Bugün ilk defa gezme fırsatını yakaladığım Bursa' da, en beğendiğim yerler arasında yer alan mekan. Avlusunda kahve içmeden ölmediğim için, kendimi şanslı hissettiğim tarihi dokudur. Bu kadar doğal, yalın ve geçmiş kokan bu mekanda, saatlerce oturulur, dostlarla uzun uzun sohbet edilebilir. Beğenilendir, tavsiye edilendir...
turistlerin akın ettiği mekandır.öyle ki ;arkadaşımla fotoğraf çekmek için gittiğimiz bir zamanda oturup 2 türk kahvesi içelim dedik.
2 türk kahvesi diye orda çalışana söyledik.
adam direk tuu turkis kafi?
bizde,yok abi ne tuusu türküz biz ya..
ha öyle desene kardeşim. **
bursa'da pekçok pazar sabahı gidip büyük ağacının gölgesinde nefis türk kahvesini içtiğim tarihi handır. benim için bir keyif noktası, bir huzur mekanıdır. arkadaşlarınızla bir bukle sohbet etmek isteyeceğiniz güzel mekanlardandır. bana türk kültürü'nün eski yönlerini yaşatan unutamayacağım handır.
bursada ziyaret edilmesi gereken bir cennettir. o kalabalıgın içinde ayrı bir dünyadır sanki yıllar orada durmuştur zaman akmaz olmuştur. bir yorgunluk cayı bütün yorgunlugunuzu alabilir, sohbetleri de ayrı bir keyiflidir hele ki sevdiginiz insanla gittiginizde hiç ayrılmak istemediginiz handır.
yazın o bunalıkm sıcağında çölde bir vaha gibidir. girdiğiniz zaman serinlediğinizi hissedersiniz. birde uludağ limonata içtiniz mi ohhh değmeyin keyfinize. *
Bursaya her gittiğimde muhakkak uğradığım mekandır kozahan. Mekan zaten ayrı bir dünyadır kapısından girmenizle beraber herşeyi arkada bıraktığınızı, korunan bir bölgeye girdiğinizi hissedersiniz 4 yanınız kalın surlarla çevrilidir.
Tek kötü tarafı girer girmez çay bahçelerinin garsonları '' buraya buraya abi-abla '' diye sizi şaşkına çevirirler. bırakında nereye gitçeme ben karar vereyim dimi...
Ayrıca girmeden öncede kesinlikle köşedeki börek-çörekçiden içeceğiniz çayın gazozun yanına yiyecek bişeyler alın derim ben artık tahinli çörek olur, kurabiye olur, börek olur.... olurda olur yani...
bursa'da ulucami ile orhan camii arasında bulunan ve eskiden beri koza ticaretinin merkezi olan bu han, 1491 yılında ikinci beyazıt tarafından istanbul'daki beyazıt camii'ne gelir olarak yaptırılmıştır.
biela isminde olağanüstü bir yıldızla karşılaşıp tanıştığım yerdir... çok sonra han daki bir lokantadan yayılan soğan kokusunun onu rahatsız ettiğini söyleyip aslında hanın o kısmında oturmak istemediğini söylemişti de beni üzmüştü...
şimdi durum nedir bilmiyorum ama 4-5 sene öncesine kadar koza han da oturup oturmama kararını siz değil orda bulunan kediler belirlerdi. sürekli masaların etrafında dolaşıp garsonlardan daha fazla ortalarda gözüken bu kedilerin istemediği birisinin orada oturması mümkün değildi. sürekli masanızın altına girerek ya da her an atlayacakmış gibi bakarak pek çok kişiyi mekandan kaçırmalarına bizzat şahit olmuşluğum ve bizzat mekanı terketmişliğim vakidir
çocukken kozaların geldiği zamanlar gidip kelebek ve koza topladığımız Bursa'nın güzel ve tarihi hanlarından en ünlüsüdür... Eskiden koza yetiştiren köylüler çuvallarıyla gelir kozalarını satardı bu handa... Bu koza pazarı iğne atsan yere düşmez bir kalabalık olurdu ama çok da neşeli güzel olurdu. Her tarafta bembeyaz kar gibi kozalar... (bkz: hey gidi günler)
çok kalın duvarları vardır. yazın en beter sıcağında efil efil eser içi. iç kozahan dedilen, havuzlu bahçe kısmında eskiden çok kral bir esnaf lokantası vardı, müthiş ev yemekleri yapardı. öğlen yemeğinden sonra havuz başında, ulu ağaçların koyu gölgesinde içilen demli çayın tadını başka hiç bir yerde bulamadım. en son gittiğimde her yer cafe olmuştu, insanlar kucak kucağa oturuyordu. olsun dedim en azından ağaçları kesmemişler..
1996 senesinin yazında, üst katındaki dükkanlardan biri olan payet ipek isimli dükkanda 3 ay süreyle çalıştığım, eski bursa yı tek başına betimleyebilen büyüleyici çarşı. ziyadesiyle turistler tarafından rağbet gören bir han olduğundan, ingilizcemi ilerletmede yardımcı olabilir düşüncesiydi heralde beni oraya çocuk yaşta bırakan babamınki. gerçekten çok şey öğrendim o yaz. su an tümüyle tarihe karışmaya yüz tutmuş usta-çırak ilişkileri, bir mesleği o işi senelerdir yapan insandan öğrenmek, müşterilere nasıl davranılması gerketiğini öğremek, bir dükkanın nasıl açıldığını nasıl kapandığını öğrenmek, kumaş toplarını sarmayı öğrenmek, kumaş ölçmek, kumaş kesmek, kumaşı boylamasına kesip ustadan dayak yemek, cenabetken dükkan açılmaması gerektiğini öğrenmek, günün ilk satışını siftah seramonilerine uygun yapmak. bir tanesi bile öğrendiğim tüm ingilizce kelimelerden daha değerliydi..