da nefret ederim.gelecek eksiler için simdiden yazayım dedim.
bu tip içinden çıkılmaz durumlar özel olarak yaratılmaktadır. kılık kıyafet devriminden bu güne kadar bunlar haber olmazken şimdi günde 8 saat bu tip durumlarla uğraşıyoruz.
bu 'mesele yapılmış meseleler' resmen bölünme emareleridir. atatürk ilke ve devrimlerini eleştirmeye başlayan ve nitekim de onlardan sapan bu millet, atatürk'ün kurduğu (ve ilkelerini belirlediği) bu cumhuriyetin içinden bir islam cumhuriyeti çıkartma heveslilerinin peşinden ''aha bak bunlar mantıklı konuşuyor, türbanlı neden okumasınmış'' falan gibi paradoksal kaynaşmalara sürüklenerek gitmektedir.
''batılıların oynattığı vitrin piyonları''nın elinde güle oynaya yardım paketlerini tüketir ve medyanın boyadığı pembe gözlükleriyle haberlerde boy boy çobanlarını seyrederken, bu cumhuriyetin değerlerini ancak parçalandıktan sonra anlayacaktır bu millet.
en azından gösterinin ortasında onlarca insanın gözü önünde küçük bir çocuğu kırarak değil; gösteriden sonra (yine kıza değil) yetkili olanlara danışılarak bilgi toplanabilirdi.
türbanı, başörtüsünü hala ve ısrarla öcü gibi gören, ödü patlayan, ibadet eden her şahsı da irtica cı sanan yobaz ve zındık mantalitesinin müdahale ederek başlık açılmasına sebeb olan durum. dünya'nın hiç bir ülkesinde; en gelişmiş ve geri kalanlar da hepsinde, kimse kıyafetleri yüzünden yargılanmıor ve kimseye ibadet ettiği için 900. sınıf insan muammelesi yapılmıyor. amerikada evangelistler, fransa da fundamantelist ortodokslar ve diğerleri, istediği kıyafetle gezip, okuyabiliyor. yazık türkiye'ye ya.
1- okul yöneticileri oraya komutan vs. geleceğini biliyorlardı. bir tatsızlığa mahal vermemek için farklı bir çözüm yoluna gidebilirlerdi. ödülünü daha sonra verebilirlerdi. tabi bunun ne kadar anti demokratik olduğunu tartışmaya gerek yok. aslında demokrasi olmayan bir yerde demokrasiyi tartışmaya gerek yok. hele bir gelsin o zaman tartışırız.
2- garnizon komutanı biraz anlayışlı olabilirdi. sonuçta sahnede 3 saat geçirmeyecek öğrenci. iki dakika bile tahammülleri yok denilebilir.
3- garnizon komutanı medyada çıkabilecek muhtemel "askerin önünde türbanlı kız" gibi provokasyon haberlere mahal vermemek için 2 numaralı tavrı takınmış olabilir.
hata kızda değildir, hata onu kürsüden indiren şahıstada değildir.
Hata türbanı cümle aleme siyasi bir obje olarak empoze eden şerefsizlerdedir. Türbanı sisyasi emelleri için kullanıp onun kutsallığını yitirmesine neden olan şerefsizlerdedir ve buna göz yuman biz koyunlardadır efendim.
o yüzdendirki türbanlı insanlardan öcü gibi korkulur yada gereksiz aşırı bir sevgi duyulur. Onun saflığın güzelliğin göstergesi olduğu kimsenin aklına gelmez.Kimse babannelerimizin baş örtüsüne laf diyemez çünkü onlar hala o saflığı korur. Ama bunu bir takımın forması gibi takar , cümle aleme nispet yapar gibi ifşa ederseniz yurdum insanın savunma mekanizmasıda gereğinden fazla tepki gösterir.
türbanlı öğrencinin oraya çıkamayacağını, bunun kılık lıyafet yönetmeliğine aykırı olduğunu bile bile sırf bu konuyu kaşımak için yapılmış düzene verilen makul bir cevaptır.türbanıyla oraya çıkan kız da ''acınacak'' yaşı çoktan geçmiştir.lise sona gelmiştir.çıkmaması gerektiğini bilecek durumdadır.kanunları bilmemek mazeret değildir.bazı düşünce sahipleri diyorlar ki ödülünü aldıktan sonra inseydi...ödülünü aldıktan sonra zaten inecek.orda sabahlayacak hali yok ya!
edit: kötüleyenler neyini kötüledi anlamadım.objektif olmaya çalıştım oysa ki... hem yazdıklarımın nesi yanlış? evrensel hukuk ilkelerinden falan bahsetmişim yazıda. sırf yazdıklarım işinize gelmedi diye eksi oy vermeyin. çok hassasım, alınıyorum.
adana kozan'da 24 kasım öğretmenler günü ile ilgili kompozisyon yarışmasında dereceye girip ödül için sahneye çıkan öğrencinin ödülünün verilmeden aşağı indirilmesi olayıdır.
ne hikmetse türbanlı kimsenin erkeklerin elini tutmayışı, evde giydiği dekolte gibi sadece onu ilgilendiren herşeyi tartışma cesaretini kendinde bulan insanlar, böyle bir konuyu hiç dile getirmezler.niye? haksızlık olduğunu bal gibi bilmelerine rağmen korkaklıktan bişey diyemiyorlar da ondan.
acaba orda başörtüsü yasağını öne sürerek ödül almasını engelleyen zihniyet, o çocuğun hayatında onarılamaz bir yara açtığının farkında mı acaba? eğer farkındaysa 'bu nasıl bir kin?' sorusunu sormadan edemiyorum. yok farkında değilse zaten söylenecek bir söz yok.insanlıktan hiç ders almamış,o kadar denebilir.
tamam yasak var, kuralları uygulamak istiyorsun hemen ver ödülünü gönder. onun hevesini, onurunu kırma hakkını sana kim veriyor?
olay şu ki; o çocuk sadece bir ödülden ve hayallerinden alıkonuldu ve bunu bir şekilde zamanla aşar.ama ödülünü almasını engelleyenler bir ömür bu vicdan azabından kurtulamayacaktır.