gerceklestirimis olmasi dogru bir eylemdir. objektif bir aciyla yanasilirsa; buradaki amac belirli kural ve saygi sinirlarinda hareket etmektir, zira kiz kursuye baldir-gobek disarda ciksaydi da indirilirdi. kimsenin basarisina engel olunmamistir, basariya engel olunsaydi o kompozisyon yarismaya sokulmazdi.
subjektif olarak bakarsak, turbanini cikarmadigi surece o kisinin yazisini degil yarismaya sokmaya, yazmasina bile izin vermezdim, yazip da ne olacak? * edebiyatci olursa yobazlari savunacak, turbanliyim ama aydinim diye gecinecek; yok eger doktor olursa da gunah diyecek bir sey yapmayacak.
bugün çıkan leman ve uykusuz dergilerine kapak olarak aldığı, acı fakat gerçek statüsüne giren, bu gericiliğin şekilciliğin yobazlığın artık bitmesini bir kez daha ümit ettiren üzücü olay.
erdal'i, deniz'i, menderes'i ve daha onlarcasini daragacina cikaran, cikaramadiklarini gozaltilarda, iskencehanelerde kaybeden fasist-kemalist zihniyetin son igrencligi. adamsan, o cocugun annesinden-babasindan vergi almayacaksin, abisini daga gondermeyeceksin.
(bkz: sabahin bir sahibi var)
linkten anlasıldığı kadarıyla imam hatipte okumasını ''babası'' istemiştir. muhtemelen örtünmesini de.kıyafet özgürlüğünden dem vuran arkadaşlar önce ''kendi geleceği ve inancıyla ilgili karar verebilme özgürlüğüne'' bir el atsalar daha süper olacak.
eyvah yobazlara kaptırdık ülkemizi... bak bir de başarı kazanmışlar... ne olacak ne yapacağız biz diye vahlanan zihniyetin kendini birşekilde tatmin etme çabasıdır.
--spoiler--
Eğer şimdi koskoca adamlar, koca koca yöneticiler, valiler kaymakamlar, bir çocuğu ağlatacak kadar çaresizsek,
Biz bu devrimin neresini başardık?
--spoiler--
--spoiler--
- Hocam, yaptığınız çok büyük haksızlık
diyen çocuğa verilen cevap ne?
- tamam, geç yerine
Bir sonraki seçimde de halk size demesin
- tamam geçin yerinize
- nereye?
- Meclis dışına
- neden ama
- öyle uygun görüldü, oldu mu?
--spoiler--
Kurtuluş Savaşı'nı müteakip cumhuriyetin kurulması ile birlikte ortaya çıkan toplumsal çelişkinin son olarak Kozan'da vuku bulmasıdır.
Burası bir çelişkiler ülkesidir. Her kafadan bir sesin çıktığı insanların ülkesidir. Temel kriterler konusunda dahi fikir birliğine varabilmiş bir toplum değiliz. Biz zaten toplum da değiliz. Sürüyüz biz, kim nereye güderse oraya gideriz.
Eğer kadınların başını örtmesi islamın temel prensiplerinden birisi ise ve islam dininin bir kısmını uygulayıp işimize gelmeyeni kenarda bırakıyorsak bu dine mensup olduğumuzu iddia edemeyiz.
Kimine göre başörtüsü islamın gereğidir, kimine göre ise islamda başörtüsü mecburi değildir.
Kimileri ise sırf katı kurallarından dolayı müslüman görünüp aslında bu dini reddetmektedirler.
Kimileri Türkiye'nin müslüman bir devlet olduğunu iddia edip kendi adına bu toprakları sahiplenmektedir ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını müslümanlıkla eşdeğer görmektedir, kimileri de inanç özgürlüğü gereği, inancı ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu için bu topraklar üzerinde hak iddia eder.
Bu noktada öncelikle bunları çözmek durumundayız. Türk olmanın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın gereği müslüman olmak mıdır? Ya da Türk olmanın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın gereği inancı ne olursa olsun kılık ve kıyafet konusunda özgür olmamak mıdır?
işte biz bu ayrımı yapamıyoruz. Yapmak istemiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'ni bir islam devleti haline getirip şeriatı uygulamak isteyenler ne derece gerizekalı ise, sırf bundan korktukları için, insanların inançlarının bir gereği olan başörtüsüne karşı çıkanlar da o derece gerizekalıdır. Art niyetlidir.
Şimdi bazı denyolar çıkıp "kardeşim türban başka başörtüsü başka" diyebilirler.
Ulan eşek sıpası çocuk mu kandırıyorsun? Maksat başını örtmek ise hepsi aynı işte. ister başörtüsü takarım, ister türban takarım, istersem peştemal dolarım kafama...
Birilerinin bizi bölmek, güçsüz düşürmek için ekstra çaba sarfetmesine gerek yoktur. Bizler zaten kendi içimizde seksen parça olduğumuzdan bunu kolaylıkla başarabiliriz.
Biz hiçbir zaman bir bütün olmadık ki, parçalanmamıza gerek olsun.