aklımda milyonlarca düşünce var şu anda, bildiğim ve bilmediğim ne varsa hayatımda olup biten, hepsi tozlu bir rafta şimdi.
hayatımı silip attığım şu günlerde, delirircesine kafamı duvarlara vurmak istiyorum ama yapamıyorum.
acizlik derecesinde aşkın değerini yüreğimde yitirdiğim bir an ve sayısız göz yaşı, başımı koyduğum yastıkla, içine gireceğim iki metre karelik bir mezar.. üzerime tahtalar dizilmiş ve dualar edilmiş, hakırmak istediğim ne varsa, yerin altında bir yerlerde çığılıklarla ölülerin seslerine karışıyor hissedebiliyorum.
hayatım boyunca kendimden nefret etmeme sebep olacak karar verdiğimin farkında olmamla, beynimdeki uyuşmanın farkında olmamam arasında bu dünyadaki değer verdiğim ne varsa kaybolup gitmesi hiçbir şeymiş gibi geliyor.
gidiyorum, yollar uzun geliyor, durup duraklayacağım yerde bir su verenim olur mu onu bile bilmiyorum, ama ben hep kalıyorum onun olmadığı yerde, ve onun olmadığı her yer sessiz şimdi.
sessizlik içerisinde kaybolmak, karanlığın ardında gizlenen bir çocuk gibi, ve şimdi o çocuk düştü, dizlerinin üzerinde..
onu yerden kaldıracak bir eli olmadığını bile bile, umutsuzca gökyüzüne bakıyor.. gökyüzü aydınken yıldızları görebildiğini farketti, ve aydınlık olan günde, kayan yıldızın bile farkında..
her yıldızın hayatımda bir şey ifade ettiğini anlıyorum, ama kaymalarına engel olabilecek kadar gücüm yok, gelecekte üzülmektense, geçmişteki acıların üzerini örtmek şimdi daha doğru geliyor..
evet, sakat başlayan bir ilişkiden piç bir çocuk meydana geldi..
aşkı manasız kılan ne varsa şu an bedenimde ve bedeninde, ben ruhumla savaşırken, şeytan kanımı istemekte.. kesip atabileceğimi bilsem kalbimi, şu an o andır biliyorum..
ciğerime çektiğim şu sigaranın dumanı, ne kadar zehirlerse beni o kadar kar sayıyorum, içtiğim içki ne kadar beynimi uyuşturursa o kadar özgürüm, düşünceler beynimi yerken, bedenim zehirlenmiş çok mu diyorum kendi kendime..
ve ben, rüzgar estikçe boynundan öpecek, yağmur yağdıkça saçlarını ıslatacak, yazın hava ısındıkça bedenine işleyeceğim.. ilkbaharlar hep bizim için gelecek, ama sonbahar hüznü yüreğimizde hep olacak.
arada kalan yaz ve kış, mevsimden ibaret sayılacak, ve bedenimizin her kirlenişinde, arınmak için birbirimizi anacağız.
anılarda kalan ne varsa, ve anılarda kalmaya mahkum, senin yüreğindekiler benim bedenimde, benim yüreğimdekiler senin elinde olacak, ama susup kanamaya devam edeceğiz..
şimdi karaladığım sayfaları yırtmak zamanı ya da yakmak, ateş arıyorum, kalbimden daha yakıcı bir şey bulamıyorum..
kaliteli, insancıl yazardır. şehit haberi alınca belki aşırı refleks gösterdi, ama 120 gün olmamalıydı karşılığı, çok ağır kaçmış bir ceza. habur'dan gelenlere bu ceza verilmedi. moderasyon nereden koşuyor?
ülkemde dönen olaylara sadece kendi çerçevesinden bakıp da pkk yı meşrulaştırmaya çalışarak şerefsizlik adına ne varsa yapan insanlara, şerefsiz kelimesini hiç çekinmeden söyleyeceğimi bilsin herkes.
bilsin ona göre bana gelip, pkk yı savunmasın kimse bana. fikirleriniz konuşsun, ben fikirlerimi açık açık söylüyorum, pkk nın yaptığı suçtur, "orospu çocukluğudur" diye.
sen benim vatandaşıma pusu kur, ben de susayım!
yok öyle dünya.
bilinsin ki bu vatanın evlatlarına kurşun sıkan kim olursa, o benim düşmanımdır. ve şerefsizdir!
küçükken topu kireç çukuruna düşmüş. o da düşmüş içine. o gün bugündür böyle. iyi çocuktur. o'lum insan sabaha doğru patates kızartır mı? yapma gözün yağını yiyem, yapan var yapamayan var kozo. ben n'apayım bu yaban ellerde?